A
AhDe_VeFaLi
Ziyaretçi
Fahr-i kâinat (Sallallahu aleyhi ve sellem) kimseyi incitmezdi
Peygamberimiz incelik, zarafet ve nezaket insanıydı. O’nun çevresine rahatsızlık verecek bir tavır ve davranışı yoktu. O, insanların gönüllerini alır, onları nefret ettirmezdi. İnsanlara güler yüzlü davranır, güzel muamele ederdi. Kötü huylu, kaba dilli ve katı kalpli değildi. Kimseyle çekişmez, kötü söz söylemez, kimseyi ayıplamazdı. Cimrilikten uzaktı. Hoşlanmadığı şeyle ilgilenmezdi.
O, son derece edepliydi. Çünkü ilahi terbiyeye mazhar olmuştu. O, insanlık için en mükemmel örnektir. Bu, O’nun gönderiliş gayesidir. Çünkü bizzat kendisi, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. Kur’ân da, “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” diyerek bu hususu teyit eder.
Hz. Âişe diyor ki: Bir gün Allah Rasûlü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti: “Allah’ım! Ben bir beşerim, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma.”
Peygamberimize yakınlığıyla bilinen Enes b. Mâlik anlatıyor: “Allah Rasûlü’ne on yıl hizmet ettim, bana hiç öf demedi. Yaptığım bir şey için “bunu niye yaptın?” yapmadığım bir şey için de “bunu niye yapmadın?” demedi.” Çünkü O, yine Enes b. Mâlik’in ifadesiyle, insanların en güzel ahlaklısı idi.
Peygamberimiz, ideal Müslüman’ı şöyle tarif etmiştir: “Müslüman, dilinden ve elinden, diğer Müslümanların zarar görmediği (incinmediği) kimsedir.”
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ayrıca, bir Müslüman’ı inciten/eziyet eden kimsenin kendisine eziyet etmiş olacağını, kendisine eziyet edenin de Allah’a eziyet etmiş olacağını belirterek, Müslümanları incitmeme konusunda uyarmıştır.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefalı idi.Vefakârlık, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in en önde gelen özelliklerinden biriydi. Onun bu özelliği, ilk eşi ve çile yoldaşı Hz. Hatice’nin şahsında âdetâ billurlaşır. İşte bu sebeple Nebiyy-i Muhterem Efendimiz onu her fırsatta anar, hatırasını yâd ederdi.
Peygamberimiz’in Hz. Hatice’ye olan vefasını Hz. Âişe’den nakledilen şu hadisten anlıyoruz. Hz. Âişe şöyle demiştir: “Peygamber aleyhisselâm’ın hanımlarından hiçbirini Hatice’yi kıskandığım kadar kıskanmadım. Üstelik onu (Resûl-i Ekrem’in yanında) hiç görmedim. Fakat Resûl-i Ekrem onu sık sık anardı. Bir koyun kesip etini parçaladığında, çoğu zaman Hatice’nin dostlarına gönderirdi. Bazen (dayanamayıp) Resûlullah’a: ‘Sanki dünyada Hatice’den başka kadın kalmadı!’ derdim. Resûl-i Ekrem. ‘O şöyle şöyleydi’ diye özelliklerini sayar ve ‘Çocuklarım ondan oldu.’ derdi.”
Peygamberimiz, sütannesine karşı da vefalı davranmıştır. Yıllar sonra, Mekke fethinden sonra, süt annesi Halime ziyarete gelince üstüne oturması için ridasını sermiş ve ona hürmet etmiştir. Sütkardeşi Abdullah gelince de ayağa kalkmış ve onu da elbisesinin üzerine oturtmuştur. Yine Hevazin esirleri arasında getirilen sütkardeşi Şeyma’ya da ikramda bulunmuş, onunla ilgilenmiş ve kavmine dönerken değişik hediyeler vererek uğurlamıştır. Yine o, kendisine evlerini ve yurtların açan Ensar’ı her vesileyle sitayişle anar ve onlara hayır duada bulunurdu. Mekke fethedilince Resûlullah’ın Mekke’de kalacağı endişesine kapılan Ensar’a, “Hayatım da ölümüm de sizin yanınızda olacaktır.” demiştir. Peygamberimiz’in vefasını gösteren bu sözler Medineli Müslümanların endişelerini gidermiş ve gönüllerini rahatlatmıştır...
Peygamberimiz incelik, zarafet ve nezaket insanıydı. O’nun çevresine rahatsızlık verecek bir tavır ve davranışı yoktu. O, insanların gönüllerini alır, onları nefret ettirmezdi. İnsanlara güler yüzlü davranır, güzel muamele ederdi. Kötü huylu, kaba dilli ve katı kalpli değildi. Kimseyle çekişmez, kötü söz söylemez, kimseyi ayıplamazdı. Cimrilikten uzaktı. Hoşlanmadığı şeyle ilgilenmezdi.
O, son derece edepliydi. Çünkü ilahi terbiyeye mazhar olmuştu. O, insanlık için en mükemmel örnektir. Bu, O’nun gönderiliş gayesidir. Çünkü bizzat kendisi, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. Kur’ân da, “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” diyerek bu hususu teyit eder.
Hz. Âişe diyor ki: Bir gün Allah Rasûlü odama girdi, kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti: “Allah’ım! Ben bir beşerim, şayet kullarından birini üzüp incitmişsem, beni bu yüzden cezalandırma.”
Peygamberimize yakınlığıyla bilinen Enes b. Mâlik anlatıyor: “Allah Rasûlü’ne on yıl hizmet ettim, bana hiç öf demedi. Yaptığım bir şey için “bunu niye yaptın?” yapmadığım bir şey için de “bunu niye yapmadın?” demedi.” Çünkü O, yine Enes b. Mâlik’in ifadesiyle, insanların en güzel ahlaklısı idi.
Peygamberimiz, ideal Müslüman’ı şöyle tarif etmiştir: “Müslüman, dilinden ve elinden, diğer Müslümanların zarar görmediği (incinmediği) kimsedir.”
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ayrıca, bir Müslüman’ı inciten/eziyet eden kimsenin kendisine eziyet etmiş olacağını, kendisine eziyet edenin de Allah’a eziyet etmiş olacağını belirterek, Müslümanları incitmeme konusunda uyarmıştır.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefalı idi.Vefakârlık, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in en önde gelen özelliklerinden biriydi. Onun bu özelliği, ilk eşi ve çile yoldaşı Hz. Hatice’nin şahsında âdetâ billurlaşır. İşte bu sebeple Nebiyy-i Muhterem Efendimiz onu her fırsatta anar, hatırasını yâd ederdi.
Peygamberimiz’in Hz. Hatice’ye olan vefasını Hz. Âişe’den nakledilen şu hadisten anlıyoruz. Hz. Âişe şöyle demiştir: “Peygamber aleyhisselâm’ın hanımlarından hiçbirini Hatice’yi kıskandığım kadar kıskanmadım. Üstelik onu (Resûl-i Ekrem’in yanında) hiç görmedim. Fakat Resûl-i Ekrem onu sık sık anardı. Bir koyun kesip etini parçaladığında, çoğu zaman Hatice’nin dostlarına gönderirdi. Bazen (dayanamayıp) Resûlullah’a: ‘Sanki dünyada Hatice’den başka kadın kalmadı!’ derdim. Resûl-i Ekrem. ‘O şöyle şöyleydi’ diye özelliklerini sayar ve ‘Çocuklarım ondan oldu.’ derdi.”
Peygamberimiz, sütannesine karşı da vefalı davranmıştır. Yıllar sonra, Mekke fethinden sonra, süt annesi Halime ziyarete gelince üstüne oturması için ridasını sermiş ve ona hürmet etmiştir. Sütkardeşi Abdullah gelince de ayağa kalkmış ve onu da elbisesinin üzerine oturtmuştur. Yine Hevazin esirleri arasında getirilen sütkardeşi Şeyma’ya da ikramda bulunmuş, onunla ilgilenmiş ve kavmine dönerken değişik hediyeler vererek uğurlamıştır. Yine o, kendisine evlerini ve yurtların açan Ensar’ı her vesileyle sitayişle anar ve onlara hayır duada bulunurdu. Mekke fethedilince Resûlullah’ın Mekke’de kalacağı endişesine kapılan Ensar’a, “Hayatım da ölümüm de sizin yanınızda olacaktır.” demiştir. Peygamberimiz’in vefasını gösteren bu sözler Medineli Müslümanların endişelerini gidermiş ve gönüllerini rahatlatmıştır...