Z
Ze'Mahşer
Ziyaretçi
l) Temiz niyet ve ihlâs.
2) Tebliğcinin hiçbir maddî menfaat beklememesi.
Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de peygamberlerinin dilinden şöyle buyurur:
Ey kavmim!.. Ben bunun (tebliğ ve dâvet faaliyetimin) karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz? (Hûd, 51)
3) Tebliğ edilecek kişinin konumunu, fikir yapısını iyi değerlendirmek ve tebliğ edilecek kişiyi iyi seçmek Kalbinde biraz olsun, iman nûru parıldayanlara öncelik vermek daha uygundur. Ama yine de biz, kimin kalbinde iman etmeye meyil olduğunu tam olarak bilemediğimiz için tebliğe devam etmek mükellefiyetindeyiz. Peygamber Efendimiz, iman etmeyeceklerine kanaat getirdiği hâlde, Ebû Cehil'i, Ebû Leheb'i İslâm'a dâvet etmeye devam etmiştir. Onların küfürde inatları sebebiyle ye'se (ümitsizliğe) kapılmamıştır. Âyet-i kerîmede buyurulur:
Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. Ve sen, körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, âyetlerimize îman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır. (Neml, 80-81)
4) Muhâtabın fikirlerini tatmin edecek kanaat oluşturana dek ''tebliğde sürekli olmak''.
5) Hidâyet, Allâh'tan olduğu için, tebliğ etmek sûretiyle elden geleni yaptıktan sonra Allâh'a niyâzda bulunmak.
Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip-koruyandır. (Hûd, 57)
6) Tebliğin muhataptaki tesirlerini incelemek, ona göre yeni metot ve stratejiler geliştirmek. Kur'ân-ı Kerîm'de Hazret-i Süleyman'ın diliyle şöyle buyurulmaktadır:
Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak; sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?� (Neml, 28)
7) Müminlerin güçlü ve ihtişamlı olduklarını göstermek. Giyim-kuşamında itinalı, genel kültür ve bilgi açısından iyi yetişmiş olmak önemlidir. Böyle bir sahada, gayr-i müslimlere karşı gösterilecek üstünlük ve büyüklük duygusu; kibir, ucub ve gurur kabul edilmez.
8) Karşı tarafın, anlatılanlar hakkındaki fikirlerini sormak. Nitekim tebliğ yalnızca anlatıp ''Hadi îman et!..'' demekten ibâret değildir. Muhatabın durumundan ve kafasına takılan bir şey olmadığından emin olunmalıdır. Nitekim kafasında cevapsız kalan birtakım sorular, daha sonra sıkıntı meydana getirebilir. Âyet-i kerîmede buyurulmuştur:
Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz?... (Hûd, 88)
9) Muhâtabın ilgi alanlarına göre tebliğe başlamak Karaktere uygun metot uygulanmalıdır. Nitekim her peygamberin devrinin en önemli olayı ile ilgili mûcizeler ihsân edilmesi bunun delilidir.
10) Kişiyi; düşünmeye sevk etmek, tebliğde etkileyici bir metottur. Böylece şahıs, kendisindeki eksikleri fark ederek doğruları bulma çabasına yönelir. Merak uyandırıldığı ve neticesinde muhatabımız sorular sormaya başladığı zaman, anlatılanların tesiri artacaktır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'deki bazı âyetlerin sonunda sorulan sorular da kişiyi düşünmeye ve hakikatleri, vicdanında kabul etmeye yönlendirir.
11) İçinde bulunduğu toplumun şartlarından ve Peygamber Efendimizden önceki câhiliye döneminden bahsederek; İslâm'ın getirdikleri ile kıyası sağlanmalıdır.
12) Yönlendirici ve hâkim bir konuşma üslûbu Konuşmanın gidişâtına hâkim olmak. Mevzuyu, tamamen muhatabın soru ve sözlerine göre şekillendirmemek!..
Firavun dedi ki: «İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?»
Dedi ki:
«Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz. Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık.� (Tâhâ, 51-53)
13) Hür düşünmesini sağlayarak vicdânı ile baş başa bırakmak. Îmana karşı duyduğu önyargı ve şartlanmışlıkları bertaraf ederek, baskı altında kalmadan anlatılanlara ve vicdanına göre düşünebileceği ortamı sağlamak.
14) Ölümü ve âcizliği hatırlatmak. Âyet-i kerîmede buyurulur:
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamîd (övülmeye lâyık)tır.
Alıntı
2) Tebliğcinin hiçbir maddî menfaat beklememesi.
Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de peygamberlerinin dilinden şöyle buyurur:
Ey kavmim!.. Ben bunun (tebliğ ve dâvet faaliyetimin) karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz? (Hûd, 51)
3) Tebliğ edilecek kişinin konumunu, fikir yapısını iyi değerlendirmek ve tebliğ edilecek kişiyi iyi seçmek Kalbinde biraz olsun, iman nûru parıldayanlara öncelik vermek daha uygundur. Ama yine de biz, kimin kalbinde iman etmeye meyil olduğunu tam olarak bilemediğimiz için tebliğe devam etmek mükellefiyetindeyiz. Peygamber Efendimiz, iman etmeyeceklerine kanaat getirdiği hâlde, Ebû Cehil'i, Ebû Leheb'i İslâm'a dâvet etmeye devam etmiştir. Onların küfürde inatları sebebiyle ye'se (ümitsizliğe) kapılmamıştır. Âyet-i kerîmede buyurulur:
Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. Ve sen, körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, âyetlerimize îman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır. (Neml, 80-81)
4) Muhâtabın fikirlerini tatmin edecek kanaat oluşturana dek ''tebliğde sürekli olmak''.
5) Hidâyet, Allâh'tan olduğu için, tebliğ etmek sûretiyle elden geleni yaptıktan sonra Allâh'a niyâzda bulunmak.
Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip-koruyandır. (Hûd, 57)
6) Tebliğin muhataptaki tesirlerini incelemek, ona göre yeni metot ve stratejiler geliştirmek. Kur'ân-ı Kerîm'de Hazret-i Süleyman'ın diliyle şöyle buyurulmaktadır:
Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak; sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?� (Neml, 28)
7) Müminlerin güçlü ve ihtişamlı olduklarını göstermek. Giyim-kuşamında itinalı, genel kültür ve bilgi açısından iyi yetişmiş olmak önemlidir. Böyle bir sahada, gayr-i müslimlere karşı gösterilecek üstünlük ve büyüklük duygusu; kibir, ucub ve gurur kabul edilmez.
8) Karşı tarafın, anlatılanlar hakkındaki fikirlerini sormak. Nitekim tebliğ yalnızca anlatıp ''Hadi îman et!..'' demekten ibâret değildir. Muhatabın durumundan ve kafasına takılan bir şey olmadığından emin olunmalıdır. Nitekim kafasında cevapsız kalan birtakım sorular, daha sonra sıkıntı meydana getirebilir. Âyet-i kerîmede buyurulmuştur:
Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz?... (Hûd, 88)
9) Muhâtabın ilgi alanlarına göre tebliğe başlamak Karaktere uygun metot uygulanmalıdır. Nitekim her peygamberin devrinin en önemli olayı ile ilgili mûcizeler ihsân edilmesi bunun delilidir.
10) Kişiyi; düşünmeye sevk etmek, tebliğde etkileyici bir metottur. Böylece şahıs, kendisindeki eksikleri fark ederek doğruları bulma çabasına yönelir. Merak uyandırıldığı ve neticesinde muhatabımız sorular sormaya başladığı zaman, anlatılanların tesiri artacaktır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'deki bazı âyetlerin sonunda sorulan sorular da kişiyi düşünmeye ve hakikatleri, vicdanında kabul etmeye yönlendirir.
11) İçinde bulunduğu toplumun şartlarından ve Peygamber Efendimizden önceki câhiliye döneminden bahsederek; İslâm'ın getirdikleri ile kıyası sağlanmalıdır.
12) Yönlendirici ve hâkim bir konuşma üslûbu Konuşmanın gidişâtına hâkim olmak. Mevzuyu, tamamen muhatabın soru ve sözlerine göre şekillendirmemek!..
Firavun dedi ki: «İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?»
Dedi ki:
«Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz. Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı, onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık.� (Tâhâ, 51-53)
13) Hür düşünmesini sağlayarak vicdânı ile baş başa bırakmak. Îmana karşı duyduğu önyargı ve şartlanmışlıkları bertaraf ederek, baskı altında kalmadan anlatılanlara ve vicdanına göre düşünebileceği ortamı sağlamak.
14) Ölümü ve âcizliği hatırlatmak. Âyet-i kerîmede buyurulur:
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamîd (övülmeye lâyık)tır.
Alıntı