Bismillahirrahmanirrahim.
İsra Sûresi’nde “İnsan, hayra dua eder gibi şerre dua eder; çok acelecidir insan” buyrulur.
Bazen iyilik istediğimizi zannederek kötülüğü isteriz. Başka bir ayet-i kerimede de “hayır zannettiğiniz şer olabilir; şer zannettiğiniz hayır olabilir” buyrulmaktadır. Demek ki, kulun baktığı yerden bakınca ve acele edip sonunu beklemeyince şer zannedilebilecek bazı şeylerin; Allah’ın baktığı yerden bakınca ve sabredince hayır olduğu görülecektir.
Bedir Savaşı’na Hz. Muhammed’in baktığı yerden bakarsanız “Büyük Bedir Gazvesi” dersiniz; Ebu Cehil’in baktığı yerden bakarsanız “ayak takımının şerefli kimseleri alt ettiği tarihte ilk kez görülen bir şey değildir” dersiniz.
Firavun’un baktığı yerden bakarsanız; sihirbazların Hz. Musa’ya uyarak, istikballerini mahvetmiş ve feci şekilde can vermiş olduklarını görürsünüz. Hz. Musa ve Hz. Harun’un baktığı yerden bakarsanız ebedí hayatlarını kurtarmış ve şehit olmuş olduklarını görürsünüz.
Demek ki değer yargınız, nereden baktığınıza göre değişir. Müslüman kadının örtünmesine Allah’ın baktığı yerden bakarsanız özgürlüğünü ve kişiliğini pekiştirdiğini göreceksiniz. Başka bir yerden bakınca özgürlüğünün kısıtlandığını, şahsiyetinin zedelendiğini vehmedeceksiniz.
“İnsanların çoğu”nun baktığı yerden bakarsanız, inancından taviz vermediği için okulundan atılan, işinden kovulan ya da rahatsız edilen mü’minlere “mağdur” ve “mağdure” deyivereceksiniz. Allah’ın baktığı yerden bakarsanız onların ödüllendirilmiş olduklarını göreceksiniz. Sınavda başarılı olduklarını göreceksiniz. “Mü’minlerden Allah’a verdikleri söze sadık kalan yiğitler vardır. Kimi sözünü yerine getirmiş, kimisi de hazır beklemektedir. (Sözlerini) asla değiştirmemişlerdir.” Ayet-i kerimesine masadak olduklarını göreceksiniz.
Allah’ın baktığı yerden bakarsanız, bugün musibet gibi görünen engellenmelerin, mahrumiyetlerin, mağduriyetlerin aslında mazhariyet olduğunu apaçık göreceksiniz. İnananların birtakım sıkıntılara uğradığı dönemlerde asıl üzülmesi gerekenler, başına hiçbir şey gelmediğini sananlar olmalıdır. Asıl, başına “iş” gelmiş olanlar, başına hiçbir “iş” gelmediğini sananlardır. Başına ufak da olsa bir musibet gelen Müslüman, sevinmeli; “elhamdulillah ya Rabbi, şükürler olsun, benim de ayağıma küçük bir taş değdi” diye sevincinden ağlamalıdır.
Allah’a inandığım gibi inanıyorum, ahiret gününe inandığım gibi inanıyorum ki: Bugün mağdur ve mağdure olarak nitelendirilen kardeşlerimiz; sınavdan başarı ile çıkmışlarsa; sadece ahirette değil, bu dünyada da ödüllendirileceklerdir. Cenab-ı Alla, kendisine inanan ve güvenenleri, bugün üzerinde bulundukları hal üzere bırakacak değildir. Bugün mağdur ve mağdure diye nitelendirilen kardeşlerimizi takip etmeye devam edeniz. Üç beş yıl içinde dünyada da gıpta edilecek konumlarda olduklarını göreceksiniz. Allah’ın baktığı yerden bakmayı deneyin.
Son olarak, Allah’ın baktığı yerden bakmaya Efendimiz (sav)’in hayatından bir örnek:
Hz. Aişe (ra) bir grup sahibiye anlatıyor:
- Bir defasında evde beslediğimiz koyunu kesmiştik. Efendimiz koyunun etini pay ediyor ve “bunu filana, şunu filancaya” gönder diyordu ve bu işi karanlıkta yapıyorduk.
Dinleyenlerden biri soruyor:
- Ya Aişe, niçin kandil yakmıyordunuz?
Hz. Aişe’nin cevabı:
- Yağ bulsaydık yakacağımıza yerdik!
Sonra anlatmaya devam ediyor:
- Bütün eti pay edip dağttıktan sonra geriye sadece kürek kemiği kalmıştı.
Efendimiz bana sordu:
- Ya Aişe, bize ne kaldı?
- Ya ResulAllah, gördüğünüz gibi, bize sadece kürek kemiği kaldı.
Allah’ın baktığı yerden bakan ve bu bakışı öğretmek isteyen Efendimiz (sav)’in cevabı:
- Hayır ya Aişe, kürek kemiği dışındakiler bize kaldı!(Kütübü sitte)
gulay ozturk
İsra Sûresi’nde “İnsan, hayra dua eder gibi şerre dua eder; çok acelecidir insan” buyrulur.
Bazen iyilik istediğimizi zannederek kötülüğü isteriz. Başka bir ayet-i kerimede de “hayır zannettiğiniz şer olabilir; şer zannettiğiniz hayır olabilir” buyrulmaktadır. Demek ki, kulun baktığı yerden bakınca ve acele edip sonunu beklemeyince şer zannedilebilecek bazı şeylerin; Allah’ın baktığı yerden bakınca ve sabredince hayır olduğu görülecektir.
Bedir Savaşı’na Hz. Muhammed’in baktığı yerden bakarsanız “Büyük Bedir Gazvesi” dersiniz; Ebu Cehil’in baktığı yerden bakarsanız “ayak takımının şerefli kimseleri alt ettiği tarihte ilk kez görülen bir şey değildir” dersiniz.
Firavun’un baktığı yerden bakarsanız; sihirbazların Hz. Musa’ya uyarak, istikballerini mahvetmiş ve feci şekilde can vermiş olduklarını görürsünüz. Hz. Musa ve Hz. Harun’un baktığı yerden bakarsanız ebedí hayatlarını kurtarmış ve şehit olmuş olduklarını görürsünüz.
Demek ki değer yargınız, nereden baktığınıza göre değişir. Müslüman kadının örtünmesine Allah’ın baktığı yerden bakarsanız özgürlüğünü ve kişiliğini pekiştirdiğini göreceksiniz. Başka bir yerden bakınca özgürlüğünün kısıtlandığını, şahsiyetinin zedelendiğini vehmedeceksiniz.
“İnsanların çoğu”nun baktığı yerden bakarsanız, inancından taviz vermediği için okulundan atılan, işinden kovulan ya da rahatsız edilen mü’minlere “mağdur” ve “mağdure” deyivereceksiniz. Allah’ın baktığı yerden bakarsanız onların ödüllendirilmiş olduklarını göreceksiniz. Sınavda başarılı olduklarını göreceksiniz. “Mü’minlerden Allah’a verdikleri söze sadık kalan yiğitler vardır. Kimi sözünü yerine getirmiş, kimisi de hazır beklemektedir. (Sözlerini) asla değiştirmemişlerdir.” Ayet-i kerimesine masadak olduklarını göreceksiniz.
Allah’ın baktığı yerden bakarsanız, bugün musibet gibi görünen engellenmelerin, mahrumiyetlerin, mağduriyetlerin aslında mazhariyet olduğunu apaçık göreceksiniz. İnananların birtakım sıkıntılara uğradığı dönemlerde asıl üzülmesi gerekenler, başına hiçbir şey gelmediğini sananlar olmalıdır. Asıl, başına “iş” gelmiş olanlar, başına hiçbir “iş” gelmediğini sananlardır. Başına ufak da olsa bir musibet gelen Müslüman, sevinmeli; “elhamdulillah ya Rabbi, şükürler olsun, benim de ayağıma küçük bir taş değdi” diye sevincinden ağlamalıdır.
Allah’a inandığım gibi inanıyorum, ahiret gününe inandığım gibi inanıyorum ki: Bugün mağdur ve mağdure olarak nitelendirilen kardeşlerimiz; sınavdan başarı ile çıkmışlarsa; sadece ahirette değil, bu dünyada da ödüllendirileceklerdir. Cenab-ı Alla, kendisine inanan ve güvenenleri, bugün üzerinde bulundukları hal üzere bırakacak değildir. Bugün mağdur ve mağdure diye nitelendirilen kardeşlerimizi takip etmeye devam edeniz. Üç beş yıl içinde dünyada da gıpta edilecek konumlarda olduklarını göreceksiniz. Allah’ın baktığı yerden bakmayı deneyin.
Son olarak, Allah’ın baktığı yerden bakmaya Efendimiz (sav)’in hayatından bir örnek:
Hz. Aişe (ra) bir grup sahibiye anlatıyor:
- Bir defasında evde beslediğimiz koyunu kesmiştik. Efendimiz koyunun etini pay ediyor ve “bunu filana, şunu filancaya” gönder diyordu ve bu işi karanlıkta yapıyorduk.
Dinleyenlerden biri soruyor:
- Ya Aişe, niçin kandil yakmıyordunuz?
Hz. Aişe’nin cevabı:
- Yağ bulsaydık yakacağımıza yerdik!
Sonra anlatmaya devam ediyor:
- Bütün eti pay edip dağttıktan sonra geriye sadece kürek kemiği kalmıştı.
Efendimiz bana sordu:
- Ya Aişe, bize ne kaldı?
- Ya ResulAllah, gördüğünüz gibi, bize sadece kürek kemiği kaldı.
Allah’ın baktığı yerden bakan ve bu bakışı öğretmek isteyen Efendimiz (sav)’in cevabı:
- Hayır ya Aişe, kürek kemiği dışındakiler bize kaldı!(Kütübü sitte)
gulay ozturk