Günlük Risale-i Nur dersi.............

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Küremiz hayvana benziyor, asar-ı hayat gösteriyor. Acaba yumurta kadar küçülse, bir nevi hayvan olmayacak mıdır? Veya bir mikrop küremiz kadar büyüse, ona benzemeyecek midir? Hayatı varsa, ruhu da vardır. Âlem, insan kadar küçülse, yıldızları zerrat ve cevahir-i ferdiye hükmüne geçse; o da bir hayvan-ı zişuur olmayacak mıdır? Allah'ın böyle çok hayvanları var.
(Bediüzzaman Said Nursi - Hakikat Çekirdekleri'nden 105)
Lügatler
Âlem
:dünya, kâinat Âsâr-ı hayat
:hayat eserleri, belirtileri Cevahir-i ferdiye
: tek başına olan cevherler; atomlar, zerreler Hakikat:
gerçek, doğru Hayvan
:canlı Hayvan-ı zişuur
:şuur sahibi canlı varlık Hüküm
:karar, emir, kuvvet Nev’
:çeşit, sınıf, cins, tür Zerrat
:atomlar, zerreler  


--
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
İslamiyet, sair dinlere kıyas edilmez. Bir müslüman İslamiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir peygamberi kabul edemez; belki Cenab-ı Hakk'ı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şey'i tanımaz; belki kendinde kemalata medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder. Onun için İslamiyet nazarında, harbi kafirin hakk-ı hayatı var. Hariçte olsa musalaha etse, dahilde olsa cizye verse; İslamiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünki vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer. Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nafi' bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk'ı bir cihette tasdik edebilir.

(Bediüzzaman Said Nursi - 29. Mektub'dan)

Lügatler
Belki :bilakis, aslında
Cenâb-ı Hakk :Hakkın kendisi olan yücelik sahibi Allah
Cihet :yön, taraf
Cizye :vergi, haraç, Müslümanların fethettikleri yerde müslüman olmayanlardan aldıkları vergi
Dâhil :iç, içeri
Hakk-ı hayat :yaşama hakkı
Harbi :arada anlaşma yapılmamış düşman
Hariç :dış, dışarı, dışında
Hayat-ı içtimaiye :toplum hayatı, sosyal hayat
Hükmüne :onun yerine, onun gibi olarak
İkrar :açıktan söylemek, kabul ve tasdik etmek
Kâfir :Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği bir şeyi inkâr eden kimse
Kemalat :faziletler, iyilikler, mükemmellikler
Kıyas :benzetmek, karşılaştırmak, mukayese etmek
Mahfuz :muhafaza edilmiş, korunmuş, korunan
Medar :sebeb, vesile, kaynak
Mukaddes :kutsal, temiz ve pâk, her türlü kusurdan uzak olan
Mukaddesat :mukaddes olanlar, kutsal şeyler
Musalaha :barışmak, karşılıklı anlaşmak, sulh yapmak
Mürted :islamiyetten çıkan, islamiyeti reddeden
Nafi :menfaatli, faydalı
Nazar :bakma, bakış, görüş açısı
Sair :diğeri, başkası, gerisi, kalanı
Tasdik :doğrulamak, kabul etmek
Tefessüh :bozulmak, çürümek, kokuşmak
Vaziyet :durum, hal
Vicdan :insanın içinde iyiyi kötüden ayıran manevi duygu




--
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Hikmet-i Kur'anın halis tilmizi ise; bir abd'dir. Fakat a'zam-ı mahlukata da ibadete tenezzül etmez. Hem cennet gibi a'zam-ı menfaat olan bir şeyi, gaye-i ibadet kabul etmez bir abd-i azizdir. Hem hakiki tilmizi mütevazidir; selim, halimdir. Fakat Fatırının gayrına, daire-i izni haricinde ihtiyarıyla tezellüle tenezzül etmez. Hem fakir ve zaiftir, fakr ve za'fını bilir. Fakat onun Malik-i Kerim'i, ona iddihar ettiği uhrevi servet ile müstağnidir ve Seyyidinin nihayetsiz kudretine istinad ettiği için kavidir. Hem yalnız livechillah, rıza-i İlahi için, fazilet için amel eder, çalışır...

(Bediüzzaman Said Nursi - 12. Söz'den)

Lügatler
A’zam-ı mahlûkat :yaratılmışların en büyüğü, en kudretlisi
A’zam-ı menfaat :en büyük menfaat
Abd: kul
Abd-i aziz :izzetli ve onurlu kul, değerli kul
Amel :iş, fiil, ibadet
Daire-i izin :izin dairesi, müsaade edilen çerçeve
Fakr :ihtiyaç, yoksulluk, muhtaçlık, azlık, fakirlik
Fatır :benzeri olmayan şeyi harika üstün sanatıyla yaratan(Allah)
Fazilet :değer, meziyet, iyilik
Gaye-i ibadet :ibadet etmenin gayesi
Gayr :diğer, başkası, yabancı
Hakiki: gerçek
Halim :yumuşak huylu, hoş muamele yapan
Halis :katıksız, saf, duru, hilesiz
Hariç :dış, dışarı, dışında
Hikmet-i Kur’an :Kur’an’ın hikmeti, gayesi ve sırrı
İbadet :Allah’ın emirlerini yapmak, sevaplı ve ihlâslı iş yapmak
İddihar : biriktirmek, saklamak
İhtiyar :seçmek, istek, arzu, seçilmek

İstinad :dayanma, güvenme
Kavi :sağlam, kuvvetli, güçlü
Kudret : güç, kuvvet, iktidar
Livechillah :Allah için, Allah namına, Allah aşkına
Mâlik-i Kerîm :ikram eden malik, kerem ve mülk sahibi(Allah)
Müstağni :kimseden beklentisi olmayan, gönlü ve gözü tok, kimseye ihtiyacı olmayan
Mütevazi :alçakgönüllü, gururlu olmayan
Nihayetsiz: sonsuz
Rıza-yı ilâhî :Allah’ın rızası, hoşnutluğu
Selim :sağlam, kusursuz
Servet :mal, mülk, zenginlik
Seyyid :efendi, temiz ve faziletli, Efendimizin(a.s.) soyundan olan
Tenezzül :gönül alçaklığı, inmek, karşısındakinin seviyesine inmek
Tezellül: alçalmak
Tilmiz :çırak, talebe
Uhrevi :ahirete yönelik, ahiret için yapılan
Za’f :zayıflık, kuvvetsizlik, güçsüzlük
Zaif : zayıf, dayanıksız

 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
"Şu âlem çendan fanidir, fakat ebedi bir âlemin levazımatını yetiştiriyor. Çendan zaildir, geçicidir; fakat baki meyveler veriyor, baki bir zatın baki esmasının cilvelerini gösteriyor. Ve çendan lezzetleri az, elemleri çoktur; fakat Rahman-ı Rahim'in iltifatatı, zevalsiz hakiki lezzetlerdir. Elemler ise sevab cihetiyle manevi lezzet yetiştiriyor. Madem meşru daire; ruh ve kalb ve nefsin bütün lezzetlerine, safalarına, keyiflerine kâfidir. Gayr-ı meşru daireye girme. Çünki o dairedeki bir lezzetin bazan bin elemi var. Hem hakiki ve daimi lezzet olan iltifatat-ı Rahmaniyeyi kaybetmeğe sebebdir."

(Bediüzzaman Said Nursi - 32. Söz'den)
Lügatler
Âlem :dünya, kâinat
Bâki : devamlı, kalıcı, ölümsüz
Cihet :yön, taraf
Cilve :görünüm, yansıma
Çendan :gerçi, her ne kadar, o kadar
Daimi: devamlı, sürekli
Ebedi: sonsuz
Elem :keder, üzüntü, acı
Esma: isimler
Fâni :ölümlü, gelip geçici, yok olan
Gayr-i meşru :şeriat harici, kanunsuz, kanun dışı, Allah rızasına uymayan iş
Hakiki: gerçek
İltifatat :teveccüh etmek, güzel sözle samimi olarak yaklaşmak

İltifatat-ı Rahmaniye :Rahman olan Allah’ın iltifat ve rızıkları
Kâfi :yeten, yetişen, yeterli
Levazımat :lüzumlu maddeler
Manevi :manaya ait, ruhani
Meşru :şeriata uygun, doğru, hak, haram ve yanlış olmayan
Nefis :insanın kendisi
Rahman-ı Rahim :her iki dünyada da merhamet eden zat(Allah)
Safa :gönül şenliği, eğlence
Sevab :hayır, hayırlı iş
Zâil : geçici, yok olucu
Zat : hürmete layık kimse, kişi
Zeval :yok olmak, son bulmak, geçip gitme, yerinden ayrılıp gitmek

 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Gözümüzle görüyoruz, birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleri ile doldurmuş, bir ziyafetgah yapmış ve Rahmaniyetin yüzbinlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini Rahimiyet ve Hakimiyetin binlerle kıymetdar ihsanlarını cami' bir mahzen yapmış. Ve zemini devr-i senevisinde bir ticaret gemisi hükmünde her sene âlem-i gaybdan levazımat-ı insaniye ve hayatiyenin yüzbin çeşitlerinden en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak bizlere gönderir. Bizi gayet rahimane beslettirir. Ve bütün o hediyelerden, o nimetlerden istifade etmemiz için bize de yüzlerle ve binlerle iştihalar, ihtiyaçlar, duygular, hissiyatlar, hisler vermiş.

(Bediüzzaman Said Nursi - 7. Şua'dan)
Lügatler
Âlem-i gayb :görünmeyen âlem, gizli âlem
Cami’ :toplu, toplanmış, bir arada, kapsayan, içine alan
Devr-i senevi :senelerin geçmesi, sene boyu
Erzak :rızıklar, azıklar, yiyecek ve içecekler
Hakimiyet: hükümdarlık
His: duygu
Hissiyat : hisler, duygular
Hükmünde :benzeri, gibi
İhsan :iyilik, lütuf, bağışlamak, vermek
İştiha :haz, fazla istek, arzu, meyil
Kıymetdar : kıymetli, önemli, değerli
Levazımat-ı insaniye ve hayatiye :insan ve hayat için lüzumlu olan maddeler
Mahzen :erzak yeri, depo, hazine yeri
Nev’ :çeşit, sınıf, cins, tür
Nimet :iyilik, lütuf, ihsan, yiyecek içecek faydalı şeyler
Rahimane :merhamet edercesine
Rahimiyet :âhirette mü’minlere merhamet edicilik
Rahmaniyet :âlemde her varlığa merhamet edicilik
Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek
Sefine :gemi
Şimendifer :tren, katar
Taam :yemek, yenilen şey
Zemin: yeryüzü
Ziyafetgâh :ziyafet yeri

 
Üst