Çözüldü Sünnette Reğaib Diye Bir Namaz Var Mı?

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Ülkemizdeki veli kavramıı çok farklı aslında bende tam anlamış değilim.. Kurandakini anlıyorumda halk arasındaki hızır mesabesinde addediliyor.Ve ekseriyet bunu böyle biliyor.Tamam Allah dostunun da hatası olur fakat uydurma hadis olabilir mi yaa bilmiyorumm ve zannetmiyorum :)
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
O zaman sana Arifi Billah diye hüsnü zan ettiğimiz bir Alim olan Er-Remlî 'nin fetvasından bahsedeyim.

Remlî , tevessül ve istiğaseye caizdir diyor.Hızır as'ın hala hayatta yaşadığını söylüyor.

Bu Alime Küçük Şafi derlermiş.


(سُئِلَ) عَنْ الصَّلَاةِ الَّتِي يُسَمُّونَهَا صَلَاةَ الرَّغَائِبِ هَلْ لَهَا أَصْلٌ، وَهَلْ وَرَدَ فِيهَا أَحَادِيثُ أَمْ لَا؟


İşte bu büyük Alime ve Veliye: İnsanların Reğaib namazı diye isimlendirdiği namazdan soruldu.Onun hakkında hadisler var mı ? Onun bir aslı var mıdır? diye soruldu.


فَأَجَابَ) بِأَنَّهُ لَمْ يَصِحَّ فِي شَهْرِ رَجَبٍ صَلَاةٌ مَخْصُوصَةٌ تَخْتَصُّ بِهِ، وَالْأَحَادِيثُ الْمَرْوِيَّةُ فِي فَضْلِ صَلَاةِ الرَّغَائِبِ فِي أَوَّلِ جُمُعَةٍ مِنْ شَهْرِ رَجَبٍ كَذِبٌ بَاطِلٌ، وَهَذِهِ الصَّلَاةُ بِدْعَةٌ عِنْدَ جُمْهُورِ الْعُلَمَاءِ وَمِمَّنْ ذَكَرَ ذَلِكَ مِنْ أَعْيَانِ الْعُلَمَاءِ الْمُتَأَخِّرِينَ مِنْ الْحُفَّاظِ أَبُو إسْمَاعِيلَ الْأَنْصَارِيِّ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ السَّمْعَانِيِّ وَأَبُو الْفَضْلِ بْنُ نَاصِرٍ وَأَبُو الْفَرْجِ بْنُ الْجَوْزِيِّ وَغَيْرُهُمْ، وَإِنَّمَا لَمْ يَذْكُرْهَا الْمُتَقَدِّمُونَ؛ لِأَنَّهَا أُحْدِثَتْ بَعْدَهُمْ وَأَوَّلُ مَا ظَهَرَتْ بَعْدَ الْأَرْبَعِمِائَةِ فَلِذَلِكَ لَمْ
يَعْرِفْهَا الْمُتَقَدِّمُونَ وَلَمْ يَتَكَلَّمُوا فِيهَا


Şöyle cevap verdi : Recep ayında özel bir namaz yoktur.Recep ayında ilk cuma gecesi hakkında nakledilen hadisler batıl ve yalandır.Ve bu namaz Alimlerin çoğunluğuna göre bidattır.Bu namazın bidat olduğunu sonrakiler zaten söylemiştir.Öncekiler'in zamanın böyle bir namaz olmadığı için hiç bahsetmemişlerdir.Çünkü bu namaz hicri 400'den sonra ortaya çıkmıştır.

Bu Cevabı veren Remli , Tasavvufu savunan Alimlerdendir.Evliyanın Allahın izniyle tasarruf hakkı olduğunu söyleyen Alimlerdendir.İbn Hacer El-Heytemi'nin hocasıdır ki İbn Hacer , İbn Teymiyenin sapık olduğunu ,kitaplarının okunmasının yanlış olduğunu söylemiştir.

Vaziyet budur.Tasavvufla bu kadar iştiğal eden bu Alim böyle söylüyor.

Remli'yi sana anlatmama gerek var mı yoksa sen istersen araştır nasıl biri olduğunu ?
Sizde bu rivayeti eserlerine alan evliyaların nasıl bir derecede veli olduklarını araştırınız.Bir bilgi daha ekliyeceğim inşAllah.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Sizde bu rivayeti eserlerine alan evliyaların nasıl bir derecede veli olduklarını araştırınız.Bir bilgi daha ekliyeceğim inşAllah.



kurtuluş kardeşim belki Remli'yi tanımak istersin.

Şeyh Er-Remlî

1-Fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerinden
2-Filistinte doğdu.Kudüste vefat etti.
3-On yaşında iken Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.
4-Tasavvufla meşgûl oldu.
5-Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibâdetle geçirirdi

Münâvî, Tabakât-ül-Evliyâ kitabında şöyle anlatır: “Şihâbüddîn Remlî, Safvet-üz-Zekât adlı eserini tamamladığı zaman, deniz kenarına getirip, üzerine taş bağlayarak denizin dibine attı ve; “Ey Allah'ım! Eğer bu kitap, senin rızân için ihlâs ile hâlisâne olarak yazılmış ise yukarıya çıkar, yoksa imhâ eyle” diyerek duâ etti. Biraz sonra kitap denizin dibinden yükselip, suyun yüzüne çıktı. Hiç ıslanmamış ve bir harfi bile silinmemişti.”

Hüseyin el-Kürdî, onu vefâtından sonra rüyâsında gördü. “Allahü teâlâ sana nasıl muâmele etti?” diye sorunca; “Allahü teâlâ beni huzûrunda durdurup; “Ey Ahmed Remlî! Sana ilim verdim, onunla ne yaptın?” diye sordu. Ben de; “İlim öğrendim. Öğrendiğimle amel ettim” dedim. “Doğru söyledin ey Ahmed! Benden ne dilersen iste” buyurdu. Ben de; “Benim cenâze namazımı kılanları magfiret eyle” dedim. Allahü teâlâ; “Cenâze namazını kılanları ve cenâzende bulunanları magfiret ettim” buyurdu” dedi.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye



kurtuluş kardeşim belki Remli'yi tanımak istersin.

Şeyh Er-Remlî

1-Fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerinden
2-Filistinte doğdu.Kudüste vefat etti.
3-On yaşında iken Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.
4-Tasavvufla meşgûl oldu.
5-Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibâdetle geçirirdi

Münâvî, Tabakât-ül-Evliyâ kitabında şöyle anlatır: “Şihâbüddîn Remlî, Safvet-üz-Zekât adlı eserini tamamladığı zaman, deniz kenarına getirip, üzerine taş bağlayarak denizin dibine attı ve; “Ey Allah'ım! Eğer bu kitap, senin rızân için ihlâs ile hâlisâne olarak yazılmış ise yukarıya çıkar, yoksa imhâ eyle” diyerek duâ etti. Biraz sonra kitap denizin dibinden yükselip, suyun yüzüne çıktı. Hiç ıslanmamış ve bir harfi bile silinmemişti.”

Hüseyin el-Kürdî, onu vefâtından sonra rüyâsında gördü. “Allahü teâlâ sana nasıl muâmele etti?” diye sorunca; “Allahü teâlâ beni huzûrunda durdurup; “Ey Ahmed Remlî! Sana ilim verdim, onunla ne yaptın?” diye sordu. Ben de; “İlim öğrendim. Öğrendiğimle amel ettim” dedim. “Doğru söyledin ey Ahmed! Benden ne dilersen iste” buyurdu. Ben de; “Benim cenâze namazımı kılanları magfiret eyle” dedim. Allahü teâlâ; “Cenâze namazını kılanları ve cenâzende bulunanları magfiret ettim” buyurdu” dedi.

İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh-



HAYATI ve ESERLERİ


"Rûhu'l-Beyân"
tefsirinin müellifi olan Hazret, 1652 yılında Edirne civârındaki Aydos kasabasında dünyaya geldi. Kendi hâl tercemesini de ihtivâ eden "Kitâbu's-Silsile-nâme-i Celvetiyye" adlı eserinde soyu Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e dayandırılmaktadır.

Şeyhi Atpazarlı Osman Fazlî Efendi'nin tavsiyesi üzerine çok genç yaşta meşhur âlimlerden Abdülbâkî Efendi'den ders aldı. Tahsilini bitirdiği zaman henüz yirmi yaşında bulunuyordu. Şeyh'inin dâveti üzerine İstanbul'a gelerek muhtelif camilerde bir süre vâizlik yaptı. Daha sonra vâizlik görevini sürdürmek için 1675 yılında Üsküp'e gitti, orada altı yıl kadar irşad faaliyeti ile meşgul oldu.

Osmanlı âlim, müfessir ve şeyhleri içinde eserlerinin çokluğuyla tanınan İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri, 1685'te Osman Fazlı Efendi'nin tâyin etmesiyle Bursa'ya giderek Celvetiyye tekkesine şeyh oldu. Celvetî tarikatına mensup olduğundan dolayı, aynı zamanda "Celvetî" lâkabıyla da tanınır. Bursa'da verdiği tefsir dersleriyle büyük şöhret kazandı. Hayatının yirmi üç yılını adadığı "Rûhu'l-Beyân" isimli dört ciltlik tefsîrinin de büyük bir kısmını burada yazdı.

1700 ve 1711 yıllarında iki defâ Hacc'a giden Hazret, gördüğü bazı rüyâların işâretiyle 1717'de Şam'a gitti. Orada üç yıllık süre içerisinde on kadar eser telif ettikten sonra İstanbul'a geldi. 1720-1722 yılları arasında Üsküdar'da ikâmet ederek Ahmediye camiinde vâizlik yaptı. Bu arada tasavvuf ve ahlâk üzerine pek çok eser yazdı. Sultan Mustafa devrinde iki sefer savaşa katıldı, bir süre de Mısır'da kalarak oradaki âlimlerden istifâde etti.

Son olarak İstanbul'dan Bursa'ya döndü, bütün kitaplarını vakfederek bir kütüphâne kurdu. Son günlerini yine kitap yazmakla geçiren Hazret, 1725 yılında âhirete intikâl eyledi, vasiyeti üzerine Tuzpazarı civârındaki tekkesine defnedildi.

Tasavvuf alanında çok sayıda kitap ve risâleler yazmış olan Hazret, dört ciltlik meşhur "Rûhu'l-Beyân" tefsîrini kaleme alarak bu sahadaki kudretini de açıkça göstermiş; bunun yanında Hadîs, Kelâm ve Ahlâk gibi sahalarda da muhtelif eserler telif etmiştir.

"Ben gizli bir hazîne idim." Kudsî Hadis-i şerif'i ile ilgili "Kenz-i Mahfî" adında bir eser yazmış olan Hazret, "Tamâmu'l-Feyz fî Bâbi'r-Rîcâl" adlı eserinde mühim tasavvufî sır ve inceliklere değinmiş ve "Kitâbu'n-Netîce" isimli eseriyle bu pek parlak ilmî hayatını sona erdirmiştir.


İmam-ı Gazâlî ve Tasavvuf:

İmâm-ı Gazâli -kuddise sırruh- Hazretleri hicri beşinci asrın en büyük âlimlerindendi ve kendisine “Hüccetül-İslâm” ünvanı verilmişti. Zamanın en büyük ilim merkezi olan Nizamiye medresesi’nde yüzlerce talebe okutuyordu, yüzlerce âlim yetiştirdi. Yaşadığı devrin bütün ilimlerine vukûfiyet kesbetmişti.

Buna rağmen içindeki boşluğu dolduramıyordu, bir türlü tatmin olamamıştı.

Nihayetinde tasavvufa yönelmiş, on yıl kadar süren bir inziva hayatına çekilmiş, seyr-ü sülûk yolundaki zevki tattıktan sonra durumunu şu şekilde dile getirmiştir:

“...Sonra kendi durumuma baktım. Bir de ne göreyim! Dünyevî alâkalar içine dalmış batmışım. Bu alâkalar beni her taraftan sarmışlar. Yaptığım işlerimi gözden geçirdim. Onların en güzeli tedris ve tâlim idi. Fakat bu sahada da ehemmiyetsiz, âhiret yoluna faydası olmayan ilimlerle meşgul olduğumu anladım. Tedris hakkındaki niyetimi yokladım. Onun da Allah rızâsı için değil, mevki ve şöhret kazanmak gayesi ile olduğuna kanaat getirdim. Bu hâlimle uçurumun kenarında bulunduğuma, eğer durumumu düzeltmek için harekete geçmezsem ateşe yuvarlanacağıma kanaat getirdim.”


“Yakinen anladım ki, sûfiler hakikaten Allah yolunu bulan kimselerdir. Onların gidişleri, gidişlerin en güzelidir. Gittikleri yol, yolların en doğrusu, ahlâkları ahlâkların en temizidir.

Dünyadaki bütün akıllı insanların akılları, hikmet sahiplerinin hikmetleri, şeriatın bütün teferruatını bilen zâhir ulemâsının ilimleri, onların gidişat ve ahlâkından bir şey değiştirmek ve yerine daha iyisini koymak üzere bir araya gelseler, buna muvaffak olamazlar.

Onların zâhir ve bâtınlarındaki hareket ve duyguların hepsi, Nübüvvet kandilinin nûrundan alınmıştır. Yeryüzünde ise nübüvvet nurundan başka hidâyet rehberi, nûr kaynağı yoktur.” (El-munkizu min’ed-dalâl)

Eğer insanlar bu nurdan istifade etseydi, onlar da İmam-ı Gazâlî -kuddise sırruh- Hazretleri gibi hakikatı anlardı.

Ey kendinde varlık gören! Hüccet’ül-İslâm olan İmâm-ı Gazali -kuddise sırruh- Hazretlerinin bu durumundan ibret al da şu varlığından soyun. Gerçek mânâda yolu ara ve bul!


Ebu Tâlib el-Mekkî -kuddise sırruh-




Milâdî onuncu asırda yaşamış olan muhaddis ve velilerin en önde gelenlerinden olan Hazret; aslen İran’lı olup, Mekke’de yetiştiği için “Mekkî” lâkabıyla anılmıştır.

Doğum tarihi tam olarak tespit edilemeyen Hazret’in asıl ismi Ebu’l-Hasan Ali bin Atiyye el-Harisî’dir.

Yaşadığı devrin en meşhur muhaddislerinden olan Ali bin Ahmed el-Masîsî -rahmetullâhi aleyh- ve Ebu Bekir el-Müfîd -rahmetullâhi aleyh- gibi zâtlardan Hadis tâliminde bulundu. Mekke’de Hadis ilmini bütün incelikleriyle öğrendikten sonra, Basra’ya giderek Sâlimiyye medresesi’ne talebe oldu. Buraya kadar zâhirî tahsilini tamamlayan ve daha sonra Tasavvuf’a ilgi duyup, hayatının mühim bir kısmını riyâzet ve mücâhade ile geçiren Hazret, 1006 (h.386) yılında Bağdat’ta vefat ederek, Mâlikiyye mezarlığına defnedildi.

Eserlerinde bir taraftan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Hadis-i şerif’lerini rivâyet ederken, diğer taraftan da onlardaki tasavvufî incelikleri beyân etme gayesi güden Hazret’in, en meşhur eseri; İmâm-ı Gazalî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin meşhur “İhyâu Ulûmi’d-Dîn” kitabı’na kaynak olan “Kûtu’l-Kulûb” kitabıdır.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
"Müstehab(Yapılması dinde güzeldir) diyenler ise Bursevî,Gazalî,Ebu Talib El-Mekki' ve Tasavvuf Ehli'nin bir kısmıdır.İmam Nevevi buna itiraz ederek , El-Mecmu''da ''Bu Alimlerin kitaplarında geçmesi kişiyi aldatmasın'' demiştir."

Müstehab diyenler ya daha çoksa Ahmed1?

Siz kendinizce sonuca varıyorsunuz.


Çok daha fazla incelenmelidir.
İmam Nevevi bu sözü söylemişse ki ben hala inanmıyorum.İmam Nevevi hata yaptıklarını söylüyor.Belki kendiside hata yapmış olabilir.

Çoğunluğuna uyalım diyorsun o zaman ya Müstehab diyenler daha çoksa?

Evliayaların eserlerinde uydurma hadis var diyorsunuz biz buna asla inanmayız.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
"Müstehab(Yapılması dinde güzeldir) diyenler ise Bursevî,Gazalî,Ebu Talib El-Mekki' ve Tasavvuf Ehli'nin bir kısmıdır.İmam Nevevi buna itiraz ederek , El-Mecmu''da ''Bu Alimlerin kitaplarında geçmesi kişiyi aldatmasın'' demiştir."

Müstehab diyenler ya daha çoksa Ahmed1?

Siz kendinizce sonuca varıyorsunuz.


Çok daha fazla incelenmelidir.
İmam Nevevi bu sözü söylemişse ki ben hala inanmıyorum.İmam Nevevi hata yaptıklarını söylüyor.Belki kendiside hata yapmış olabilir.

Çoğunluğuna uyalım diyorsun o zaman ya Müstehab diyenler daha çoksa?

Evliayaların eserlerinde uydurma hadis var diyorsunuz biz buna asla inanmayız.

Remli dedi ki : Çoğunluk Reğaib namazına bidat demiştir.

Vakaada onu gösteriyor zaten.

Ayrıca İsmail Hakkı Bursevî 'nin de hataları olabilir.Kendi tefsirinde bak ne diyor?


إذا قرعت شبهته بالحجة القاطعة وافتضح لا يبقى له مفزع إلا المناصبة واتفقت كلمتهم على إحراقه لأنه أشد العقوباتوقال ابن عمر رضي الله عنهما : إن الذي أشار بإحراقه رجل من أعراب العجم يعني من الأكراد ولعمري أنهم لفي فسادهم وجفائهم وغلوهم في تعذيب الناس بعد يقدمون ولا ينفكون عنذلك ما
ترى للإسلام الذي هو دين إبراهيم الخليل عليهم أثراً في خلق ولا عمل خلقهم نهب أموال المسلمين وعلمهم ظلم وسرقة وقتل وقطع الطريق والله ما هؤلاء بأهل الملة الغراء لا كثر الله فيالناس مثل هؤلاء إياك والمصاحبة بأصلحهم والمرور ببلادهم {وَانصُرُوا ءَالِهَتَكُمْ} بالانتقام لها {إِن كُنتُمْ فَـاعِلِينَ} أمراً في إهلاكه يعني أن الإحراق هو المعتد به في هذا الباب.

İsmail Hakkı Bursevi diyor ki : Hayatıma yemin ederim ki,Kürtler insanlara cefa ve eziyet vermelerinde şimdi de ileri gidiyor ve ondan ayrılmıyorlar. Halil İbrahim’in dini olan İslâmiyet’in ahlakından ve amelinden onlar üzerinde bir eser göremezsin. Kürtlerin ahlakları onların mallarını talan etmektir. İşleri zulümdür, hırsızlıktır, öldürmektir ve yol kesmektir. Vallahi bunlar, yani Kürtler Müslüman değildir. Allah, insanlar arasında bunların benzerlerini çok etmesin. Sakın bunların en Salihleriyle bile arkadaşlık etmeyin ve bunların bastığı toprağa da basmayın!


---

Kurtuluş kardeşim o halde hiçbir Kürtle arkadaşlık etme velevki en salihi olsun...Bu yazının kaynağını isteyebilirsin.O yüzden kaynağı: Bizzat kendi yazdığı Ruhul Beyan tefsiridir.Aynen orada geçiyor.

Peygamberimiz ırkçılığı yasaklamadı mı?

Halbuki burda Kürtlerin en salihleriyle bile arkadaşlık etme diyor?
 
Son düzenleme:

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Remli dedi ki : Çoğunluk Reğaib namazına bidat demiştir.

Vakaada onu gösteriyor zaten.

Ayrıca İsmail Hakkı Bursevî 'nin de hataları olabilir.Kendi tefsirinde bak ne diyor?


إذا قرعت شبهته بالحجة القاطعة وافتضح لا يبقى له مفزع إلا المناصبة واتفقت كلمتهم على إحراقه لأنه أشد العقوباتوقال ابن عمر رضي الله عنهما : إن الذي أشار بإحراقه رجل من أعراب العجم يعني من الأكراد ولعمري أنهم لفي فسادهم وجفائهم وغلوهم في تعذيب الناس بعد يقدمون ولا ينفكون عنذلك ما
ترى للإسلام الذي هو دين إبراهيم الخليل عليهم أثراً في خلق ولا عمل خلقهم نهب أموال المسلمين وعلمهم ظلم وسرقة وقتل وقطع الطريق والله ما هؤلاء بأهل الملة الغراء لا كثر الله فيالناس مثل هؤلاء إياك والمصاحبة بأصلحهم والمرور ببلادهم {وَانصُرُوا ءَالِهَتَكُمْ} بالانتقام لها {إِن كُنتُمْ فَـاعِلِينَ} أمراً في إهلاكه يعني أن الإحراق هو المعتد به في هذا الباب.

İsmail Hakkı Bursevi diyor ki : Hayatıma yemin ederim ki,Kürtler insanlara cefa ve eziyet vermelerinde şimdi de ileri gidiyor ve ondan ayrılmıyorlar. Halil İbrahim’in dini olan İslâmiyet’in ahlakından ve amelinden onlar üzerinde bir eser göremezsin. Kürtlerin ahlakları onların mallarını talan etmektir. İşleri zulümdür, hırsızlıktır, öldürmektir ve yol kesmektir. Vallahi bunlar, yani Kürtler Müslüman değildir. Allah, insanlar arasında bunların benzerlerini çok etmesin. Sakın bunların en Salihleriyle bile arkadaşlık etmeyin ve bunların bastığı toprağa da basmayın!


---

Kurtuluş kardeşim o halde hiçbir Kürtle arkadaşlık etme velevki en salihi olsun...Bu yazının kaynağını isteyebilirsin.O yüzden kaynağı: Bizzat kendi yazdığı Ruhul Beyan tefsiridir.Aynen orada geçiyor.

Peygamberimiz ırkçılığı yasaklamadı mı?

Halbuki burda Kürtlerin en salihleriyle bile arkadaşlık etme diyor?
Şuana kadar böyle bir bilgi vardıda yeni mi gördünüz?Eserin yazılmasından itibaren başka bir islam alimi,evliya bu eserde bunlar yazıyor doğru değil demiş mi?

"Gunyetü’t- Talibin" Tahrife uğramış dediniz.
Peki bundada aynı şeyi neden söylemiyorsunuz?

Peygamberlerin değerini düşürme için çok büyük çalışmalar yaptılar.Şimdide evliyaların değerini düşürmek için yapıyorlar.

Biz evliyaların eserlerinde uydurma veya zayıf rivayet,hadis olduğunu düşünmüyor ve asla inanmıyoruz.


Şeyhü’l-ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri
"Eserlerinde şeriatin zahirîne zıt ifadeler bulunduğu iddiasıyla birçok âlim tarafından tenkid edilmiştir."
http://www.sorularlarisale.com/makale/2622/muhyiddin-i_arabi.html

Zahir alimler gerçekten evliayaları biliyor ve anlıyorlar mı?Bilselerdi heralde bu kadar zulm etmezlerdi.

Fusûsu’l-Hikemi çoğunun anlayamayacağı veya yanlış anlayacağı açıktır.
"Fusûsu’l-Hikem" birçok evliya şerh etmiştir.

Peki "Fusûsu’l-Hikem" hakkında ne diyorsun?

Yine örnek olarak "Ne olursan ol yine gel" sözü Mevlana'ya ait değil!"

Bu yazı heryere yayıldı.Bu konuda ne diyorsunuz?

Şuana kadar bilinen şeyleri hayır öyle değil diyen ahir zaman alimleri çıktı.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Ben anlattıklarımı anlattım.

Ben hem batın hem zahir Alim ve Evliyadan hep delil gösterdim.Buna karşın kabul etmek veya etmemek senin bileceğin iştir.

1-Her Alim hata edebilir.Hatasız gibi görmek Ehli Sünnet inancı değildir.Şiilerin Hz.Ali ve 12 İmamı günahsız görmelerine benzeyen sapık bir inanıştır.

2-Reğaib namazı , ne Sünnette ne Sahabede ne Tabiin döneminde olmayan bir uygulamadır.Ayrıca Sahabe belli bir güne ibadet tahsis etmezlerdi.Hergünlerini ibadetle geçirirlerdi.40 sene yat , Reğaib de namaz kıl affol anlayışına asla girmezlerdi.

3-Evliyanın eserlerine uydurma bir şey olur diyen İbn Hacer El-Mekki gibi tasavvufun büyük Alimleri , aslında çakma tasavvufçulara ders vermiş oluyor.Herşeye körü körüne bağlanılmaması gerektiğini , körü körüne bağlanılacak tek kişinin Hz.Muhammed sav olduğunu söylemiştir.Bu manada bir söz İmam Malikten de nakledilmiştir.

4-Bütün bunlara rağmen , bu kadar delile rağmen , inanıp inanmamak sizin bileceğiniz iştir.Allah yolunuzu açık etsin.Ramazan yaklaşıyor tartışmayı fazla uzatmayalım.Güzel bir sohbet oldu.Allah razı olsun herkesten.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Ben anlattıklarımı anlattım.

Ben hem batın hem zahir Alim ve Evliyadan hep delil gösterdim.Buna karşın kabul etmek veya etmemek senin bileceğin iştir.

1-Her Alim hata edebilir.Hatasız gibi görmek Ehli Sünnet inancı değildir.Şiilerin Hz.Ali ve 12 İmamı günahsız görmelerine benzeyen sapık bir inanıştır.

2-Reğaib namazı , ne Sünnette ne Sahabede ne Tabiin döneminde olmayan bir uygulamadır.Ayrıca Sahabe belli bir güne ibadet tahsis etmezlerdi.Hergünlerini ibadetle geçirirlerdi.40 sene yat , Reğaib de namaz kıl affol anlayışına asla girmezlerdi.

3-Evliyanın eserlerine uydurma bir şey olur diyen İbn Hacer El-Mekki gibi tasavvufun büyük Alimleri , aslında çakma tasavvufçulara ders vermiş oluyor.Herşeye körü körüne bağlanılmaması gerektiğini , körü körüne bağlanılacak tek kişinin Hz.Muhammed sav olduğunu söylemiştir.Bu manada bir söz İmam Malikten de nakledilmiştir.

4-Bütün bunlara rağmen , bu kadar delile rağmen , inanıp inanmamak sizin bileceğiniz iştir.Allah yolunuzu açık etsin.Ramazan yaklaşıyor tartışmayı fazla uzatmayalım.Güzel bir sohbet oldu.Allah razı olsun herkesten.
1-Her Alim hata edebilir.Hatasız gibi görmek Ehli Sünnet inancı değildir.

Alim yazıyorsun tamam bizde zaten zahiri alimlerim hata yapabileceğini söylüyoruz.

Bizim inanmadığımız şey evliyaların eserlerinde uydurma rivayet olduğudur.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Zayıf ve uydurma hadis ayrımını iyi yapmanız gerek ikisinin arasında etimolojik olarak anlam benzerliği olsada ikisinin arasında dünya kadar fark vardır.Ya gidin biraz usül okuyun yada hadislerden uzak durun allah muhafaza kafanızdaki vesveselerden uyuyamazsınız.
Kardeşim bir veli'nin kitabında zayıf olabilir fakat uydurma hadis olamaz!Eğer öyle bir durum vaki olmuşsa ki olmuştur ya o adam aslında veli değildir yada kitap tahrif edilmiştir.. Çünkü uydurma hadis hakkında efendimiz şunları söylemiştir;

I. Kim benim üzerime kasıtlı olarak bir yalan uydurursa Cehennem ’de oturacak yerini hazırlasın! [1]

II. Kim benim söylemediğim bir şeyi bana nispet ederse Cehennem’de oturacak yerini hazırlasın![2]

III. Bana yalan nispet etmek başkasına nispet etmek gibi değildir. Her kim benim üzerime kasıtlı olarak yalan uydurursa Cehennem ‘de oturacağı yeri hazırlasın![3]

IV. Kim yalan olduğunu -zan derecesinde de olsa- bildiği halde benden bir hadis aktarırsa o iki yalancıdan birisidir.[4]

Buraya kadar aktardıklarımız bizatihi Hz. Peygamber ﷺ’in söylemediği bir sözü kendisine nispet etmenin ne denli büyük bir tehdide düçar olmak anlamına geleceğini kendi dilinden haber vermekten ibaret. Böyle bir tehdide önlem almak içindir ki; es-Sehavi, “Elfiye” şerhinde Mevzu hadis tarif edilirken kullanılan “el-kezib”, “el-muhtelak”, “el-masnu’” şeklinde üç aynı anlamı taşıyan kelimelerin kullanılış sebebinin bu şekildeki bir rivayetten nefret ettirme amaçlı olduğunu söyler.[5]

böyle hadisler varken uzatmaya gerek yoktur.

Madem veli sözüm onlara;Yatağında yatan müridin gece kaç kere sağına soğuna döndüğünü biliyor o halde bunu da bilmesi gerekir..

Ortada bir hadis varsa biz evliyaya göre değil isnadına göre değerlendirir üsülcülerin tetkiklerinden sonuca varırız.



[1]Buhari, “Sahih”, Kitabu’l-İlim, 38, No: 110, Müslim, “Sahih”, Mukaddime 2, No: 4, Ebu Dâvud, “Sünen”, Kitâbu’l-İlim, No: 3653, Tirmizi, “Sünen”, Kitabu’l-İlim, No: 2659, İbn Mâce, “Sünen”, Mukaddime, No: 32, İbn Hibban, “Sahih”, Mukaddime 2, No: 31, Beyhaki, “es-Sünenu’l-Kübrâ”, No: 5827, Darimi, “Sünen”, Mukaddime, No: 231, Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, No: 584
[2]Buhari, “Sahih”, Kitabu’l-İlim, No: 109, Ali el-Muttakî, “Kenzu’l-Ummâl”, No:29170
[3]Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, Buhari, “Sahih”, Kitabu’l-Cenaiz, No: 1229, Müslim, “Sahih”, Mukaddime, No: 5, Beyhaki, “es-Sünenu’l-Kübra”, No: 7420
[4]Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, No: 18266, Müslim, “Sahih”, Mukaddime, No:1, Tirmizi, “Sünen”, Kitabu’l-İlim, No: 2662, İbn Hibbân, “Sahih”, Mukaddime, No: 29, İbn Mâce, “Sünen”, Mukaddime, No: 38,
[5]Bkz. es-Sehavî, “Fethu’l-Muğis”, 2/98 Mektebetu Dari’l-Minhac, Riyad 1426 B.1
[6]Taberânî, “Müsnedu’ş-Şâmiyyîn”, No: 599
[7]Sehavî, “Fethu’l-Muğis”, I/303, Daru’l-İmami’t-Taberi, 1992
[8]Sehâvî, “Fethu’l-Muğîs”, I/314-15, Hakim, “Ma’rifetu Ulûmi’l-Hadis”, s. 62
[9]İbnu’l-Cevzî, “Mevdûât”, I/103, Ali el-Kari, “Şerhu şerh-i Nuhbeti’l-Fiker”, s. 436, Daru’l-Erkam, Beyrut-Lübnan
[10]Hatib el-Bağdâdî, “Şerefu Ashâbi’l-Hadis”, s. 84, No: 69, Mektebetu İbn Teymiye, Kahire, 1996, B.I
[11]İbn Hazm, “el-Fisal fi’l-Mileli ve’l-Ehvâi ve’n-Nihal”, II/81-82, Abdülfettah Ebu Gudde, “el-İsnad mine’d-Dîn”, s. 27, Daru’l-Kalem, Beyrut,1992, B.I
[12]İbnu’l-Esir, “Camiu’l-Usûl”, I/109, Mektebetu’l-Halvânî, 1969. B.I
[13]Ebu Gudde, “a.g.e.”, s. 19
[14]Müslim, “Sahih”, Mukaddime, No: 32
[15]Müslim, “Sahih”, Mukaddime, No: 19
[16]Beyhaki, “el-Âdâb”, No: 210, İbn Hibbân, “Sahih”, No: 5810, İbn Hazm, “Haccetu’l-Vedâ’”, No: 403
Evet bu bilgileri göre"Bir evliyanın eserinde uydurma rivayet almasına inanmak mı daha korkunç yoksa bir evliyanın eserinde uydurma rivayet yoktur deyip inanmak mı?"

Zahiri alimlerin velileri anlamadıklarından ötürü nice zalimlikler ettilerini biliyoruz .Örnekler verdik.

Alim ile veli aynı değildir.Bunu iyi ayırt etmemiz gerek.

Veliler ve Velâyet
https://www.kunfeyekun.org/kf/veliler-ve-velayet.39109/
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Soru
İmam Gazali'nin İhya-u Ulumuddin adlı eserinde neden zayıf veya mevzu hadis var?

Cevap
Değerli kardeşimiz;

İhya-u Ulumiddin, bir irşat kitabıdır. Hadis âlimlerine göre, İslam ahkâmıyla ilgili hadislerin sahih olması gerekir. Ancak amellerin faziletleriyle ilgili olan hadisler zayıf da olabilir. İmam Ahmed b. Hanbel bu konuda şunları söylüyor:

"Biz ahkâmla ilgili hadisleri kaydederken elimizi sıkı tutar, sık dokuruz. Amellerin faziletleriyle ilgili olunca, ellerimizi biraz gevşek tutarız."

Bu sebeple, İhya hadislerinin zafiyetini bahane ederek İmam Gazali’ye hücum edenler çok büyük bir yanlışlık içindedir. Sadece İhya’da değil, İmam Rabbanî’nin Mektubat'ında, Abdülkadir Geylanî’nin Gunye'sinde, Tefsirlerde, Risale-i Nur’da bu tür zayıf hadisler vardır ve bu husus, hiçbir zaman bu eserlerin kıymetini düşürmez.

Kütüb-ü Site de bile zayıf hadislere yer verilmişken, bu tür hüküm koymayan irşat kitaplarında bu çeşit hadislerin varlığı normal karşılanmalıdır. Kaldı ki, Aliyu’l-Kari, Aclunî Ve Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi, her zayıf hadisin manası da yanlıştır, demek değildir. Hatta aynı metni ihtiva eden hadislerden biri -senedinden dolayı- zayıf kabul edilirken, diğer varyantı sahih kabul edilmektedir.

Bir müctehit, eserine aldığı ve ondan hüküm çıkardığı bir hadisi, o konuda geçerli kabul ediyor demektir. Bu açıdan İmam Gazali de eserine aldığı her hadise onay veriyor anlamına gelir. Başkasının o hadis hakkında fikir beyan etmesi, Gazali'nin hadis ile ilgili içtihadını yok etmez.

Ayrıca İmam Gazali gibi bir müçtehit eserine uydurma bir rivayeti asla almaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
http://www.sorularlaislamiyet.com/a...serinde-neden-zayif-veya-mevzu-hadis-var.html
____

Zayıf hadisi bırak uydurma hadis var demek ne kadar doğru?
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Sorularlaislamiyet başka bir yazısında ise uydurmadır diyor.Bu gönderdiğin yazıdan sonra başkası bir soru daha sordu.Gazalinin kitabındaki reğaib namazı zayıf mıdır uydurma mıdır? diye.

Sorularlislamiyet uydurma dedi.Son görüşleri bu yöndedir.
 

cenneteyn

Yolcu..
Kademeli
Söyle soruyorum.
Tahrife uğramamış bir evliyanın eserinde uydurma veya zayıf rivayet var mıdır?

Açıkcası biz buna inanmıyoruz ve diyoruz ki evliyaların eserini nasıl yazdığı bellidir.Hiç bir evliyanın eserinde uydurma ve zayıf rivayet yoktur.

Eğer siz diyorsanız ki tahrife uğramamış evliyaların eserinde zayıf ve uydurma rivayet vardır , o zaman siz bunu kanıtlamak zorundasınız.Eserleri eklemelisiniz ki inceleyebilelim.

Senin evliyalardan kastın nedir?
Şu hatem konusunu burada da alttan alttan empoze etmeye çalışıyorsun gördüğüm kadarıyla. Her konuda böyle temelsiz direkler dikerek gidiyorsan bu yöneticiliğine yazık...

@Ahmed1 çok güzel usanmadan açıklamışsın, Allah ebeden razı ola.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Senin evliyalardan kastın nedir?
Şu hatem konusunu burada da alttan alttan empoze etmeye çalışıyorsun gördüğüm kadarıyla. Her konuda böyle temelsiz direkler dikerek gidiyorsan bu yöneticiliğine yazık...

@Ahmed1 çok güzel usanmadan açıklamışsın, Allah ebeden razı ola.
Hatemi veli konusu herkezin anlayacağı bir konu değil.Zaten konuyu açan ben değilim ama elbette bildiğim doğruları söylemekten asla çekinmem.
Hatemi veli konusunda yüze yakın evliya bahsetmiş.İsteyen buyursun okusun.
http://hatemiveli.blogspot.com.tr/2015/05/tum-bilgiler.html

Birçok çarpıtma iftirasıda atıldı. Bizde orjinal eserlerle nasıl iftiracı olduklarını kanıtladık.Fakat çoğu zannına uymaktan vazgeçmedi.

İlminiz varsa ilmi cevap verin.Böyle cevap verilmiş iftiraları ekrana taşıyarak değil.
 

cenneteyn

Yolcu..
Kademeli
Asıl siz böyle bir ortamı üfürükten teyyarelerle doldurmaktan vazgeçin, sizin ilmi olarak getirdiğiniz tek bir ikna edici hüccet yoktur. Tutturmuşunuz bir hatem de hatem, size hateminiz hayırlı olsun, ancak insanları yanlış yönlendirmeyin, gerçi onlar anca islami bilgilerde boşluğu olanları çekebilirler, ilim ve izan sahibi içi boş safsatalarınıza inanmaz.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Asıl siz böyle bir ortamı üfürükten teyyarelerle doldurmaktan vazgeçin, sizin ilmi olarak getirdiğiniz tek bir ikna edici hüccet yoktur. Tutturmuşunuz bir hatem de hatem, size hateminiz hayırlı olsun, ancak insanları yanlış yönlendirmeyin, gerçi onlar anca islami bilgilerde boşluğu olanları çekebilirler, ilim ve izan sahibi içi boş safsatalarınıza inanmaz.
Sizin gibi zannına uyan çok zaten bu konu hatemi veli konusu değil.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Sorularlaislamiyet başka bir yazısında ise uydurmadır diyor.Bu gönderdiğin yazıdan sonra başkası bir soru daha sordu.Gazalinin kitabındaki reğaib namazı zayıf mıdır uydurma mıdır? diye.

Sorularlislamiyet uydurma dedi.Son görüşleri bu yöndedir.
Bu cevap verenlerin kim olduğunu öğrenebiliyormuyuz?
Son kararları o cevap ise bu cevabı kaldırmaları gerekmez miydi?Hem islam alimlerine hemde evliyalara saygı duyuyoruz bu konun daha detaylı incelenmesini gerektiği düşünüyorum.
 
Üst