İslamda kadın kocasını boşayabilir mi?

  • Konuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
Dinen kadın kocasını boşayabilir mi?
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Dinen kadın kocasını boşayabilir mi?

II-İslâm Hukukundaki Boşanma Sistemi ve Kadının Boşanma Hakkı
İslâm hukukunda evlilik akdi, sona erdirilmesi mümkün olmayan ilâhî bir akid olarak görülmemekte, belki diğer akitler gibi tarafların karşılıklı rızaları ile doğan ve erkeğin boşanma irâdesine ağırlık verilmekle beraber, karşılıklı rıza ile de sona erebilen rızai bir akit olarak kabul edilmektedir. İslâm hukukunda boşanma yasağı yoktur. Ancak çok önemli neticeler için kurulan aile yuvasının, hissi ve basit sebeplerle hemen yıkılmaması için de her çeşit tedbir alınmıştır. Erkeğe "talâk" adıyla karısını, kendi hür iradesiyle ve hâkimin yahut bir din adamının müdâhalesi olmadan boşanma hakkı tanınmış ise de, bu hakkın suistimal edilmemesi için herçeşit tedbir de alınmıştır. "Allah'ın katında en hoş olmayan helâl, talâk yani boşanmadır" "Allah, evlenme ve boşanmayı, kendi nefsi heveslerine âlet yapanlara lanet etsin" ve benzeri mânevi tedbirler yanında, maddi müeyyideli tedbirlerle "talâk hakkının" suistimal edilmesi önlenmiştir.

Peki, kadının boşanma hakkı var mıdır? Bu sorunun cevabı evet'tir. Ancak erkeğinkine göre belli şartlara bağlanmıştır. Şu dört halde kadın da boşanma yetkisine sahiptir.
1 — Erkek, karısına boşama yetkisi verebilir. "Tefviz-i talâk" denilen bu müessese, fıkıh kitaplarında uzun uzadıya anlatılmıştır.(2)

2 — Kadın, evlenme akdi yapılırken, boşama hakkının kendisine de tanınmasını şart koşabilir. Hukuk-ı Aile Kararnamesi, bu görüşü kanunlaştırmıştır. (3)
3 — Kocanın cinsi iktidarsızlığı, akıl hastası olması veya bulaşıcı hastalıkları bulunması gibi evlilik hayatını çekilmez hale getiren sebeplerin varlığı halinde, kadın, evliliğin sona erdirilmesi için hâkime başvurabilir. Hâkim de karı—kocayı ayırır. Buna "tefrik" adı verilir. (4)
4 — En önemlisi ve hukuk tarihimiz boyunca en çok tatbik edilen bir usul de karı-koca'nın karşılıklı rızâ ile ayrılmalarıdır. Boşanma teklifi kadından geldiği gibi erkekten de gelebilir. Buna "muhâla'a" adı verilir. Karı ile koca arasında eski tabir ile "hüsn-i muâşeret" bulunmadığı ve evlilik hayatı çekilmez hale geldiği zaman, Kur'ân'ın tavsiye ettiği "muhâla'a" yoluna başvurulur. (5). Osmanlı Devleti zamanında tutulan Şer'iye Sicilleri tetkik edildiği zaman, evliliğin sona erme hallerinde, bu şekilde ayrılmanın % 60'a varan bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Şimdi bu binlerce mahkeme kararından misâl olarak bir tanesini zikredeceğiz.

III - Karı-Koca'nın Karşılıklı Rızâ ile Boşandığına Dair Bir Belge
İslâm hukuku, meyvesi insan olan aile ağacının uzun yıllar sağlam olarak yaşaması için önemli tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin başında karı-koca arasındaki hak ve borçlar dengesinin korunması gelir. Erkeğe, hür irâdesi ile boşama hakkı tanıyan İslâm hukuku, bu hakkını rastgele kullanmaması için bazı yollara başvurmuştur. Bunun karşılığında kadına da, erkeğin yüklenmekle mükellef olduğu mehir borcu, karısını boşadığı takdirde vermek mecburiyetinde bulunduğu iddet nafakası ve mesken masraflarını karşılama mükellefiyeti gibi avantajlar sağlamıştır. Kadın, kocasından şikayet eder ve ayrılmak isterse, bu avantajlardan vazgeçmek şartıyla her zaman ayrılma isteğinde bulunabilir. İşte geçimsizlik ve benzeri sebeplerle kadının, sözkonusu nikâhdan doğan haklarından vazgeçerek ayrılmayı istemesi, bir "muhâla'a" muâmelesidir. Tarih boyunca erkek de, talâk hakkının kendisine yükleyeceği mali mükellefiyetlerden kurtulma imkânı da bulunduğu İçin, hep karısı ile anlaşarak karşılıklı rıza ile boşanmayı tercih ettiğini görüyoruz. İşte bunlardan bir tanesi, Konya Şer'iye mahkemesi'nin 1736 tarihinde verdiği bir karardır. Orijinalini, transkripsiyonunu ve sadeleştirilmiş metnini ayrı ayrı vereceğiz.

Transkripsiyon: "Medine-i Konya'da Muhtar Mahallesi sâkinlerinden Amine bint-i Hasan nâm hâtun, meclis-i şer'i hatirde, zevci muhâlı'ı hâfız'ul—kitab Süleyman bin Ahmed nâm kimesne mahzarında ikrâr ve takrir-i kelâm edüp, "zevcim mezbur Süleyman ile beynimizde hüsn-i zindegâni olmamağla, zimmetinde mütekarrir olan beş guruş mehr-i müeccelimden fâriğa olub ve na-faka-i iddet-i ma'lume ve meunet-i süknâm dahi kendi üzerime olmak üzere zevcim mezkur Süleyman ile muhâla'a-i sahiha-i şer'iye ile hul' olub zevciyete müte'allık âmme-i deavi ve mutâlebâtdan biri birimizin zimmetini ibrâ ve iskat eyledik. Birbirimizde hak ve alâkamız kalmadı" dedikde, gıbb'ettasdik "iş-şer"i mâ vaka'a bit-taleb ketb olundu.
(Fil-yevm is'sâmin min Zilhiccetişşerife li seneti semânin ve erbaine ve mietin ve elf)

El-Hac Mehmed b. Emrullah
Hacı Halil b. Hacı Ömer,
Seyyid Ahmed binHacı Hüseyin,
Hüseyin bin Şa'ban,
Mehmed bin Ahmed,
Hacı Süleyman bin Hacı Şa'ban,
Seyyid Süleyman bin Hacı Ömer."

Sadeleştirilmiş Metin:
"Konya şehrinde Muhtar mahallesinde oturan Hasan kızı Amine adlı hanım, şer'i mahkemede muhâla'a yaptığı kocası Ahmed oğlu Süleyman adlı şahıs huzurunda şöyle ikrar ve beyânda bulundu:

Adı geçen Süleyman'la güzel geçinemediğimiz için Süleyman'ın bana karşı borçlu bulunduğu mehr-i müeccelimden, iddet nafakamdan ve mesken masrafları hakkımdan vazgeçerek, sözü geçen Süleyman ile geçerli ve meşru' olmak üzere karşılıklı rızâ ile boşandık (muhâla'a yaptık). Bundan böyle karı—kocalığa ait bütün da'va ve taleplerden birbirimizin zimmetini umumi ibrâ ile ibrâ ve iskat eyledik. Birbirimizde hak ve alâkamız kalmadı.

Kadının bu beyân ve ikrârı, şer'i mahkemece tasdik edildikten sonra, durum, talep üzerine sicile kaydedildi.

(8 Zilhicce 1148/1736)
Şahitleri:
Emrullah oğlu Mehmed,
Hacı Ömer oğlu Halil,
H.Hüseyin oğlu Seyyid Ahmed,
Şa'ban oğlu Hüseyin,
Ahmed oğlu Mehmed,
Hacı Şa'ban oğlu Hacı Süleyman,
Hacı Ömer oğlu Seyyid
Süleyman." (6)

Günümüz hukuk sistemlerinin asırlar sonra, yukarda belgeyle isbat edilen, karı-kocanın karşılıklı rızâ ile boşanabilmeleri anlayışına yaklaşmaları düşündürücüdür. Eski mahkeme kararları demek olan şer'iye sicillerinde, gayr-i müslimlerin dahi bu yolla ayrılmak üzere şer'iye mahkemelerine başvurduğunu gösteren belgelerin bulunuşu dikkat çekicidir. Ve de gerçek tarihimizin böylesine mefahir ile dolu olmasına rağmen, aksi sadâların şu zemin kubbesinin duvarları olan yayın organlarında yansıması ise ibret vericidir. Netice olarak en büyük düşmanlarımızdan birisi cehalettir. Onunla mücâdele de ancak ilim ve marifet ile mümkündür.

Dipnotlar:
1) Cin, Halil, Eski Hukukumuzda Boşanma, Konya, 1988,sh. 16-22
2) Akgündüz, Ahmet, İslâm Ve Osmanlı Hukuku Külliyâtı, Dicle ünv.Hukuk Fak.Yay.Diyarbakır 1986, 205 -206.
3) Akgündüz, Külliyat, 342.
4) Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, 128 - 131.
5) Kur'ân, Bakara, âyet, 229.
6) Konya Şer'iye Sicilleri, Mevlâna Müzesi, No: B-17/60, ayrıca bakınız: Akgündüz/Hey'et, Şer'ye Sicilleri. 1/278 -283.
 
Üst