Risale-i Nurun Vazifesi Muhtaçların İmanına Kuvvet Vermektir...

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Risale-i nurun manaları saftır, temizdir , berraktır..
Eklenen nurun manaları ufkumuza ufuk açar,marifet-i ilahiyeye bizleri kamçılar..
Bu manaya, risale-i nuru okuyan hiç bir insan itiraz etmez..
bilakas nurun iktibasından lezzet alır..
Risale-i nur marifetullahtır..
istifade noktasında akla..istifaze noktasında kalbe ..
hitab eder..
Tüm latifelere hitab noktasında ,
Risale-i nurun mütalası ve tahrir edilmesi başkalarına tebliği emr-i hayri azimedir..
Allahı bilme , hissetme , bizi yoktan var eden Rabbimizi bilmekle lezzet duymada derinleşme , bu hakikati tahkik edip imanımızı tahkike çıkarma ise ,bir hayr-ı azimdir...
Bu külli hayırdan, telezzüz edip ettirmek her nur talabesinin vazifesidir..
Bu telezzüzün mertebesi ise bir değil sonsuza kadar giden bir keyfiyettir..
Risale-i nur gazete gibi okunmaması gerektiği gibi,
sadece zikir kitabıymış gibi yada sadece ilim kitabiymış gibi de okunmaz...
evet sadece zikir kitabı yada sadece ilim kitabı imişçesine okunursa bir zararı yok istifade de edilir..
fakat risale-i nur kuranın hakiki bir tefsiri olduğunun manalarının çok makamatı ve fıtratlara uygunluğu vardır..
Bir insan ustadır..yada marangoz sadece tahtaya çivi çakmasını öğrenmiş o marangozluğu sadece çivi çakmaktan ibaret zanneder..
fakat marangozluk mesleği tahtaya çivi çakmaktan tutunda taa bronz mobilya sanatkarlığına kadar gider... sadece bir tahata sandelye yapan marangozla , bronz mobilya yapan usta arasındaki marifet mertebelerini siz hesaplayın..
yada bir insan mimariyi tuğlayı , tuğlanın üstüne koymaktan ibaret sanıyorsa onun mimari bilgisi sadece odur..
Öbür taraftan mimari tahsili gören bir mimar süleymaniye gibi bir şahesere vesile olur..
ve o eser bakan başka bir mimar o eserin güzelliğinden telezüz ederken..
benim gibi köyle mehmet ağa süleymaniye ye girdiğinde sadece kubbeye bakar ve ağzı açık vay beeeee..der..
bu vesile marifetin mertebeleri sabit değildir..
ve bu terbiyeyi nurlar veriyor..
zevkle, tahkikle, iştiyakla okunur..
Her okunduğunda ,ayrı lezzetler alınır o tefekkür-i imani bize mal olur..
hiç bir müellif eserini okumaz..
Ama üstad hazretleri eserlerini okuyor..
ve her okuduğunda farklı manalar anladığını söylemiş..
ve bu tefekkür-i imaniye bizlerinde hissetmesine yol açmıştır..
Risale-i nurun nasıl okunacağına dair bir yöntam vermiştir..
Risale-i nurdaki marifet bizm davamızdır..
maksudumuzudur..
o marifetten hissedar olmak yegane gayemizdir..
risale-i nuru masseder...
Zevkeder, lezzetle , derinliğine ve tesahhub eder,
imanda terakkisinden isitfade ederken tahkikle zevk-i hakikiyi
taleb etmek mecburiyetimiz vardır..
bu şartlarda okunmazsa sadece tahtaya çiviyi çakmaktan öteye gidemeyiz...
üstad 29. sözde mesleğimiz tefekkürdür der..
meslek ne demektir..
Bizler risale-i nurun tefekkür ve marifete iştiyak mesleğini meslek edineceğiz..
meslek kelimesinin açılımını siz bilirsiniz..
bir mesleğin alfabesi vardır..
alfabeden başlanır...
taaa profllüğe kadar makamatı vardır..
zerredene seyyareye kadar yolları vardır...
işte risale-i nurun tefekkür mesleğindede bu yollar vardır..
Tefekkürle okumak..
iştiyakla massetmek..
acıktıkca acıkacak yedikçe yiyeceğiz...
yedikçe farklı lezzetler alacağız..
bu lezzetleri risale-i nurun aynası ile birbirimize uhuuvvet sırrı ile inikas edecek..
Birbirimizin ahiretine destek olacak..
muhtaçların imanına nurlarla kuvvet vereceğiz inşallah

alıntı
 

fatelsan

Yeni Üye
Üye
Said Nursi bir sözünde şöyle söylüyor: devir tarikat devri değildir. devir iman kurtarma devridir. iyi güzel söylemişte, şimdi görüyoruz tasavvufa karşı çıkanların halini. devir iman kurtarma zamanıdır diyenler şimdilerde hristiyan ve yahudilerin cennete gideceğinden bahsediyorlar. kur'anın onları sapkın gördüğü halde yüzlerce ayete rağmen yahudi taraftarı oluyorlar. zamanında racon kesiyodunuz o devirler geçti diye 20 sene geçmeden anlaşıldıki; müslüman tasavvufi ahlakla nefsini tezkiye etmeden ruhani gelişimi sağlamadan imanı sağlam bir muslüman olamaz. ilk sınavda kaybedersiniz ve kendinizi yakınlarınızı cemaatinizi kafiri desteklerken bulursunuz.

istediği kadar kadar alim olsun hiç kimse Allah adına hüküm vermeye ehil değildir. buna said nurside dahildir. bu din alimlerin dini değildir, islam Allahın dinidir. Allahın emirleri evrenseldir, her zaman her yerde ve kıyamete kadar uygulanacaktır. sizler küçük bir zorluk gördüğünüzde hemen Allah ayetlerinde cihadı ekber dediği nefsi mücadeleyi temel alan tasavvufu gereksiz göremezsiniz. bu şimdi yaşanamaz diyemezsiniz. buna siz karar veremezsiniz. bu hak size verilmemiş. hele hele bu sözü kendi cemaatinizi korumak için söyleyemezsiniz. bizim cemaate dokunmasınlar diye tasavvufu kötüleyemezsiniz. bu okul bütün evliyaları yetiştiren okuldur. ümmetin en hayırlılarını tasavvuf yetiştirmiştir. bunu görmezden gelemezsiniz.

Alim ilim sahibi demektir. efendimiz bir hadiste: nefsini bilen, rabbini bilir. buyurmaktadır. kitap okuyarak iman sahibi olduğunu imanı kuvvetlendirmek için kitabı tek çare gören cemaate duyrulurki efendimiz okuma yazma bilmiyordu ve bir kitap bile okumamıştır. onun öğretisinde kitap okumaya dayalı bir eğitim şekli yoktur. o sohbetleriyle tüm sahabe efendilerimizi eğitmiştir. onların nefslerini eğitmelerinde onlara yol göstermiş rehber olmuştur. sünneti resul böyleyken efendimizin ve sahabe efendilerimizin hayatı ortadayken siz neye dayanarak iman kurtarıyorsunuz. hadise göre nefsini tezkiyeden uzak bir kişinin bu bilgiden mahrum birinin rabbinide bilemeyeceğini efendimiz ikaz ediyor. bu hadise göre rabbani bilgiden mahrum biri cahildir. çünkü esas bilmesi gerekeni bilmiyor. rabbini bilmeyen onun isteklerinide yasaklarınıda hikmetinide bilemez. bunu bilmeyendende alim değil cahil olur. ki buna delilde yine ayettedir. onlar kitap yüklü eşeklere benzerler diyor ayeti kerime. Allahın halifesi durumundayken ciltler dolusu kitapları yük edinmiş bir eşşek olmaya razımısınız...,
 
Üst