Kutlu Görev

  • Konuyu başlatan AhDe_VeFaLi
  • Başlangıç tarihi
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi
KUTLU GÖREV

“Sizden hayra çağıran,iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(Al-i İmran,3/104)
Tebliğ; Allah-u Tealanın emir ve yasaklarını en doğru şekilde aktarmak, doğru yolu gösterip kötülüklerden uzaklaştırmaktır. İslamın gerektirdiği en kutsal görevlerden biridir.

Tebliğ eden kişi iyi ve doğru olanı bilip ona göre hareket etmeli, örnek bir müslüman olmalıdır. Bu kıymetli görev peygamberlerden kalmıştır. Onlar bilip hakkıyla uyguladıkları için tesirli olmuştur. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.v.) son peygamber olduğu için ondan sonra gelen nesilde islamı yaşayıp anlatacak mürşidlere ihtiyaç vardır. Efendimiz; (S.A.v) "Ey insanlar! Sizin içinizden ayrılmam ve Rabbime kavuşmam yaklaşmıştır. Bunu bana her şeyden haberdar olan Cenab-ı Hak bildirmiştir. Ben de sorumluyum siz de sorumlusunuz. " buyurmuştur. İslam ancak Kuran-ı Kerim’e dayanarak ve içinde bulunduğumuz devrin şartları tam manasıyla bilindiği zaman doğru anlatılır.

Bulunduğumuz zamanda islamın üzerimize farz kıldığı görevleri yerine getirmek bir kenarda dursun, yaradılış gayemiz bile tam anlamıyla bilinmemektedir. İşte bu nedenle tebliğ en büyük görevlerden biridir. Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah’a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.
(Al-i imran suresi / 20) Hiç tanımadığımız insanların işlediği günahların mesuliyeti dahi bizlerin üzerindedir. Ahirette tanımadığımız bir insanın yakamıza yapışıp “Ben şurada şu hatayı işlerken sen yanımdan geçiyordun neden uyarmadın?” diyerek bizden hak talep edememesi için bildiklerimizi söylemekle mesulüzdür. Bildiklerimizi söylemişsek bizden sorumluluk kalkmıştır. Ayette de belirtildiği gibi; bize düşen tebliğ etmektir.Allah-u Teala istediği kuluna doğru yolu gösterir, istediğini de sapıklık içinde bırakır. O’nun istemediği birine yol gösteren bulunmaz.

İslama kazandırdığımız her insan dünyanın bütün zenginliklerinden daha önemlidir. Efendimiz (S.A.v.) Hz. Ali’ye (r.a.) “Senin aracılığınla tek bir kişinin müslüman olması sana en değerli malların verilmesinden daha hayırlıdır.” buyurmuştur. (Buhari,cihad 102) Bu dünyanın zenginliği geçici,öbür dünyanın ki bakidir. Hakiki mürşid; geçici lezzetlerden vazgeçip, ömrünü İslam dinini hakkıyla yaşayıp, anlatmaya adayandır.

Tebliğde bulunan insan anlattıklarını kendisi uygulamıyorsa karşısındakine hiçbir faydası olmayacağı gibi kendisine çok büyük zararı olur. Yapmadığın bir şeyi yapıyor gibi anlatmak münafıklıktır. İnsanlardan öyleleri vardır ki: ’Biz Allah’a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 8-10) Allah-u Teala her şeyi bilen ve görendir. Yaşamadığı bir hayat tarzını yaşıyormuşcasına başkalarına anlatan münafık sıfatlı insanlar, belki karşısındakini inandırabilir ama anlattıkları tesirli olmaz ve Allah-u Tealayı kesinlikle kandıramazlar. İmamı Azam (r.a) kendisine getirilen çocuğa,kırk gün boyunca bal yemedikten sonra, bal yememesini tembihlemiştir. Çünkü kırk gün öncesine kadar kendiside bal yediği için tesiri olmayacağını bilmektedir.


Günümüzün en büyük cihadı tebliğdir.
AhDe_VeFaLi
 

Mu@YMe

Vip Üye
Özel Üye
MAŞALLAH emeğine , yüreğine sağlık Ahde Vefalım ALLAHU zulcelal razı olsun​
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Resulullah’ın şu ifadesi, kâmil müminin kötülüklere karşı tavrını belirlemektedir: " Cihadın en efdali, zalim sultanın yanında, hak sözü söylemektir." (Ebu Davud, Melahim,17; Tirmizi, Fiten, 13; İbnu Mace,Fiten, 20)

Toplumdaki kötülerle iyilerin mücadelesini Resulullah (asm.), aynı gemide yer alan iki grup yolcu temsiliyle anlatır. Bir grup yolcu geminin güvertesinde, diğer grup yolcular ise, geminin alt katındadır. Alt kattakiler güvertedekilerden su isterler. Üstekiler ise, ne su verirler ne de onların su almak için yukarı çıkmasına müsaade ederler. Bunun üzerine, alt kattakiler, su elde etmek niyetiyle gemiyi delmeye başlarlar. Üsttekiler, buna engel olurlarsa hepsi kurtulacaklar; onları kendi hallerine bırakırlarsa, beraber boğulacaklardır. (Tirmizi, Fiten,12)
İşte toplum o gemidir. Tarihin her devrinde bu gemiyi batırmak isteyenler olmuştur. Günümüzde de, yaşadığımız toplum gemisini batırmaya çalışanlar az değildir. Bu menfi çalışanlara mukabil, müspet cephede yer alanlar, görevlerini yapmak zorundadırlar.
 
Üst