Bazı Atasözleri ve Deyimlerimizin Hikayeleri

' Yaren

KF Ailesinden
Özel Üye
" Adam ol baban gibi, eşek olma "

Vaktiyle Eğitim Bakanlığı da yapmış olan tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, Galatasaray Lisesi’ nde müdür iken , birgün Sultan Abdülhamid’ in hizmetkarlarından bir paşanın oğluna kızar. Öğrencilerin arasında çocuğa;


“Adam ol” der, “baban gibi eşek olma!”


Çocuk bunu babasına anlatır.

Babası:

“Vay, demek ben bugüne bugün padişahımın mahiyetinde bir paşa olayım da, bana eşek desin. Bunu ona soracağım” der.


Ertesi gün okula gidip hocayı bularak;

“Beyefendi, sizin bana eşek demeye ne hakkınız var? Ben, padişahın mahiyetinde paşayım”deyince,Abdurrahman Şeref bey;


“Ne münasebet ben sizi tanımıyorum. Ne zaman eşek dedim”, diye sorar.



Paşa;

“Geçen gün okulda oğluma “adam ol, baban gibi eşek olma” diye bağırmışsınız” der.



Bunun üzerine Abdurrahman Bey;


“Doğru, çocuğunuzu payladım. Çalışmıyordu. Sizi örnek göstererek, 'adam ol baban gibi! eşek olma!' diye söyledim“ der.


Bu cevap üzerine paşa, hem özür diler, hem de teşekkür eder ve oradan ayrılır.
 

' Yaren

KF Ailesinden
Özel Üye
" El sözüne uymak "


Kurt acıkmış. "Gidip karnımı doyurayım" demiş.

Dere tepe dolaşırken ne görsün; körpecik bir ceylan aşağıdan çıkılmaz, yukarıdan inilmez bir kayanın başında duruyor.


"Ben şimdi ne edeyim de bu yavruyu oradan alayım" diye düşünmüş, taşınmış. Sonunda; en iyisi"konuşup ikna etmek" demiş.


"Ah badem gözlüm. Ah yavrum, ah ciğerim. Sen çok toysun, böyle sarp kayalıklarda, sivri dişli taşların üzerinde, dibi gelmez uçurumlarda ne dolaşırsın. Düşersin, ayacığın kırılır. Başın yarılır. Parça parça olursun. Şu yemyeşil çayırlar, taze otlar, şu dereciğin kıyıcığı neyine yetmiyor da, o tatlı canını tehlikelere atarsın. Hadi gel, in aşağıya. Ben seni gezdirir, tozdururum..." diye dil üstüne dil dökmüş.


Ceylancık bir kurda bakmış, bir de kurdun salyalı sulu ağzına:

"Yok kurt amca. Anacığım bana dedi ki; el sözüne uyma, ben burada iyiyim. Sen var git yoluna."

Bu deyim; "tanımadığın kişilerin sözüne, öğüdüne kulak asma" manasında kullanılır.
 

' Yaren

KF Ailesinden
Özel Üye
" Kel başa şimşir tarak "

Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir. Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v.b. yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir.


Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş.

Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş.


Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:

"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yeni gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı..."

Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: "Seninki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş.


Bu atasözü; "yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması" gibi durumlarda kullanılır.


 

' Yaren

KF Ailesinden
Özel Üye
" İlk göz ağrısı "


Eskiden savaşlar şimdikinden çok olduğu için, Anadolu' nun hemen her köyünden, hemen her hanesinden şu yada bu cephede savaşan bir asker olurmuş.
Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları, yavukluları olurmuş elbette.

Bu biçareler, vatanını, milletini, dinini muhafaza için cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan, göz yaşı dökmeden de gün geçirmezlermiş.
Bazen aşikar, bazen gizli gizli ağlayan genç kız ve gelinlerimizin göz pınarları kuruyup gözleri çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış.
Birbirleriyle konuşurken, o zamanın terbiyesi icabı:
"Senin yavuklun, senin kocan" diyemezler, utanırlarmış.
"Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?" diye sorarlarmış.


Bu deyim; "sevdiklerimiz içinde en birincisi" anlamında kullanılır.


 
Üst