Müslümanlar Tevrat'ın değiştirildiğini iddia ediyorlar. Halbuki ?

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Müslümanlar Tevrat’ın değiştirildiğini iddia ediyorlar. Halbuki, Maide 43- 44, Ali İmran 3, 93, Bakara 113 ve Nisa 136. ayetler Tevrat’ın değiştirilmediğinin alenen ispat etmektedir?


Soru
Maide 43- 44 Ali İmran 3 ve 93 ve Bakara suresi 113 ve Nisa 136.surede Tevratın değiştirilmediğinin alenen ispat edildiği ayetlerdir Kuran'a göre Hıristiyan ve Yahudilerin sahip oldukları, okudukları kitaplar Allah tarafından gönderilmiştir. Okuduklarına inanmalı, okuduklarından ders almalı, cahil toplumlara benzememelidirler. İncil ve Tevrat tahrif edilmiş olsaydı Kuran böyle der miydi? Tersine "Çatışmaların nedeni kitaplarının tahrif edilmesindendir" diyebilirdi.

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;


Öncelikle söyleyelim ki, Kur’an’a göre, Tevrat Hz. Musa’ya İncil ise Hz. İsa’ya indirilmiş semavî kitaplardır. Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna iman etmek zorunlu olduğu gibi, Tevrat ve İncil adında Yahudi ve Hıristiyanların kitaplarına iman etmek de İslam dininde zorunludur. Ali İmran suresinin 3.ü, Nisa suresinin 136. ayetinde bu gerçeğe vurgu yapılmaktadır.

Zaten İslam’ın bu tavrı bile tek başına onun Allah’tan gelen bir din olduğunu göstermektedir. Zira, yeni ortaya çıkan hareketler, ideolojiler, doktrinler genellikle müşteri/taraftar kazanma adına diğer düşünceleri tamamen yanlış sayma yoluna girerler. İslam dininin bu kitaplara sahip çıkması, o peygamberlere iman etmeyi kendine tabi olanlar için zorunlu bir şart olarak ortaya koyması, onun yanlış düşünceden kaynaklanan hiçbir kompleksinin olmadığının göstergesidir. Bu ise onun hak peygamber olduğunu, davasında çok ciddi olduğunu, hakkın hatırını esas tuttuğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Maide suresinin ilgili ayetlerinde Tevrat’ın bu kimliğine işaret edilmiştir. Bu her iki ayetin sonlarında yer alan fezlekeler/hükümler Tevrat’ın hükümlerine aykırı davranan Yahudilerin bulunduğunu göstermektedir. Bu da bir tahriftir. İslam alimleri arasında “Tahrif” konusu, lafızlarda mı yoksa yorumlarla yapılan manalarda mı cereyan ettiğine dair farklı görüşler vardır. “Allah’ın hükümlerinden yüz çevirmek; Allah’ın ayetlerini dünya menfaatine satmak, Allah’ın indirdiğiyle amel etmemek” yorumsal bir tahriften haber vermektedir.

Ali İmran suresindeki ilgili ayetlerde de, Tevrat’ın aslî kimliğine vurgu yapılmıştır. Buna iman etmek zaten her müminin aslî görevidir. Bu surenin 93. ayetindeki ifadeler de Yahudilerin Tevrat’ta bulunan bazı hükümleri bile bile gizlendiklerine işaret etmektedir ki, bu da ayrı bir tahrif çeşididir.

Bakara suresinin 113. ayetinde Yahudilerle Hıristiyanların karşılıklı olarak birbirini yanlış yolda olmakla suçladıklarına işaret edilmiştir. Onlara “kitap okudukları”nın vurgulanması “ehl-i kitap” kavramını çağrıştıran bir yargıya götürmektedir. Kur’an’da bu iki din mensubuna “ehli Kitap” denildiği halde onların çok kötü bir imtihan örneğini verdiğini de aktarmaktadır.

Bakara suresinin 75., Nisa suresinin 46., Maide suresinin 13 ve 41. ayetlerinde “tahrifat” kavramına açıkça vurgu yapılmıştır. Bununla beraber, bu tahrifin lafzî mı, manevî mı olduğu konusu tartışmaya açıktır.

Daha önce bir çok defa bu sitede ifade ettiğimiz gibi, 21. asrın insanı olarak, semavî kitapların sahibi olduğunu kesin olarak kanaat eden üç semavî din mensuplarının “tahrif” gibi ferî konularda zamanlarını israf etmelerinin isabetli olmadığını düşünüyoruz. Bu asrın akliyatı, dinleri bir futbol takımını tutar gibi bir fanatikliğe izin vermemelidir. Taassup gözlüğünü çıkarıp, ilim-irfanı hür, fikir-beyanı hür, düşünce-tasavvuru hür bir kimlikle hakkı, hakikati araştırmak gerekir.

İnsanlığı ateşe atan materyalist felsefenin bombardımanına maruz kalan bu üç semavî din mensuplarının en büyük görevi, fer’î ihtilaf konusu olan meseleleri bir kenara bırakıp bu üç dinlerin temel ortak referansları olan iman esasları konusunda omuz omuza vermelerinin gereğine inanıyoruz. Müslümanların Tevrat ve İncil’e iman ettikleri gibi, onların da Kur’an’a iman etmelerine engel hiçbir şey olmadığını düşünüyoruz. Çünkü, Peygamberlerin özellikleri ve semavî kitapların kriterleri olarak kabul edilen hususlar, Hz. Muhammed(a.s.m) ve Kur’an için çok daha fazla geçerlidir.

“De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz Müslümanlarız.” (Al-i İmran, 3/64)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 
Üst