SAADETİ EBEDİYE KİTABI DEĞERLENDİRME
5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe'nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe'den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.
Ebubekir Sifil
Ebubekir Sifil Hoca'nın bu noktaya takılmasını izah etmek gerçekten zordur. Eshab-ı kiramın aleyhimürrıdvan müctehid olduğunu söylemenin ne mahzuru vardır? Kaldı ki değişik kaynaklara baktığımda böyle söyleyen âlimlerin mevcut olduğunu gördüm. Meselâ, Hindistanlı Ehl-i Sünnet alimlerinden Hace Hasan Sahib Müceddidi’nin Tarık’un-Necat isimli eserinde de “Hepsi müctehid olan Eshab-ı Kiram...” ifadesi geçmektedir. (Berekat Yayınevi, 1977, s.67) Osmanlı alimlerinden Seyyid Abdülzade Muhammed Tahir’in Mahzen-ül Ulum kitabında da “Eshab-ı Kiramın tamamı müctehid idi.” ifadesi mevcuttur (İlm-i Fıkıh kısmı). Fetva verenler ile, ictihad seviyesine çıkanları karıştırmamak lazımdır.
Nitekim, Eshab-ı Kiramın fetva vermekten imtina etmesi hakkında İmam-ı Gazali hazretlerinin verdiği bilgiler şöyledir:
“Bilmiş ol ki, hilafet vazifesini Peygamberimizden sonra Hulefa-i Raşidin deruhde etmişlerdir. Bunlar, Allahü teâlâ’yı bilen, ilahi hükümlere vakıf olan, gerçek imamlar idi. İstişaresi gereken bazı meseleler müstesna, hüküm ve fetvalarında kimseye ihtiyaçları yoktur.
Bunun için devirlerinde alimler tamamen ahiret ilmine hasr-ı nefs etmiş ve yalnız onunla meşgul olmuşlardı. Dünya işlerinden, insanları alakadar eden hükümler ve fetvalardan çekinir ve fetva vermemek için kendilerini müdafaa ederlerdi. Siret ve ahlaklarından rivayet edildiği gibi bütün imkanlarıyla Allahü teâlâ’ya yönelmişlerdi.” (İhya, c.1, s.109)
“Abdurrahman bin Ebi Leyla diyor ki: (Bu mescidde Resul-i Ekrem’in Eshabından 120 tanesine yetiştim. Hepsi de kendilerine bir mesele soruldukta veya fetva istendikte, bunu başkalarına havale eder ve cevap vermek istemezdi. Hatta birine bir şey soruldukta, onun diğerine havale eder, havaleden havaleye tekrar kendine gelirdi, kimse cevab vermek istemezdi.)... Bir de şimdiki âlimlere bak da, işlerin nasıl tamamen tersine döndüğünü gör.” (c.1, s.179)
Sahabe-i kiramın her biri kamil, veli ve alim idi. İmam-ı Gazali hazretleri İhya kitabında mezheb imamlarını anlatırken buyuruyor ki:
“Onlar [Şafii, Malik, Ahmed bin Hanbel, Ebu Hanife ve Süfyan-ı Sevri rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmain] , yalnız fıkıh alimi değil, kalb ilmi ve kalb murakabesiyle de uğraşırlardı. Fakat
her biri tek başına bir fakih olan Sahabe-i kiramı fıkha dair eser yazmakdan alıkoyan maniler, imamların da kalbe dair eser yazmalarına mani olmuştur. Bu maniler malum olduklarından açıklanmalarına lüzum yoktur.” (c.1, s.65)
Hiç şüphesiz, Eshab-ı Kiram aleyhimürrıdvan efendilerimiz insanların en hayırlısından aleyhissalâtü vesselâm feyz almışlar ve en yüksek derecelere varmışlardır. İmam-ı Kastalanî hazretleri diyor ki: "Resulullah aleyhisselamın yüceliği, risalet makamının yüksekliği, nübüvvetinin nuru, öyle bir mertebede idi ki, şerefli bakışıyla baktığı kimse bir ahmak arabî de olsa, Allah'ın hikmetiyle söylemeye başlardı." (Mevahib, c.1, s.509)