A
AhDe_VeFaLi
Ziyaretçi
Eklense de başıma dünyada kaç baş varsa. Başım onların hepsi için secdeye varsa”
Merhum Necip Fazıl ne güzel ifade etmiş. Namazın her rüknü muhteşemdir, fakat secde belki de doruk noktasıdır Allah’u alem. Kulun Rabbi’ne arada hiçbir engel olmadan, doğrudan içini döktüğü ve kulluğun hazzını duyduğu bir nokta.
Rüku da Rabbin karşısında bir eğilmedir, fakat secde bambaşkadır. İnsanın madden ve manen Rabbisinin karşısında en küçük olduğu zaman dilimidir. İnsanın en değer verdiği başını O’nun karşısında yere koyması ve Rabbim Senin emrin üzere karşında secde ederek başımı yere koyuyorum, gerekirse bu başımı yine Senin yolunda koltuğumun altına almaya hazırım, demesi o insan için kulluğun gerekliliği olarak görülebilir.
İnsanlar dünyada madden ve manen çeşitli şeyler karşısında eğilebiliyorlar. Bu bazen para, bazen bir karşı cins, bazen ise makam şan ve şöhret olabiliyor. Bir insan Allah’a hakkıyla kul değil ise ya yukarıda sayılan şeylere veya başka bir şeye bağımlı olarak yaşar. Yani ne kadar özgürüm de dese aslında iç dünyasında özgür değildir. Ya paraya bağımlılığı vardır, ya da başka bir maddeye.
Fakat insan Allah’a secde ettiğinde adeta şunu demiş oluyor; “Rabbim ben Senin kulunum, biliyorum Sen istersen her şey olur ve istemezsen de hiç bir şey olmaz. Senden başka hiçbir güç yok ki ben onlara bağlı kalayım. Ben yanlız Sana secde ediyorum” der ve Allah’tan gayrı şeyler karşısında özgürlüğünü ilan etmiş olur.
Allah’a secde etmenin şükrünü bile hakkıyla eda etmemiz belki mümkün değildir. Gerçek ve tek secde edilecek ancak O’dur. Secdenin karşılık bulduğu tek yer de O’nun katıdır.
Rabbim tüm inananlara hakkıyla Kendine secde etmeyi ve inanmayanlara da hakkıyla inanmalarını nasib etsin, secde kahramanlarının da sayısını attırsın inşallah. Amin.
Ufuk Altınbaş
Merhum Necip Fazıl ne güzel ifade etmiş. Namazın her rüknü muhteşemdir, fakat secde belki de doruk noktasıdır Allah’u alem. Kulun Rabbi’ne arada hiçbir engel olmadan, doğrudan içini döktüğü ve kulluğun hazzını duyduğu bir nokta.
Rüku da Rabbin karşısında bir eğilmedir, fakat secde bambaşkadır. İnsanın madden ve manen Rabbisinin karşısında en küçük olduğu zaman dilimidir. İnsanın en değer verdiği başını O’nun karşısında yere koyması ve Rabbim Senin emrin üzere karşında secde ederek başımı yere koyuyorum, gerekirse bu başımı yine Senin yolunda koltuğumun altına almaya hazırım, demesi o insan için kulluğun gerekliliği olarak görülebilir.
İnsanlar dünyada madden ve manen çeşitli şeyler karşısında eğilebiliyorlar. Bu bazen para, bazen bir karşı cins, bazen ise makam şan ve şöhret olabiliyor. Bir insan Allah’a hakkıyla kul değil ise ya yukarıda sayılan şeylere veya başka bir şeye bağımlı olarak yaşar. Yani ne kadar özgürüm de dese aslında iç dünyasında özgür değildir. Ya paraya bağımlılığı vardır, ya da başka bir maddeye.
Fakat insan Allah’a secde ettiğinde adeta şunu demiş oluyor; “Rabbim ben Senin kulunum, biliyorum Sen istersen her şey olur ve istemezsen de hiç bir şey olmaz. Senden başka hiçbir güç yok ki ben onlara bağlı kalayım. Ben yanlız Sana secde ediyorum” der ve Allah’tan gayrı şeyler karşısında özgürlüğünü ilan etmiş olur.
Allah’a secde etmenin şükrünü bile hakkıyla eda etmemiz belki mümkün değildir. Gerçek ve tek secde edilecek ancak O’dur. Secdenin karşılık bulduğu tek yer de O’nun katıdır.
Rabbim tüm inananlara hakkıyla Kendine secde etmeyi ve inanmayanlara da hakkıyla inanmalarını nasib etsin, secde kahramanlarının da sayısını attırsın inşallah. Amin.
Ufuk Altınbaş