:33439: Sen neyi bekliyorsun? :33439:
(1)
Resulullah'ın kızı, Fatıma hazretleri,
Yeni onbeş yaşına bastığı günler idi.
Eshaptan bir çokları istedi onu, fakat,
O Server, hiç birine eylemedi iltifat.
Ve hatta bu hususta buyurdular ki yine:
(Bağlıdır onun işi Rabbimizin emrine.)
Bir gün Ömer Faruk�la, hazret-i Ebu Bekir,
Görüşüp dediler ki: (Acaba hikmet nedir?
Fatıma'yı, Eshaptan Ali'den gayri gençler,
İstediler, vermedi hiçbirine o Server.
Haydi gidip soralım biz bu işi Ali'ye.
Fatıma'yı, Resul'den istemez, acep niye?
Yoksa talep etmeye, var mı bir mani hali?
Soralım, ne sebepten bekliyor böyle Ali?)
Bunu öğrenmek için, gittiler hemen ona.
Gördüler, su veriyor bir kimsenin bağına.
Selam verip, onunla müsafehalaştılar.
Daha sonra oturup, bu mevzuyu açtılar.
Dediler ki: (Ya Ali, öndesin her hayırda.
Yüksek mertebedesin Resulullah yanında.
Fatıma�yı, çokları istedi, biliyorsun.
Kimseye verilmedi, sen neyi bekliyorsun?
Zannederiz bu devlet, sana nasib olacak.
Bunun sebebine de, yapışmak lazım ancak.
Bu hususta, Eshabın arzusu böyledir hep.
Haydi git, Fatıma'yı bir de sen eyle talep.)
Ali bin ebi Talip, duyunca bu sözleri,
Sevinip, yaşla doldu o mübarek gözleri.
Dedi ki: (Benim dahi böyledir arzum, ama,
El darlığı manidir böyle geri durmama.)
Ona şöyle dedi ki hazret-i Ebu Bekir:
(Resulullah katında, bu, hiç mühim değildir.
Mani olmaz bu işe, maddi sıkıntı hali.
Var hane-i Resul'e, talep eyle ya Ali.)
Hemence (Peki) deyip onun nasihatına,
Geldi Resulullah'ın mübarek kapısına.
Çaldı ve girmek için beklerken içeriye,
Evden Ümmü Seleme, seslendi (Kim o?) diye.
Allah'ın Sevgilisi buyurdu ki: (Aç hemen.
Zira makbul, mübarek bir kişidir o gelen.
Çünkü o, çok seviyor hem Rabbini, hem beni.
Allah ve Resulü de çok sever bu geleni.)
O, açmaya giderken dedi ki: (Emredersin.
Lakin o kim ola ki, hakkında böyle dersin?)
Buyurdu: (Amcam oğlu ve kardeşim Ali'dir.
Kapıyı çabuk aç ki, himmeti çok âlidir.)
Ümmü Seleme der ki: (Kapıya koştum hemen.
Az daha düşecektim yüz üstü acelemden.)
(1)
Resulullah'ın kızı, Fatıma hazretleri,
Yeni onbeş yaşına bastığı günler idi.
Eshaptan bir çokları istedi onu, fakat,
O Server, hiç birine eylemedi iltifat.
Ve hatta bu hususta buyurdular ki yine:
(Bağlıdır onun işi Rabbimizin emrine.)
Bir gün Ömer Faruk�la, hazret-i Ebu Bekir,
Görüşüp dediler ki: (Acaba hikmet nedir?
Fatıma'yı, Eshaptan Ali'den gayri gençler,
İstediler, vermedi hiçbirine o Server.
Haydi gidip soralım biz bu işi Ali'ye.
Fatıma'yı, Resul'den istemez, acep niye?
Yoksa talep etmeye, var mı bir mani hali?
Soralım, ne sebepten bekliyor böyle Ali?)
Bunu öğrenmek için, gittiler hemen ona.
Gördüler, su veriyor bir kimsenin bağına.
Selam verip, onunla müsafehalaştılar.
Daha sonra oturup, bu mevzuyu açtılar.
Dediler ki: (Ya Ali, öndesin her hayırda.
Yüksek mertebedesin Resulullah yanında.
Fatıma�yı, çokları istedi, biliyorsun.
Kimseye verilmedi, sen neyi bekliyorsun?
Zannederiz bu devlet, sana nasib olacak.
Bunun sebebine de, yapışmak lazım ancak.
Bu hususta, Eshabın arzusu böyledir hep.
Haydi git, Fatıma'yı bir de sen eyle talep.)
Ali bin ebi Talip, duyunca bu sözleri,
Sevinip, yaşla doldu o mübarek gözleri.
Dedi ki: (Benim dahi böyledir arzum, ama,
El darlığı manidir böyle geri durmama.)
Ona şöyle dedi ki hazret-i Ebu Bekir:
(Resulullah katında, bu, hiç mühim değildir.
Mani olmaz bu işe, maddi sıkıntı hali.
Var hane-i Resul'e, talep eyle ya Ali.)
Hemence (Peki) deyip onun nasihatına,
Geldi Resulullah'ın mübarek kapısına.
Çaldı ve girmek için beklerken içeriye,
Evden Ümmü Seleme, seslendi (Kim o?) diye.
Allah'ın Sevgilisi buyurdu ki: (Aç hemen.
Zira makbul, mübarek bir kişidir o gelen.
Çünkü o, çok seviyor hem Rabbini, hem beni.
Allah ve Resulü de çok sever bu geleni.)
O, açmaya giderken dedi ki: (Emredersin.
Lakin o kim ola ki, hakkında böyle dersin?)
Buyurdu: (Amcam oğlu ve kardeşim Ali'dir.
Kapıyı çabuk aç ki, himmeti çok âlidir.)
Ümmü Seleme der ki: (Kapıya koştum hemen.
Az daha düşecektim yüz üstü acelemden.)