Peygamber Tevekkülü "Ben Rabbime Gidiyorum!"

  • Konuyu başlatan Ze'Mahşer
  • Başlangıç tarihi
Z

Ze'Mahşer

Ziyaretçi
Tevekkül¸ kul olarak yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra¸ tam bir teslimiyetle sonuçları Allah'a bırakmak¸ yalnızca O'na güvenmek ve O'nun takdir edeceği sonuca rıza göstermektir. Tevekkül¸ insanın acizliğini ve yetersizliğini görüp¸ kendini ve işini¸ erişilmez güç ve kudretin sahibi olan Yüce Allah'a havale etmesidir.

İnsan¸ yapılması gereken şeyleri organları ile yapar¸ tevekkül ise kalp işidir. Tevekkülün üç derecesi vardır: İlki sızlanmayı bırakmaktır¸ ikincisi gereken her şeyi yaptıktan sonra sonucu Allah'a havale ettiten sonra başa gelene razı olmaktır¸ üçüncüsü ise Allah'ın kendisi için takdir ettiğine yürekten/sevgi ile boyun eğmektir.

Tevekkülü olan kimsenin imanı vardır¸ imanı olanın da tevekkülü. Bir kimsenin iman gücü¸ tevekkül gücü ile doğru orantılıdır. Allah'tan başka varlıklara; söz gelimi ölülere¸ dirilere¸ cinlere veya Allah'tan başka her hangi bir varlığa tevekkül şirktir. İmtihanın gereği olarak¸ hasta olanların¸ tedavi yollarına başvurduktan sonra Allah'a güvenip O'ndan şifa dilemeleri asıl; Allah'ı unutarak esas şifayı başka yollardan beklemek hatadır.

Kur'ân'da tevekkülü emreden pek çok âyet yer alır. Onlardan bir kaçı şöyledir:

"İşini onlara danış¸ karar verince de Allah'a dayan; çünkü Allah kendine dayanıp güvenenleri sever."[1]

"İnananlar¸ Allah'a güvenip dayansınlar."[2]

"Ve ölmeyen Diri'ye tevekkül et ve O'nu överek tesbih et."[3]

"Kim Allah'a güvenip dayanırsa O¸ ona yeter."[4]



Tevekkül¸ asla sebeplere sarılmaya engel değildir. Tam aksine tevekkül¸ sebeplere sarıldıktan sonra gelen bir kalp eylemidir. Nitekim Kur'ân'da çalışıp gayret göstermeyi emreden pek çok âyet vardır. Şöyle ki:

Kur'ân'a göre insanın yaratılışının gayesi onun sâlih amel işlemesidir: "İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye¸ yeryüzünde olan şeyleri¸ yeryüzünün süsü yaptık."[5] "Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için¸ ölümü ve dirimi yaratan O'dur. O¸ güçlüdür¸ bağışlayandır."[6]

İnanan kişi işini sağlam yapmalı¸ evrende kendisine sunulan nimet ve imkânlardan en iyi bir biçimde yararlanmasını bilmelidir: "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın¸ diyerek and olsun ki¸ ona katımızdan lutufta bulunduk; geniş zırhlar yap¸ dokumasını sağlam tut¸ diye ona demiri yumuşak kıldık. Ey insanlar! Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim."[7] "O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş O'nadır."[8]

Kadın olsun erkek olsun hiç kimsenin yapıp ettikleri boşa gitmez. Herkes yaptığı iyilik ve güzelliğin karşılığını mutlaka görür. Kimisi yaptığının karşılığını dünyada peşinen görür¸ kimi âhirette görür¸ kimi de hem dünyada ve hem âhirette görür. "Birbirinizden meydana gelen sizlerden¸ erkek olsun¸ kadın olsun¸ bir iş yapanın işini boşa çıkarmam.."[9] "İyi hareket edenin ecrini zâyi etmeyiz. Doğrusu¸ inanıp yararlı iş yapanlara¸ işte onlara¸ zemîninden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar¸ ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükâfat ve ne güzel yaslanacak yer!"[10]

Yararlı işler yapanlara mükâfatları fazlasıyla¸ eksiksiz olarak ve mutlaka verilecektir. "Kim yararlı iş işlerse kendi lehinedir; kim de kötülük işlerse kendi aleyhinedir. Rabbin¸ kullara karşı zalim değildir."[11] "Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür."[12] "Onların hareketlerinin karşılığı Rablerinden bağışlanma ve zemîninden ırmaklar akan¸ içinde temelli kalacakları cennetlerdir. İyi davrananların ne güzel ecri vardır!"[13]

Kur'ân¸ Müslümanın hayatını 'zikrullah' ile 'fazlullah' arasında bir koşturmaca[14] olarak değerlendirmiş ve ona göre planlamıştır. Bir taraftan 'zikrullah'a (Allah'ı tanıyıp anmaya¸ O'nu her zaman hatırda tutup O'na göre yaşamaya) çağırmış; ardından da 'Fazlullah/Allah'ın lütfu' diye adlandırdığı rızık talebine¸ dünya işine bizleri yönlendirmiştir. İslâm'a göre Müslümanın tam olarak dinlenip istirahat edeceği yer cennettir. O¸ cenneti hak edinceye kadar koşturmak ve çalışmak borcundadır. İslâm insanı hayırlı bir işte yorulur¸ bir başka hayırlı işte dinlenir. Nitekim Yüce Rabbimiz bunu şöyle belirtir: "Öyleyse¸ bir işi bitirince diğerine giriş. Ve yalnız Rabbine yönel¸ O'nu iste¸ O'ndan iste."[15]

Tevekkül Örnekleri

Tevekkül konusunda bizlere en güzel örnekleri sunan peygamberler¸ her konuda yapılması gerekenleri hakkıyla yerine getirmekten geri durmamışlardır. Onlar kendi geçimlerini kendi el emekleri¸ göz nuru ve alın teriyle kazanmışlardır. Sözgelimi kaynaklarımız Hz. Âdem'in ziraatçı¸ değirmenci ve ekmekçi; Hz. Nuh'un gemici¸ marangoz; Hz. Zekeriya'nın marangoz; Hz. Süleyman'ın zenbil-küfeci; Hz. Dâvûd'un demirci; Hz. İbrahim'in elbiseci olduğunu söylerler.[16] Bu seçkin insanların bu şekilde farklı mesleklerde çalışmış olmaları¸ hem onların kendi hayatlarını kendi el emekleriyle kazandıklarına¸ hem de insanlığın yararına olan her mesleğin değerli ve onurlu olduğuna işaret eder.

Davet yolunda Hz. İbrahim¸ gece gündüz durmadan dinlenmeden¸ tabandan tavana bütün çevresindekilere gerçekleri anlatmış¸ yapabileceği her şeyi yapmış¸ sonunda kendisini ateşe atmaya karar verdikleri zaman¸ "Ben Rabbime gideceğim¸ O¸ beni doğru yola iletecek."[17] demiş¸ ateşe atılınca da Cebrail'in¸ "Benden bir arzun var mı?" sorusuna karşılık "Hayır benim sana ihtiyacım yok¸ Rabbim halimi bilip duruyor."[18] "Hasbünallah ve ni'me'l vekîl/ Bize Allah yeter¸ O ne güzel vekildir!" diyerek tevekkülünü göstermişti. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz. Yusuf da aynı cümleleri tekrarlamıştı.[19] Demek ki tevekkül¸ çarelerin tükendiği anda¸ çaresizlerin çaresi olan Yüce Allah'a güvenmek¸ ümitsizliğe düşmeden O'nun hükmüne teslim olmaktır. Zaten tevekkül¸ kalbimizle¸ niyetimizle¸ özümüzle¸ sözümüzle¸ söylem ve eylemimizle Allah'a teslim olabilmek¸ O'nun olabilmektir.

Biz Müslümanlar¸ Peygamberliğinden önce de sonra da durup dinlenmeden çalışan bir Peygamberin ümmetiyiz. Bizim Peygamberimiz¸ bütün diğer peygamberler gibi elinin emeği ile geçinen¸ insanların eline bakmayan¸ işini iyi yapan ve ölüm döşeğinde dahi işini bırakmadığı gibi¸ dilinden duayı gönlünden tevekkülü de terk etmeyen bir peygamberdir. Peygamber olmadan önce çobanlık yapan Hz. Muhammed (s.a.v)¸ aynı zamanda iyi bir ticaret adamıydı. Hem de Mekke dışına da gidip gelen uluslararası bir tâcir.o¸ altmış üç yıllık hayatını dolu dolu geçirmiş bir insandır. Bu sınırlı ömründe o¸ ne insanların haklarını görmezden gelmiş ve ne de Yüce Yaratıcıya karşı görevlerini aksatmıştır. Gecesini gündüzünü insanlığın kurtuluşuna adamış bir güzel insandı Peygamberimiz. O¸ ömrünün son anlarında Suriye taraflarına göndermek üzere bir ordu hazırlamış ve ölüm döşeğinde o ordunun yola çıkıp çıkmadığını sorup duruyordu. Ve o¸ bu plan ve programları düşünürken Hakk'a yürüdü. O¸ sâlih amellerin¸ kutlu eylemlerin içerisinde bereketli bir hayat sürdü ve onların içerisinde iken bu dünyadan ayrıldı.

Bir aslanın artıklarıyla beslenen topal tilkiyi görüp¸ "Allah tilkinin bile rızkını ayağına getiriyor¸ o halde çalışmaya ne hacet." deyip yatan adama millî şairimiz şöyle seslenerek gerçek tevekkülü terennüm eder:

"Dolaş da yırtıcı aslan kesil¸ behey miskin!

Niçin yatıp kötürüm tilki olmak istersin?

Elin kolun tutuyorken çalış¸ kazanmaya bak!

Ki artığınla geçinsin senin de bir yatalak.

...

Ömer¸ tevekkülü elbet bilirdi bizden iyi..

Ne yaptı 'Biz mütevekkilleriz' diyen kümeyi?

Dağıttı kamçıya kuvvet¸ 'gidip ekin!' diyerek.

Demek¸ tevekkül eden¸ önce mutlak ekecek.."[20]


Ali AKPINAR

________________________________________

[1] 3/Âlu İmrân¸ 159.

[2] 14/İbrâhîm¸ 11.

[3] 25/Furkân¸ 58.

[4] 65/Talâk¸ 3.

[5] 18/Kehf¸ 7.

[6] 67/Mülk¸ 2.

[7] 34/Sebe'¸ 10-11.

[8] 67/Mülk¸ 15.

[9] 3/Âlu İmrân¸ 195; 4/Nis⸠124.

[10] 18/Kehf¸ 30.

[11] 41/Fussılet¸ 46; 45/Câsiye¸ 15.

[12] 99/Zilzâl¸ 7-8.

[13] 3/Âlu İmrân¸ 136.

[14] Bkz. 62/Cumua¸ 9-10.

[15] 94/İnşirâh¸ 7-8.

[16] Bkz. Abdullah b. Mahmud el-Mevsılî¸ el-İhtiyar¸ İstanbul¸ 1980¸ IV¸ 170.

[17] 37/Sâffât¸ 99. Hz. İbrahim'in¸ "Ben Rabbime gideceğim." cümlesi¸ "Ben Rabbime layığı ile ibadet edilecek bir yere hicret edeceğim¸ O bana yolumu gösterecektir." şeklinde anlaşılmıştır.

[18] Âlûsî¸ Tefsîr¸ XVII¸ 101.

[19] İbn Ebi'd-Düny⸠Kitabü't-Tevekkül alallah¸ s¸ 65¸ 66.

[20] Mehmet Akif¸ Safahât¸ DİB Yayınları¸ Ankara 1992¸ s¸ 221.
 

GECE

Tecrübeli
Yaradan razı olsun kardeşim..Güzel bir paylaşım..

Malasef diyerek söylüyorum bu içimi çok acıtıyor çünkü,bizler tevekkül etmeyi bırakıp,sebeplere takılıyoruz ve neden,niçin gibi sorulardan kendimizi alamıyoruz..Kaderim bu benim "Allah böyle takdir etti "demeyi ,o kadar çok unutuyoruz ki..Bu unuttuklarımızı hatırlatan insanlara da tepkimiz fena oluyor...Kadere iman, iman esaslarından bunu biliyoruz ve bilmem kaç defa günlük yaşantımızda karşılaştığımız hadiselere karşı rızasızlık göstererek yanlış yapıyoruz...Rabbim razı olduğu ve kendisinden razı olan kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaallah..
 
Üst