Cenab -ı Allah'ı en çok zikredilecek vakitlerinden birisi sabah namazından sonraki vakittir. Bir kimse cemaatle namaz kılar sonra zikre oturur güneş doğup işrak vakti çıkana kadar zikre devam eder sonra da işrak namazını kılarsa bir nafile hac ve bir umre sevabı yazılır. İnsana en çok menfaat veren saat sabah namazından sonraki bir saattir. Rasulullah s.a.v. buyurdu ki: “Sabah namazına gidip sonra gün doğuncaya kadar oturup Allah'ı zikretmek benim için Allah yolunda savaşmak üzere askerleri güzel atlara bindirmekten daha sevimlidir.”
Taberanî'nin bildirdiği başka bir hadis-i şerif de şöyledir: “Hiçbir kimse Allah'ı anmak kadar kendisini azaptan koruyacak amel işlememiştir.”
Sahabiler sordular:
- Allah yolunda cihad etmekten de mi?
- Evet Allah yolunda cihad etmek de bunun kadar değildir. Kişi takattan dü ş üp kılıcı kırılana kadar savaşmış olsa bile.
İmam Ahmed bin Hanbel'in bildirdiği diğer bir hadis-i şerif de şöyledir:
Sahabinin biri Rasulullah'a sordu:
- Allah yolunda cihad edenlerin ecir bakımından en üstünü kimdir ya Rasullah ?
- Allah'ı en çok anan kimsedir.
- Salih amel işleyenlerin ecir bakımından en üstünü kimdir?
- Allah'ı en çok anan kimsedir.
Namaz oruç sadaka ve hac sorulduğunda ise Efendimiz: “Fazla namaz kılmaktan nafile oruçtan çok hacdan çok sadakadan daha efdali Allah'ı çok anmaktır.” buyurdu. Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer konuşmaya ba ş ladılar . Hazret-i Ebu Bekir Hazret-i Ömer'e:
- Ey Ebu Hafs bütün hayırları Allah'ı çok zikredenler kapıp götürmediler mi deyince Rasul -i Kibriya Efendimiz tebessüm ederek:
- Evet onlar alıp götürdüler buyurdu.
Yorucu ve meşakkatli ibadetler olduğu halde dile kolay gelen vücuda yorgunluk vermeyen kalbi Allah'a bağlayıp yumuşatarak merhamet ve rahmetle dolduran zikrin diğer ibadetlerden üstünlüğü nedendir? Eğer zikreden zâkir hakikaten faydalı ve etkili bir zikir çekerse kalp huzuruna ulaşır. Kalp huzuru yapılan zikir ve ibadetin neticesinde hasıl olan sıfattır Allah'ı bilmenin neticesidir. Allah'ı bilen ve O'na teslim olanın sıfatı huzur-u kalptir. Allah o kulu ne halde bulundurursa huzur-u kalp sahibi haline razı olur şikayet kapısını kapatır. Çünkü Allah Tealâ'nın verdiği her hükümde nuranî bir hikmet vardır O'nun işinde abes yoktur. Endişe etmek gafletin nişanı endişesizlik huzurun tarlasıdır. Esasen kişinin İslâm'ına ve imanına bulaşmayan bir musibetten dolayı aşırı kederlenmek dertlenmek olmaz. O sebeple “ elhamdülillâhi alâ külli hâl sive'l - küfri ve'd - dalâl ...” Yani imansızlık ve sapkınlık halleri hariç her şey için Allah'a hamdolsun...
Zikre başlayan kimsenin nefsi başlangıçta zikirden lezzet bulmaz. Zikir onu dünya lezzetlerinden alıkoyduğu için kalbi ve dili sıkılır. Dünya hatıralarına ve vesveselere kulak asmadan zikre devam ederse Allah Tealâ müşkülâtı hafifletip sıkıntıyı ülfet ve ünsiyete çevirdiğinden zikir lezzet olmaya başlar. İlk defa kötü bir iş işleyen sıkıldığı halde yavaş yavaş bunu alışkanlık haline getirdiği gibi ilk zikir de böyledir. Hevâsından ayrılıp Allah'ı zikretmek nefse acı gelir. Ama Allah'ın inayet ve rahmeti ile Allah ona lezzeti tattırır. Ülfet ve ünsiyet kalbine yeleştikçe muhabbet-i ilâhiyeye dönüşür. Allah'ı zikrederken azamet tecelli eder sıfatlar ortaya çıkar ve tad alır. Böylece mâsivâdan kesilmeye başlar.
Zikir kalbe yerleşirse ölüm anında da muhakkak dile gelen zikir olur. Ölüm saniyenin binde birinde gelir. Akıl ve ilim binde bir saniyelik meseleye yetişemez. Ölen kimsenin aklına ne ilim ne de mülk gelir. Ne halde yaşamışsa o anda o sıfat tecelli eder. Bu yüzden kalpte zikre ülfet ve ünsiyet kazanmanın asıl büyük maksadı ölümdeki iman içindir. Bir insanın ölürken son kelimesi “Allah” veya Esma- yı Hüsnâ'dan bir zikir olursa o kimse muhakkak imanla ruh teslim eder. Ehl -i tasavvufun milyonlarca zikir çekmesi kalbin Allah'ın zikrine ünsiyet ve ülfet peyda ederek dilin kalbin aklın bununla meşgul olması İslâm'ın ve imanın o kulun kalbinde meleke haline gelmesi içindir.
Yani bütün mesele dile ve kalbe Allah'ın zikrini yerleştirmektir. Beklenmedik bir olayla karşılaşan insanın ağzından çıkan kelimeye bakalım. Ah anam babam vay... gibi sözler değil de ya Allah elhamdülillah estağfirullah bismillah... gibi kelimeler çıkıyorsa o insan iman ile ölür.
Harbe giden bir asker Allah için gittiyse dünyadaki bütün yakınlarını unutur. Önünde düşman elinde tüfek vardır. Anlar ki o anda hiç kimsenin faydası yoktur. Onu koruyacak yalnız Allah'tır. Allah'a yalvarır o anda kurşun gelir ve şehid olur. Ey kardeş sen de şehit gibi ol!
Allah'ı öyle zikret ki ölüm sana geldiğinde sana “Allah” dedirtsin.
Taberanî'nin bildirdiği başka bir hadis-i şerif de şöyledir: “Hiçbir kimse Allah'ı anmak kadar kendisini azaptan koruyacak amel işlememiştir.”
Sahabiler sordular:
- Allah yolunda cihad etmekten de mi?
- Evet Allah yolunda cihad etmek de bunun kadar değildir. Kişi takattan dü ş üp kılıcı kırılana kadar savaşmış olsa bile.
İmam Ahmed bin Hanbel'in bildirdiği diğer bir hadis-i şerif de şöyledir:
Sahabinin biri Rasulullah'a sordu:
- Allah yolunda cihad edenlerin ecir bakımından en üstünü kimdir ya Rasullah ?
- Allah'ı en çok anan kimsedir.
- Salih amel işleyenlerin ecir bakımından en üstünü kimdir?
- Allah'ı en çok anan kimsedir.
Namaz oruç sadaka ve hac sorulduğunda ise Efendimiz: “Fazla namaz kılmaktan nafile oruçtan çok hacdan çok sadakadan daha efdali Allah'ı çok anmaktır.” buyurdu. Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer konuşmaya ba ş ladılar . Hazret-i Ebu Bekir Hazret-i Ömer'e:
- Ey Ebu Hafs bütün hayırları Allah'ı çok zikredenler kapıp götürmediler mi deyince Rasul -i Kibriya Efendimiz tebessüm ederek:
- Evet onlar alıp götürdüler buyurdu.
Yorucu ve meşakkatli ibadetler olduğu halde dile kolay gelen vücuda yorgunluk vermeyen kalbi Allah'a bağlayıp yumuşatarak merhamet ve rahmetle dolduran zikrin diğer ibadetlerden üstünlüğü nedendir? Eğer zikreden zâkir hakikaten faydalı ve etkili bir zikir çekerse kalp huzuruna ulaşır. Kalp huzuru yapılan zikir ve ibadetin neticesinde hasıl olan sıfattır Allah'ı bilmenin neticesidir. Allah'ı bilen ve O'na teslim olanın sıfatı huzur-u kalptir. Allah o kulu ne halde bulundurursa huzur-u kalp sahibi haline razı olur şikayet kapısını kapatır. Çünkü Allah Tealâ'nın verdiği her hükümde nuranî bir hikmet vardır O'nun işinde abes yoktur. Endişe etmek gafletin nişanı endişesizlik huzurun tarlasıdır. Esasen kişinin İslâm'ına ve imanına bulaşmayan bir musibetten dolayı aşırı kederlenmek dertlenmek olmaz. O sebeple “ elhamdülillâhi alâ külli hâl sive'l - küfri ve'd - dalâl ...” Yani imansızlık ve sapkınlık halleri hariç her şey için Allah'a hamdolsun...
Zikre başlayan kimsenin nefsi başlangıçta zikirden lezzet bulmaz. Zikir onu dünya lezzetlerinden alıkoyduğu için kalbi ve dili sıkılır. Dünya hatıralarına ve vesveselere kulak asmadan zikre devam ederse Allah Tealâ müşkülâtı hafifletip sıkıntıyı ülfet ve ünsiyete çevirdiğinden zikir lezzet olmaya başlar. İlk defa kötü bir iş işleyen sıkıldığı halde yavaş yavaş bunu alışkanlık haline getirdiği gibi ilk zikir de böyledir. Hevâsından ayrılıp Allah'ı zikretmek nefse acı gelir. Ama Allah'ın inayet ve rahmeti ile Allah ona lezzeti tattırır. Ülfet ve ünsiyet kalbine yeleştikçe muhabbet-i ilâhiyeye dönüşür. Allah'ı zikrederken azamet tecelli eder sıfatlar ortaya çıkar ve tad alır. Böylece mâsivâdan kesilmeye başlar.
Zikir kalbe yerleşirse ölüm anında da muhakkak dile gelen zikir olur. Ölüm saniyenin binde birinde gelir. Akıl ve ilim binde bir saniyelik meseleye yetişemez. Ölen kimsenin aklına ne ilim ne de mülk gelir. Ne halde yaşamışsa o anda o sıfat tecelli eder. Bu yüzden kalpte zikre ülfet ve ünsiyet kazanmanın asıl büyük maksadı ölümdeki iman içindir. Bir insanın ölürken son kelimesi “Allah” veya Esma- yı Hüsnâ'dan bir zikir olursa o kimse muhakkak imanla ruh teslim eder. Ehl -i tasavvufun milyonlarca zikir çekmesi kalbin Allah'ın zikrine ünsiyet ve ülfet peyda ederek dilin kalbin aklın bununla meşgul olması İslâm'ın ve imanın o kulun kalbinde meleke haline gelmesi içindir.
Yani bütün mesele dile ve kalbe Allah'ın zikrini yerleştirmektir. Beklenmedik bir olayla karşılaşan insanın ağzından çıkan kelimeye bakalım. Ah anam babam vay... gibi sözler değil de ya Allah elhamdülillah estağfirullah bismillah... gibi kelimeler çıkıyorsa o insan iman ile ölür.
Harbe giden bir asker Allah için gittiyse dünyadaki bütün yakınlarını unutur. Önünde düşman elinde tüfek vardır. Anlar ki o anda hiç kimsenin faydası yoktur. Onu koruyacak yalnız Allah'tır. Allah'a yalvarır o anda kurşun gelir ve şehid olur. Ey kardeş sen de şehit gibi ol!
Allah'ı öyle zikret ki ölüm sana geldiğinde sana “Allah” dedirtsin.