Depremlerin Allah (c.c.) tarafından yaratıldığı
Depremin bilimsel izahının olması, bu işin tesadüfen ve kendiliğinden gerçekleştiği anlamına gelmediği gibi, depremi izah etmek için de yeterli
bir açıklama değildir. Bir tüfeğin nasıl ateşlediğinin veya patladığının bilimsel izahını yaparak konuyu açmaya çalışalım. İzahı şudur: Mermi, bir kovanın içine konmuş olarak silahın haznesine yerleştirilmiştir. Merminin hemen arkasında ise bir kapsülün içinde barut bulunmaktadır. Tetiğin çekilmesi sonucu iğne sert bir şekilde kapsüle çarpar ve barut tutuşturulur.
Barutun patlaması ile birlikte aşırı oranda enerji ortaya çıkar ve kovanı sıkıştırır. Bu sıkışma sonucu mermi yerinden hızlıca fırlar ve hedefe doğru yol alır. Üniversitede çalışan bir profesör, okuluna giderken, bir köşe başında, silahla vurulmuş ve kanlar içinde yatan bir cenaze ile karşılaşıyor. Ölümüne sebep olan silah ise cenazenin iki metre ilerisinde bulunmaktadır. Hemen polise haber verir. Gelen polisler hocaya olayın nasıl geliştiğini soruyorlar.
Profesör ise silahın nasıl patladığını gösteren, yukarıdaki bilimsel açıklamayı yapar. Şimdi soruyoruz: Acaba profesörün bu ifadesi
polisler tarafından nasıl karşılanacaktır? “Bizimle dalga mı geçiyorsun kardeşim.” deyip aklından şüphe etmezler mi?
Hâlbuki anlattığı şeyler çok da doğru ve bilimsel açıklamalardı. Az sonra, okuma yazması dahi olmayan bir inşaat işçisi olay mahalline gelir ve olaya şahit olduğunu söyler. “Uzun saçlı, kalın bıyıklı, kısa boylu ve esmer bir adam bu silahla ateş ederek, adamcağızı vurduktan sonra silahı buraya attı ve şuradan kaçtı gitti.” derse, acaba polis, kimin ifadesine itibar eder?..
Acaba profesörün bilimsel açıklaması mı, yoksa inşaat işçisinin ifadesi mi akla ve mantığa daha yakındır? Elbette ki, inşaat işçisinin ifadesi daha makul ve mantıklıdır. Çünkü yapılan bilimsel açıklama, olayı izahı etmek için tek başına yeterli değildir. Olayın kim tarafından yapıldığı önemlidir.
Diğer yandan patlama olayının bilimsel izahının olması, silahın kendi kendine ve tesadüfen patladığı anlamına gelmemektedir. Tetiği çeken, mekanizmayı harekete geçiren birisi olmalıdır. Profesörün ifadesine itibar edilirse, suçlu hiçbir zaman bulunamaz. Ayrıca hem ölen kişinin hem de akrabalarının bütün hukukları zayi olur.
İşte deprem de büyük bir silahın patlaması gibidir. Burada olayın bilimsel izahının olması, depremi yaratan Yaratıcıyı görmezden gelmeye sebep olamayacağı gibi, depremi anlamak için de yeterli bir izah değildir. Depremi Yaratanı görmeyip, sadece bilimsel izahı ile yetinmek profesörün anlamsız açıklamasından öteye geçmez.
Not: Bu çalışma Bediüzzaman Said Nursi’nin “Sözler”adlı kitabının “On Dördüncü Söz” Risalesinde geçen deprem konusundan yararlanılarak hazırlanmıştır. (SUFFA VAKFI)
Depremin bilimsel izahının olması, bu işin tesadüfen ve kendiliğinden gerçekleştiği anlamına gelmediği gibi, depremi izah etmek için de yeterli
bir açıklama değildir. Bir tüfeğin nasıl ateşlediğinin veya patladığının bilimsel izahını yaparak konuyu açmaya çalışalım. İzahı şudur: Mermi, bir kovanın içine konmuş olarak silahın haznesine yerleştirilmiştir. Merminin hemen arkasında ise bir kapsülün içinde barut bulunmaktadır. Tetiğin çekilmesi sonucu iğne sert bir şekilde kapsüle çarpar ve barut tutuşturulur.
Barutun patlaması ile birlikte aşırı oranda enerji ortaya çıkar ve kovanı sıkıştırır. Bu sıkışma sonucu mermi yerinden hızlıca fırlar ve hedefe doğru yol alır. Üniversitede çalışan bir profesör, okuluna giderken, bir köşe başında, silahla vurulmuş ve kanlar içinde yatan bir cenaze ile karşılaşıyor. Ölümüne sebep olan silah ise cenazenin iki metre ilerisinde bulunmaktadır. Hemen polise haber verir. Gelen polisler hocaya olayın nasıl geliştiğini soruyorlar.
Profesör ise silahın nasıl patladığını gösteren, yukarıdaki bilimsel açıklamayı yapar. Şimdi soruyoruz: Acaba profesörün bu ifadesi
polisler tarafından nasıl karşılanacaktır? “Bizimle dalga mı geçiyorsun kardeşim.” deyip aklından şüphe etmezler mi?
Hâlbuki anlattığı şeyler çok da doğru ve bilimsel açıklamalardı. Az sonra, okuma yazması dahi olmayan bir inşaat işçisi olay mahalline gelir ve olaya şahit olduğunu söyler. “Uzun saçlı, kalın bıyıklı, kısa boylu ve esmer bir adam bu silahla ateş ederek, adamcağızı vurduktan sonra silahı buraya attı ve şuradan kaçtı gitti.” derse, acaba polis, kimin ifadesine itibar eder?..
Acaba profesörün bilimsel açıklaması mı, yoksa inşaat işçisinin ifadesi mi akla ve mantığa daha yakındır? Elbette ki, inşaat işçisinin ifadesi daha makul ve mantıklıdır. Çünkü yapılan bilimsel açıklama, olayı izahı etmek için tek başına yeterli değildir. Olayın kim tarafından yapıldığı önemlidir.
Diğer yandan patlama olayının bilimsel izahının olması, silahın kendi kendine ve tesadüfen patladığı anlamına gelmemektedir. Tetiği çeken, mekanizmayı harekete geçiren birisi olmalıdır. Profesörün ifadesine itibar edilirse, suçlu hiçbir zaman bulunamaz. Ayrıca hem ölen kişinin hem de akrabalarının bütün hukukları zayi olur.
İşte deprem de büyük bir silahın patlaması gibidir. Burada olayın bilimsel izahının olması, depremi yaratan Yaratıcıyı görmezden gelmeye sebep olamayacağı gibi, depremi anlamak için de yeterli bir izah değildir. Depremi Yaratanı görmeyip, sadece bilimsel izahı ile yetinmek profesörün anlamsız açıklamasından öteye geçmez.
Not: Bu çalışma Bediüzzaman Said Nursi’nin “Sözler”adlı kitabının “On Dördüncü Söz” Risalesinde geçen deprem konusundan yararlanılarak hazırlanmıştır. (SUFFA VAKFI)