Sayın Milli Eğitim Bakanı, Sayın YÖK Başkanı

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Sayın Milli Eğitim Bakanı, Sayın YÖK Başkanı
28 Ağustos 2011 Pazar 06:24
İki önemli meselemiz var
Biri şu:
Geçtiğimiz günlerde bazı İmam Hatip okullarının, kayıt için giden kız velilerinden “İlle de başı açık fotoğraf” istediklerini yazmıştım.
Bana ihbarı ulaşan okulların müdürleri ile görüştüm; yetkinin ellerinde olmadığını “filan” söylediler.
Hayır, söyledikleri doğru değil!..
Ya mevzuatı bilmiyor ya da aşırı pimpirikli oldukları için ailelere “işkence” yapıyorlar.
“Kötü niyetli oldukları” da söylenebilir ama ben buna pek ihtimal vermiyorum.
Bunları belirttikten sonra gelelim mevzuat kısmına...
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2009/63 nolu genelgesindeki hüküm:
“Hükümetimizin başlatmış olduğu ‘Bürokrasinin azaltılması ve idari basitleştirme’ çalışmalarının amaçlarına da uygun olarak, ortaöğretim kurumlarına öğrenci kaydı yapılan okullarımıza kayıt işlemlerinde diploma, tasdikname veya denklik belgesi dışında fotoğraf, pul, zarf vb. evrak istenmeyecektir.”

Mesele bu...
Yani... Hanım öğrencilerimizin “başörtüsüz fotoğraf” verme mecburiyeti yok!..
Aksine fotoğraf istemek yasak!.. Ve de suç!..
Bu vesileyle bütün müdürlerimin ve diğer okul idarecilerimin bayramlarını kutlar, “daha fazla hassasiyet” temenni ederim.
İLAHİYATÇILAR...
“BIÇAK KEMİĞE DAYANDI!..”
Bu yazıda ele alacağımız ikinci mesele...
“Bıçak kemiğe dayandı...”
Bizim lafımız değil; büyük bir kitleden, ilahiyat mezunlardan gelen mesajlardan aldık.
Durum şu:
Bu kardeşlerim, 98 yılında filan, yani 28 Şubat zulmünün en koyu olduğu dönemde İlahiyat Fakültesi’ne girmişler.
O zulüm döneminde, okulu bitirmeyi başaranlar için öğretmenlik imkanı da son derece kısıtlı imiş...
Öğretmenliğin şartı olan pedagojik formasyon sadece Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden alınabiliyormuş...
Kontenjan sadece birkaç “10” kişi ile sınırlı bulunduğundan, her yüz kişiden en fazla biri bu imkâna kavuşabiliyormuş...
Sonrasını mektuplardan takip edelim:
“Zaman o zamandı.
Sonra AK Parti iktidara geldi.
İlk zamanlar, bu konulara pek eğilemedi.
Sonra, 2. iktidar döneminde hele de Sayın Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanı olunca bu işlerin yolu biraz açıldı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat tek seçenek olmaktan çıktı.
İlahiyat mezunları için pedagojik formasyon alabilme yani öğretmen olabilme yolu biraz olsun açıldı.
Ancak...
O 28 Şubat zulmünde mağdur olan öğrencilerin mağduriyeti devam etti.
MEB ve YÖK’ün ortak kararına göre, o dönemlerde mezun olanların pedagojik formasyon sertifikasını alabilmeleri için diploma notunun, 4’lük not baremine göre en az 2.5 olması gerekiyor.
Bunun 100’lük sistemdeki karşılığı ise 65.
Bu arkadaşların mezun olduğu dönemde, böyle bir not sınırlaması yoktu.
O dönemde, Lisans Üstü Eğitim (LES) ve diploma notu göz önünde bulunduruluyordu.
LES’te iyi puan tutturan, varsa “açığını” kapatabiliyordu.
Şimdi kural değişti ve yeni kural eski öğrencilere de uygulanmaya başlandı!..
Notu yüz üzerinden 65’in altında olan, formasyon için başvurma hakkına sahip değil.
Bu gençler şimdi ne yapacak; okul yıllarına geri dönüp notlarını mı yükseltecek?!..

O dönemlerde ilahiyatı bitirmiş binlerce öğrenci var ve onlar için öğretmenlik ümidi maalesef yok...
Yapılması gereken basit:
Yeni kural, kuralın konulduğu dönemden sonra ilahiyata girenleri kapsamalı...
Ve eski öğrenciler için, bir “hak” verilmelidir.
Onca yıl dirsek çürütüp ilahiyat fakültesini bitirmiş gençlerimizi ‘ziyan etme’ gibi bir lüksümüz yoktur.
İsraf haramdır!..”
İLAHİYAT VE FEN EDEBİYAT MEZUNLARI!..
Mesele büyük ve karmaşık...
Sadece “eski ilahiyat mezunları” değil, bir Danıştay kararı ile fen-edebiyat mezunları ile ilahiyatın yeni mezunlarının yolu da kapandı.
Danıştay’ın fen edebiyat mezunlarının öğretmenlik yolunu kapatan 20/10/2010 tarihli kararı, ilahiyat fakültelerinin yeni mezunlarını da vurmuş durumda.
Eskileri kurtarmak isterken yenileri de kaybettik yani!..
Din Kültürü dersini ilahiyat mezunu vermeyecekse kim verecek?..
Fen edebiyat mezunları, ilahiyat mezunları; okullarına boş boş gidip gelen gençler...
Bu işlere bir düzen getirmek gerek.
İki mesajla bitirmiş olalım:
“Sayın Bakan Ömer Çelik ve Sayın Başkan Yusuf Ziya Özcan...
Bu durumları düzelteceğinize yürekten inanıyor...
Bu vesileyle bayramınızı tebrik ediyorum.”
Yeni Akit
 
Üst