Allah Mâlik'ül-mülkdür.(Görüntülü ve Sesli - Yazı Takipli)

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Mâlikel-Mülk


Allah Mâlik'ül-mülkdür.

Ayeti kerimede:

Ey Mülkün sahibi Allah!

Sen mülkü dilersen ona verirsin, kimden dilersen ondan alırsın. Kime dilersen ona izzet verirsin, yükseltirsin. Kime dilersen ona zillet verirsin, alçaltırsın.

Hayır senin elindedir. Sen onun şeye kâdirsin. "
(Âl-i İmrân: 26)

Mülkün yegâne sahibi olan Allahtır. Herşeyin tek gerçek gerçek. Yerlerinde ve gökler ve ikisi arasında bulunanlar hep onundur. Zatı herşeyin tek varisi olup, asla varis olunamaz. Tüm mal, bütünüyle onundur. Bize emaneten verilen bedenlerimiz, bize üfürülmüş ruh ve nefsimizde Allahın mülküdür. Tüm yarattıkları Allahu Tealanındır. Yaratan o, Hayat veren o, yaşatan o, öldüren ve diriltecek olanda odur. Allah öyle yücedir ki onun zerreye hüküm verir. Hükümdarlığı herşeyi kuşatır. İnsan ise aciz olup hükümsüzdür. Bunu kabirde daha iyi anlayacaktır. Biz bir şey sahibi olduğumuzu sanırız, bedenimizin ise kendimizin olduğu fakat ölüm gelince sahiplendiğimiz bedenimizi terk etmek mecburiyetinde kalmaktayız. Allahın hükmünü ve emrini bozabilecek yoktur. Bedenimizi kabir çürütür. Kalan ise ruhumuzdur. Ruh Allahın emrinde olup, onun sahibide Allahtır. Ruh itaatkar olup Rabbisinin emrindedir fakat imtihan için bedenimizi nefsde konulmuştur ki buda isyankar ve kafirdir. Nefs günahlara ve dünyaya dönük olup Rabbini inkar eder. Kullar nefse uydukça ruh aslını unutur, nefsin boyasına boyanır, niçin yaratıldığını, ne için yaşadığını unutur. İnsanların nefsiyle hayat sürüp verilen hayatın kıymetini bilememiş, nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünya hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. Ruh itaatkar olup Rabbisinin emrindedir fakat imtihan için bedenimizi nefsde konulmuştur ki buda isyankar ve kafirdir. Nefs günahlara ve dünyaya dönük olup Rabbini inkar eder. Kullar nefse uydukça ruh aslını unutur, nefsin boyasına boyanır, niçin yaratıldığını, ne için yaşadığını unutur. İnsanların nefsiyle hayat sürüp verilen hayatın kıymetini bilememiş, nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünyanın hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. Ruh itaatkar olup Rabbisinin emrindedir fakat imtihan için bedenimizi nefsde konulmuştur ki buda isyankar ve kafirdir. Nefs günahlara ve dünyaya dönük olup Rabbini inkar eder. Kullar nefse uydukça ruh aslını unutur, nefsin boyasına boyanır, niçin yaratıldığını, ne için yaşadığını unutur. İnsanların nefsiyle hayat sürüp verilen hayatın kıymetini bilememiş, nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünya hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. Nefs günahlara ve dünyaya dönük olup Rabbini inkar eder. Kullar nefse uydukça ruh aslını unutur, nefsin boyasına boyanır, niçin yaratıldığını, ne için yaşadığını unutur. İnsanların nefsiyle hayat sürüp verilen hayatın kıymetini bilememiş, nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünyanın hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. Nefs günahlara ve dünyaya dönük olup Rabbini inkar eder. Kullar nefse uydukça ruh aslını unutur, nefsin boyasına boyanır, niçin yaratıldığını, ne için yaşadığını unutur. İnsanların nefsiyle hayat sürüp verilen hayatın kıymetini bilememiş, nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünyanın hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünya hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir. nefsleri onları heva ve heveslerle oradan oraya sürüklemiştir. Oysa dünyanın hayatının aldatıcılığına kanmayan, Rabbine yönelip ona sığınanlar ise ahirete yönelmiştir. Nefse uyulmadıkça ruhlenir. Allahın emir ve yasaklarına uyulur. Aksi halde nefs asla kendisinden başkasını tanımaz. Bir tasmasız hayvan gibi ordan, oraya yer, içer, gezer, eğlenir.

Oysa ayeti kerimede:

Ben cinleri ve insanları ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat: 57).

Rabbini tanımadan ömürünü dünya için harcayanlar, ibadeti ise kibirine yediremeyenlerin sonu yine ayeti kerimede:

Rabbiniz buyurdu ki: "Bana duâ edin, duânıza icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir. " (Mümin: 60).

Satın alınmıştır.

Kul ilk önce mevlası sahibi Allahı bilecek. Hiçbir şey yoktur ki onun sahibi Allah olmasın. Benim dediğin hiçbir şeye sahip değilsin. Ne ailen, ne malın mülkün, nede sahiplendiğin hiçbir şey aslında Allahındır. Bunlara varis olanda Allahtır. O zaman kul anlamalıdır ki nasıl çıplak hiçbir şeyimiz yokken doğmuşken, Rabbimize ölüncede öyle varıcağız. Kabre yine öyle gireceğiz. Hani malmı kaldı, yakınların mı? Yakınların ise ancak kabre kadar seninle gelir. Sonra ise Rabbimizle başbaşa kalırız. Hesap sorucu olarak Allah yeter. Kalplerini sadece dünya sevgisiyle doldurup Rabbini unutanlar orada perişan olur ama işten geçer. Akılları için onları hatırlatıyoruz.

Kabirde faydasını göreceğin sâlih amellerindir. O zaman kul dünya hayatın öyle yaşamalıdır ki, Rabbiyle öyle bir gönül bağı kurmalıdır ki, haham onu bağışlasın, sıkıntısında yardım etsin, dünya ve ahiret iyi geçindirsin.

Allah Celle ve Celalühü imanında samimi olan, bunun yanında sâlih amel işleyenlere şunu yazın.

Ayeti kerimede:

İman edip de sâlih ameller yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine sokar. Bu ise apaçık kurtuluşun tâ kendisidir. (Casiye; 30).

İman edip de sâlih ameller işleyenler ise cennet halkıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ( Bakara: 82).

Yer Allahın, gök Allahın, tüm rızık ve nimetler Allahın, bizde Allahınız ve ona döndürüleceğiz. Malikel mülk sonsuz olarak herşeyin. Kainatı idare etmek, tüm işlere hüküm vermek, dünyada imtihan etmek, ahirette mükafat ve ceza vermek Alemlerin Rabbine aittir. Bağışlamak, affetmek onun büyüklüğündendir. Dilediğini yapandır. Kulları üzerinde kahredici güce sahip olandır.

Allah kulların zülüm edici değildir. Zerre haksızlıkta değildir. Peygamberler, kitaplar, mucizeler indirmesi hep onun rahmetidir. Kullara mühlette verir ki akıllarını kullansınlar, tevbe ve istiğfar etsinler, kendi nefslerine uyup helak olmasınlar.

Kullara birde şeytan musallatlanmış ki hem nefsten, hem şeytandan daimi olarak Rabbimize sığınmalıyız. Başka türlü kurtuluş mümkün değildir. Kullar onun daimi Allaha muhtaç olup, Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Dilediğine ol der hemen oluverir. Zaten herşeyin sahibi Allahtır.



İnanlar kendi nefslerini kurtarır, inanmayanlar kendi nefslerine zulüm eder. Bu ise Yüce Allahın mülkünde ne eksilme, ne de artma yapar. Allah alemlerden müstağni ve Ganidir. Herşeyi olan, hiçbirşeye muhtaç olmayandır. Tüm alemlere hüküm edendir.

En güçlü, büyük melekler dahi Allah korkusuyla boyun büker ve titrerler.

Ayeti kerimede:

Göklerde ve yerlerde olanlar hep O'nundur. Hepsi O boyun'na eğer. (Rum: 26).



Allahın yarattıkları Allahın sanatı ve eserleri olup, varlığına hepsi delildir. Kör gözler, sağır kulaklar onu bulamaz. Allah bir kula iman ihsan etmişse onun kıymetini ve değerini bilmelidir. Kalpten imana, gönülden Allaha bağlanmalıdır. Emir ve yasakları, sıkılarak değil, sonsuz rahmet ve merhamet sahibi Allaha en güzel, en samimi duygularla, en içten olmalıdır. Ruhla ibadet edilmelidir, nefsle değil. Nefsle yapılırsa riya zaten amellerimize girer. Günahtan başka bir şey elde edilemez. Allahı kimse kandıramaz. Biz sâlih amelleri işleyelim ve alemlerin Rabbine layık olmadığını düşünelim, çok deyip yeterlide görmeyelim. Şöyle olunmalıdır ki amellerde ihlas yakalanmalıdır. Böylece kulun az ameline karşılık ihlasla yaptığından Allah'ın amelini yediyüz misline kadar çıkarabilir.

Ayeti kerimede:

Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir. (Nisa: 79).

Eger bir hayır işleyebiliyorsak Allahın rahmetiyledir ki oda Allahtandır. Tüm hayırların kaynağı Allahtır. Zekat vermek, fakirleri doyurmak, infak etmek, sadaka vermek, iyilikler etmek hep ayeti kerimelerinde Allahın istediği ve emrettiği hayırlardır. Adaletli olmak, kötülüklerden uzak durmak, güzel sözleyip, güzel hal, hareket ve davranışlarda bulunmak, kimseye zulüm etmemek, hak yememek, dosdoğru olmak yine Allahın emirlerindendir. Mümin peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ahlakıyla ahlaklanmalıdır. Allahın emir ve yasaklarına gönülden teslim olarak, kalp ile yapım takva sahibi olmalıdır.

Ayeti kerimede:

Sizin dostunuz ancak Allah'tır, onun Peygamber'idir ve Allah'ın boyun boyun kısımlarında namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir. ( Maide: 55).

Allah herşeye şahittir, herşeyden haberdardır. Kullarına iyiliği emreden, kötülüklerden sakındıran odur. Günahları affeden, tevbeleri kabul eden, dualara icabet eden, dertlere derman, gönüllere şifa, yardım istendiğinde yardım eden, koruyan Allahtır.



Ayeti kerimede:

O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ö; mülkün, her türlü eksiklikten yücedir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, emrinde galip olandır, istediğiniandır, büyüklükte olmayandır. Allah müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir. (Haşr: 23).

Zerre yoktur ki hepsi Allahın mülkü olmasın. Allahı ilmiyle herşeyi kuşatandır, tek yaratıcı, tek ilahtır. Kullarının elindeki de O'nun mülküdür, hatta kulun bizzat kendisi de O'nun mülküdür. Mülkünün hem sahibi hem hükümdarıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Dengi ve benzeri, eş, ortağı ve yardımcısı yoktur.

Ayeti kerimede:

Şüphesiz ki Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Lemlerin Haham olan Allah ne yücedir! (Araf: 54).

Bütün mükevvenatta böyle dilediği gibi tasarrufta bulunmak hakkı, O'nun Zât-ı Ehadiyet'ine mahsustur. Kudreti sonsuzdur. Bir kimseye vermeksa, vermesine hiç kimse mâni olamaz, vermek istemiyorsa hiç kimse verdiremez.

Tüm rızıklar Allahındır. Göklerden tatlı suyu indiren, için çatlatıp bitkileri yeşerten, uygulama sular fışkırtan, karada ve denizde nice insanlar hizmetine veren, sonsuz nimetlerle bizi donatan, her gün rızkımızı veren, yaşatan Allahtır. Ölümde Allahın takdiri olup son olmayıp ahiret hayatına sadece başlangıçtır. Bu da sonsuz hayattır. Kim kendi eliyle ne işlemişse ahirette onu bulacaktır.

İyilikleri bol artıran, kötülükleri ise sadece misliyle yazan Allahtır. Allah dünyaya değer vermemiştir. Kendisine inan kullara sonsuz cennetlerin hazırlamıştır ki ne kulaklar duymuş, ne gözler geçmiş, ne akıl ve kalplerden geçmiştir. İnkar edenlere ise yeryüzünde ve kimsenin azap edemeceğinden daha çok onları yakalayıp, hak ettikleri cezaları onlara tattıracaktır. Allah öyle azapın ki sakınılması gerekir. Alemlerin Rabbine ortak koşanlar, inkar edenler, günahlarda ısrar edip tevbe ve istiğfar etmeyenler, böylede ömürlerini sonlandıranlar çok pişman olucaklardır.

Kul kulluk bilecek yaratanına tapacak, başkasına değil. Nefsinede tapmayacak.

Ayeti kerimelerde:



Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?) (
Furkan: 43).



Allah yeri ve göğü hak olarak yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez. Nefsinin hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın da dalâleti hak iddia bilerek saptırdığı; kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne perde ç kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim yola doğru eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız? ( Casiye: 22, 23).

Demekki kullar öyle bir Allaha sığınmalı, yalvarmalıdır ki sonu gelmemeli. Helaka sürükleyen nefs ve şeytandan daimi Allaha sığınılmalıdır. Rabbimize öyle bir yönelmeyiz ki tüm satışlarımızı giderinin yalnız Allah oldugunu bilmeliyiz. Herşey Allahtandır, imtihandır. Şer görünen hayır, hayır görünen şer olabilir. Allahın adaleti ise sonsuz olup kullarının akıllarının ötesindedir. Allahın işlerini yine en iyi zatı bilir.



İki şeyi iyi anlamalıyız ki birincisi Allahı bilmeye çalışmak, ikincisi Allahı bilerek ibadet etmektir. Yani kul Rabbinin azabını öğrendikçe ondan korkar ve çekinir, günahları terk eder. Emir ve yasaklarına uyar. Yine kul Allahın rahmet ve merhametini öğrenerek, sonsuz nimetlere karşı ben neden nankörlük edeyimde etmeyeyim der. Şüphesiz ki tüm iyilikler Allahtan bize ulaşıyor, biz ise şükürden, zikirden aciziz. Böyle olmamalıdır.

Bizi yoktan var eden, bir zerre pis sudan bir insan yaratan, bizleri yaratan Allah her türlü hamde, şükre, övülmeye layıktır.

Allahın hazineleri sonsuz olup, katındakileri ancak Allah bilir. Gayb hazineleride ancak zatınındır. Tüm rızıkları ihsan eden odur. Herşeyin sahibi Allahtır, tüm kullar ona döndürülür zaten onundur.

Sonsuz mülk sahibi, kendi zaman zengin olup, istediğine dilediği ve kavuşan alemlerin Rabbine hamd olsun. Bizleri yaratıpünde mülkleri sayısız nimetleri bizleri ikram eden, ahirette ise inanlara sonsuz nimetlerini hazırlayan Allahu Tealaya şükürler olsun.
 
Üst