Telfik nedir? Hakkkında

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Telfik, sözlükte, "kumaşın iki kenarını birleştirip dikmek" anlamına gelir.Fıkıh ve usûl-i fıkıhta da bu anlamdan hareketle, farklı hükümlerin bir arayagetirilmesini ifade etmek üzere kullanılmıştır. Ancak bu ortak noktanın ötesindefıkıh ve usûl-i fıkıh eserlerinde telfik başlıca üç anlamda kullanılmıştır:a) Fıkıh eserlerinde telfik kelimesi bazan, ictihadî ihtilâftan kaynaklanmayaniki farklı hükmü birleştirerek uygulamak anlamında kullanılmıştır. Meselâ,"yemin kefâretinde on fakirin bir kısmını yedirmek, diğerlerini giydirmek şeklindetelfik yapılması câiz değildir" denirken bu mâna kastedilmiştir.b) Fıkıh usulü eserlerinde telfik bazan, bir meselede önceki müctehidlerinsöylemediği ve onların görüşlerinin ortak noktasını ihlâl eden yeni birgörüş ortaya atmak anlamında kullanılmıştır. Daha çok icmâ bahsinde incelenenbu meselenin taklit değil ictihad ile ilgili olduğu açıktır. Buna"ictihadda telfik" denebilir.c) Fıkıh ve fıkıh usulü eserlerinde, telfik denince daha çok şu anlam kastedilir:Belirli bir meselede birden fazla ictihadî görüşü bir arada (veya bir aradasayılabilecek şekilde, yani birincisinin tesiri kalkmadan diğeriyle) amel edip ortayabu müctehidlerden hiçbirinin kabul etmeyeceği mürekkep bir durumun ortayaçıkması. Telfikin dar anlamı budur. Buna "taklitte telfik" denir.İslâm tarihinde hicrî VII. asırdan itibaren tartışılmaya başlanan bu meselehakkında mutlak olarak olumsuz görüş belirtenlere karşı bunun câiz olduğunusavunan pek çok âlim vardır. Bununla birlikte genellikle muhakkık âlimler veözellikle muasır araştırmacılar bu konuda bazı kayıtlar konması ve bu kayıtlarariayet edilmesi halinde telfikin câiz olacağını kabul ederler.Bu kayıtları şöylece özetlemek mümkündür: a) Telfike ihtiyaç duyulması.b) Daima kolay hükümleri alarak dinî hayatın keyfîliğe dönüştürülmemesi.c) Bu yolun "kanuna karşı hile" amacına alet edilmemesi. d) Helâlharammeselelerinde ihtiyata riayet edilmesi.En geniş anlamıyla ele alınırsa telfik değişik mezheplerin hükümlerindenyararlanmayı da (buna intikal de denilmektedir), dolayısıyla değişik mezheplerinkişiye kolay gelen hükümlerini seçmeyi de ifade eder. Dar anlamıylatelfik (yani bir meselede birden fazla ictihadı birleştirip bu ictihad sahiplerininhiçbirinin benimsemeyeceği mürekkep bir durum meydana getirme) dahi -bazıkayıtlarla- tecviz edilince, bunun (mürekkep bir durum meydana getirmedendeğişik mezheplerden yararlanmanın) tecvizi -belirtilen kayıtlara riayet şartıyla-evleviyet gereği olur.Fakat bunda, “b” şıkkında belirtilen şarta riayet etmeme ihtimali çokkuvvetlidir. Çünkü değişik mezheplerin kolay hükümlerini alırken, kişiyibuna yönelten âmil "kolaycılık" düşüncesidir. İslâm dinindeki "kolaylaştırma"ilkesi, bu ilkenin amaçlarına uygun olarak kullanılırsa ilke hedefine ulaşmışolur. Fakat bu ilke şahsî arzulara vasıta olarak kullanılırsa, ilke hedefindensapmış ve dinî hayat keyfîliğe dönüştürülmüş olur.Mezhebe bağlılığın tarihî ve fikrî temellerini açıklarken belirtildiği üzere,burada üzerinde durulan konu, hukukî ihtilâfları çözümleyecek hükümler(kanun ve kanunlaştırma) olmayıp, müslümanın dünya ve âhiret saadetinikazanmak üzere izleyeceği ve müeyyidesi sadece uhrevî olan kurallar, kısacadinî hayatın tanzimi meselesidir. Şu halde, kişi bu konuda tutarlılıkfikrine önem vermek, telfik için konan kayıtlara riayetsizlik halinde gerçektekendisini aldatmış olacağının bilincinde olmak ve azîmet yahut ruhsatı tercihkonusunda (Şâtıbî'nin de belirttiği üzere) kendisinin fakihi gibi davranmakdurumundadır.İslâm Konferansı Teşkilâtı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi de 21-27 Haziran1993 tarihleri arasında Bruney Dârüsselâm'da yapılan VIII. dönemtoplantısında aldığı 1 nolu tavsiye kararında, fıkıh mezheplerinin kolaylıksağlayan hükümlerini alıp uygularken başlıcalarına yukarıda değinilen ölçülereriayet edilmesi gerektiğine dikkat çekmiş ve özellikle kişinin böyle biryol izlerken kendisini vicdanen rahat hissetmesi gerektiğine işaret etmiştir.Bu arada, fıkıh mezheplerine veya mezhep imamlarına bazı meselelerdefarklı görüşlerin nisbet edilmesinin tabii karşılanması gerektiğine işaret edilmesiyararlı olur. Şöyle ki: Çoğunluk itibariyle mezhep imamlarının görüşleri rivayet yoluyla sonraki nesillere intikal ettiğinden, fıkıh eserlerinde bir meseledeaynı fakihe ait birden fazla görüş yer alabilmiş ve bunlardan hangilerinindaha kuvvetli olduğunu ortaya koymaya yönelik tesbitler üzerindedaima fikir birliği oluşmamıştır. Öte yandan bir fakihin değişik zamanlardaveya farklı değerlendirme sebebiyle aynı mesele için farklı görüşler ortayakoyduğu da bir gerçektir. Özellikle İmam Şâfiî'nin Mısır'a geldikten sonrabirçok görüşü değiştiğinden, genellikle ona nisbet edilen ictihadlarda geneldekadîm (eski) ve cedîd (yeni) şeklinde bir ayırıma gidildiği görülür.Kunfeyekun.OrgKaynak:Diyanet İlmihali
 
Üst