Solmayan AŞK
Gönül kulağınıza gelen bir musikî mi var alemden?
İşte; zerresinden güneşlerine ‘Aşk’ diyor bu alem.
Aşkın bestesini yapıyor, güftesini okuyor
Ve adeta kainat gergefinde ‘Aşk’ dokunuyor..
Kalb-i insan da bu ahenge dahil olmuş,
Ve ‘Aşk.. aşk’ diyerek, aşka müptela olmuş.
Aşkla var olmuş şu koca kainat gibi,
Küçük kainat olan insan da aşka âşık olmuş,
Aşkla perişan olmuş..
Kalbinizin uğranmamış odaları mı var?
Gönül kasrınızın seyredilmemiş duvarları,
Görülmemiş oymalı, nazenin nakışları,
Üzerine basılmamış atlas ipekten halıları varsa,
Ve dinlenmemiş musikîleri,
Şiiri yazılmamış,
İçinde yanılmamış odaları varsa şayet,
Kimse çözemediyse şifresini kalbinizin,
Üzülmeyin!
Sizi kuşatan aşkı yaşamaya hazırsınız.
Çünkü, el değmemiş bir kalple buna, siz layıksınız..
Kalbinizin ziyaretçileri oldu mu yoksa?
Ve sonra terk mi edildi, o nadîde odalarınız,
Metruk bir saray mı artık gönül kasrınız?
Hayran kalmayı,
Nakışları okumayı,
Yanmayı bilemediyse, uğrayanlar..
Ve bomboş kaldıysa şimdi gönül diyarınız,
Üzülmeyin!
Hakiki ma’şukunuz sizi çağırıyor...
Çünkü, vefasız sevgililerin terkiyle, baki bir aşkın çok yakınındasınız.
Ve artık siz, uğruna yaratıldığınız ilahi aşkı idrake hazırsınız.
Şiirleri yazılmış, uğruna yanılmış bir kalbiniz mi var?
Lakin, hala özlediğiniz bahar gelmemişse gönül diyarınıza,
Ve kalbinize doğan güneş, ısıtmıyorsa yeterince sizi
Hala bambaşka bir boşluk ve özlem çekiyorsanız
Üzülmeyin!
Çünkü siz, baki bir aşk için yaratılmış bir kalbin,
Fânî sevgililer ile müteselli olamayacağını anlamışsınız.
Kimselerin uğramadığı bir kalbiniz mi var?
Ya da metruk bir gönül kasrınız?
Sevgilileriniz baharı getiremedi mi gönül bahçenize?
Üzülmeyin!
“Lailaheillallah” deyin.
Ve “Muhammed Rasulullah” diyerek,
Uğruna yaratılmış olduğunuz aşkı içinize çekin..
Batmayan bir güneş doğsun kalbinize,
Rahmet yağmurları yağsın,
Bahar gelsin,
Çiçekler gülsün,
Lale ve Gül ile..
Hiç solmayan ebedi bir Aşk açsın içinizde.
Nur Siraç :33439:
Gönül kulağınıza gelen bir musikî mi var alemden?
İşte; zerresinden güneşlerine ‘Aşk’ diyor bu alem.
Aşkın bestesini yapıyor, güftesini okuyor
Ve adeta kainat gergefinde ‘Aşk’ dokunuyor..
Kalb-i insan da bu ahenge dahil olmuş,
Ve ‘Aşk.. aşk’ diyerek, aşka müptela olmuş.
Aşkla var olmuş şu koca kainat gibi,
Küçük kainat olan insan da aşka âşık olmuş,
Aşkla perişan olmuş..
Kalbinizin uğranmamış odaları mı var?
Gönül kasrınızın seyredilmemiş duvarları,
Görülmemiş oymalı, nazenin nakışları,
Üzerine basılmamış atlas ipekten halıları varsa,
Ve dinlenmemiş musikîleri,
Şiiri yazılmamış,
İçinde yanılmamış odaları varsa şayet,
Kimse çözemediyse şifresini kalbinizin,
Üzülmeyin!
Sizi kuşatan aşkı yaşamaya hazırsınız.
Çünkü, el değmemiş bir kalple buna, siz layıksınız..
Kalbinizin ziyaretçileri oldu mu yoksa?
Ve sonra terk mi edildi, o nadîde odalarınız,
Metruk bir saray mı artık gönül kasrınız?
Hayran kalmayı,
Nakışları okumayı,
Yanmayı bilemediyse, uğrayanlar..
Ve bomboş kaldıysa şimdi gönül diyarınız,
Üzülmeyin!
Hakiki ma’şukunuz sizi çağırıyor...
Çünkü, vefasız sevgililerin terkiyle, baki bir aşkın çok yakınındasınız.
Ve artık siz, uğruna yaratıldığınız ilahi aşkı idrake hazırsınız.
Şiirleri yazılmış, uğruna yanılmış bir kalbiniz mi var?
Lakin, hala özlediğiniz bahar gelmemişse gönül diyarınıza,
Ve kalbinize doğan güneş, ısıtmıyorsa yeterince sizi
Hala bambaşka bir boşluk ve özlem çekiyorsanız
Üzülmeyin!
Çünkü siz, baki bir aşk için yaratılmış bir kalbin,
Fânî sevgililer ile müteselli olamayacağını anlamışsınız.
Kimselerin uğramadığı bir kalbiniz mi var?
Ya da metruk bir gönül kasrınız?
Sevgilileriniz baharı getiremedi mi gönül bahçenize?
Üzülmeyin!
“Lailaheillallah” deyin.
Ve “Muhammed Rasulullah” diyerek,
Uğruna yaratılmış olduğunuz aşkı içinize çekin..
Batmayan bir güneş doğsun kalbinize,
Rahmet yağmurları yağsın,
Bahar gelsin,
Çiçekler gülsün,
Lale ve Gül ile..
Hiç solmayan ebedi bir Aşk açsın içinizde.
Nur Siraç :33439: