Risale-i nurun manaları saftır, temizdir , berraktır..
Eklenen nurun manaları ufkumuza ufuk açar,marifet-i ilahiyeye bizleri kamçılar..
Bu manaya, risale-i nuru okuyan hiç bir insan itiraz etmez..
bilakas nurun iktibasından lezzet alır..
Risale-i nur marifetullahtır..
istifade noktasında akla..istifaze noktasında kalbe ..
hitab eder..
Tüm latifelere hitab noktasında ,
Risale-i nurun mütalası ve tahrir edilmesi başkalarına tebliği emr-i hayri azimedir..
Allahı bilme , hissetme , bizi yoktan var eden Rabbimizi bilmekle lezzet duymada derinleşme , bu hakikati tahkik edip imanımızı tahkike çıkarma ise ,bir hayr-ı azimdir...
Bu külli hayırdan, telezzüz edip ettirmek her nur talabesinin vazifesidir..
Bu telezzüzün mertebesi ise bir değil sonsuza kadar giden bir keyfiyettir..
Risale-i nur gazete gibi okunmaması gerektiği gibi,
sadece zikir kitabıymış gibi yada sadece ilim kitabiymış gibi de okunmaz...
evet sadece zikir kitabı yada sadece ilim kitabı imişçesine okunursa bir zararı yok istifade de edilir..
fakat risale-i nur kuranın hakiki bir tefsiri olduğunun manalarının çok makamatı ve fıtratlara uygunluğu vardır..
Bir insan ustadır..yada marangoz sadece tahtaya çivi çakmasını öğrenmiş o marangozluğu sadece çivi çakmaktan ibaret zanneder..
fakat marangozluk mesleği tahtaya çivi çakmaktan tutunda taa bronz mobilya sanatkarlığına kadar gider... sadece bir tahata sandelye yapan marangozla , bronz mobilya yapan usta arasındaki marifet mertebelerini siz hesaplayın..
yada bir insan mimariyi tuğlayı , tuğlanın üstüne koymaktan ibaret sanıyorsa onun mimari bilgisi sadece odur..
Öbür taraftan mimari tahsili gören bir mimar süleymaniye gibi bir şahesere vesile olur..
ve o eser bakan başka bir mimar o eserin güzelliğinden telezüz ederken..
benim gibi köyle mehmet ağa süleymaniye ye girdiğinde sadece kubbeye bakar ve ağzı açık vay beeeee..der..
bu vesile marifetin mertebeleri sabit değildir..
ve bu terbiyeyi nurlar veriyor..
zevkle, tahkikle, iştiyakla okunur..
Her okunduğunda ,ayrı lezzetler alınır o tefekkür-i imani bize mal olur..
hiç bir müellif eserini okumaz..
Ama üstad hazretleri eserlerini okuyor..
ve her okuduğunda farklı manalar anladığını söylemiş..
ve bu tefekkür-i imaniye bizlerinde hissetmesine yol açmıştır..
Risale-i nurun nasıl okunacağına dair bir yöntam vermiştir..
Risale-i nurdaki marifet bizm davamızdır..
maksudumuzudur..
o marifetten hissedar olmak yegane gayemizdir..
risale-i nuru masseder...
Zevkeder, lezzetle , derinliğine ve tesahhub eder,
imanda terakkisinden isitfade ederken tahkikle zevk-i hakikiyi
taleb etmek mecburiyetimiz vardır..
bu şartlarda okunmazsa sadece tahtaya çiviyi çakmaktan öteye gidemeyiz...
üstad 29. sözde mesleğimiz tefekkürdür der..
meslek ne demektir..
Bizler risale-i nurun tefekkür ve marifete iştiyak mesleğini meslek edineceğiz..
meslek kelimesinin açılımını siz bilirsiniz..
bir mesleğin alfabesi vardır..
alfabeden başlanır...
taaa profllüğe kadar makamatı vardır..
zerredene seyyareye kadar yolları vardır...
işte risale-i nurun tefekkür mesleğindede bu yollar vardır..
Tefekkürle okumak..
iştiyakla massetmek..
acıktıkca acıkacak yedikçe yiyeceğiz...
yedikçe farklı lezzetler alacağız..
bu lezzetleri risale-i nurun aynası ile birbirimize uhuuvvet sırrı ile inikas edecek..
Birbirimizin ahiretine destek olacak..
muhtaçların imanına nurlarla kuvvet vereceğiz inşallah
alıntı
Eklenen nurun manaları ufkumuza ufuk açar,marifet-i ilahiyeye bizleri kamçılar..
Bu manaya, risale-i nuru okuyan hiç bir insan itiraz etmez..
bilakas nurun iktibasından lezzet alır..
Risale-i nur marifetullahtır..
istifade noktasında akla..istifaze noktasında kalbe ..
hitab eder..
Tüm latifelere hitab noktasında ,
Risale-i nurun mütalası ve tahrir edilmesi başkalarına tebliği emr-i hayri azimedir..
Allahı bilme , hissetme , bizi yoktan var eden Rabbimizi bilmekle lezzet duymada derinleşme , bu hakikati tahkik edip imanımızı tahkike çıkarma ise ,bir hayr-ı azimdir...
Bu külli hayırdan, telezzüz edip ettirmek her nur talabesinin vazifesidir..
Bu telezzüzün mertebesi ise bir değil sonsuza kadar giden bir keyfiyettir..
Risale-i nur gazete gibi okunmaması gerektiği gibi,
sadece zikir kitabıymış gibi yada sadece ilim kitabiymış gibi de okunmaz...
evet sadece zikir kitabı yada sadece ilim kitabı imişçesine okunursa bir zararı yok istifade de edilir..
fakat risale-i nur kuranın hakiki bir tefsiri olduğunun manalarının çok makamatı ve fıtratlara uygunluğu vardır..
Bir insan ustadır..yada marangoz sadece tahtaya çivi çakmasını öğrenmiş o marangozluğu sadece çivi çakmaktan ibaret zanneder..
fakat marangozluk mesleği tahtaya çivi çakmaktan tutunda taa bronz mobilya sanatkarlığına kadar gider... sadece bir tahata sandelye yapan marangozla , bronz mobilya yapan usta arasındaki marifet mertebelerini siz hesaplayın..
yada bir insan mimariyi tuğlayı , tuğlanın üstüne koymaktan ibaret sanıyorsa onun mimari bilgisi sadece odur..
Öbür taraftan mimari tahsili gören bir mimar süleymaniye gibi bir şahesere vesile olur..
ve o eser bakan başka bir mimar o eserin güzelliğinden telezüz ederken..
benim gibi köyle mehmet ağa süleymaniye ye girdiğinde sadece kubbeye bakar ve ağzı açık vay beeeee..der..
bu vesile marifetin mertebeleri sabit değildir..
ve bu terbiyeyi nurlar veriyor..
zevkle, tahkikle, iştiyakla okunur..
Her okunduğunda ,ayrı lezzetler alınır o tefekkür-i imani bize mal olur..
hiç bir müellif eserini okumaz..
Ama üstad hazretleri eserlerini okuyor..
ve her okuduğunda farklı manalar anladığını söylemiş..
ve bu tefekkür-i imaniye bizlerinde hissetmesine yol açmıştır..
Risale-i nurun nasıl okunacağına dair bir yöntam vermiştir..
Risale-i nurdaki marifet bizm davamızdır..
maksudumuzudur..
o marifetten hissedar olmak yegane gayemizdir..
risale-i nuru masseder...
Zevkeder, lezzetle , derinliğine ve tesahhub eder,
imanda terakkisinden isitfade ederken tahkikle zevk-i hakikiyi
taleb etmek mecburiyetimiz vardır..
bu şartlarda okunmazsa sadece tahtaya çiviyi çakmaktan öteye gidemeyiz...
üstad 29. sözde mesleğimiz tefekkürdür der..
meslek ne demektir..
Bizler risale-i nurun tefekkür ve marifete iştiyak mesleğini meslek edineceğiz..
meslek kelimesinin açılımını siz bilirsiniz..
bir mesleğin alfabesi vardır..
alfabeden başlanır...
taaa profllüğe kadar makamatı vardır..
zerredene seyyareye kadar yolları vardır...
işte risale-i nurun tefekkür mesleğindede bu yollar vardır..
Tefekkürle okumak..
iştiyakla massetmek..
acıktıkca acıkacak yedikçe yiyeceğiz...
yedikçe farklı lezzetler alacağız..
bu lezzetleri risale-i nurun aynası ile birbirimize uhuuvvet sırrı ile inikas edecek..
Birbirimizin ahiretine destek olacak..
muhtaçların imanına nurlarla kuvvet vereceğiz inşallah
alıntı