Fütüvvet

Vuslat

Deneyimli Üye
Üye
FÜTÜVVET

Gençlik ve yiğitlik sözcükleriyle karşılamağa çalıştığımız fütüvvet, örfî ma’nâsı itibariyle, kerem, sehâ, iffet, emanet, vefa, şefkat, ilim, tevâzu ve takvâ gibi gerçekleri özünde toplayan bir ma’nâlar ve dinamikler halitası, Hakk yolcusunun uğradığı makamlardan bir makam, fakr u fenâdan bir renk, velayetten de bir sestir.

Tamamen başkalarına iyilik yapma anlayışına düğümlenip, her türlü eza ve cefa düşüncesine kapanma da diyeceğimiz fütüvveti, bir yerde hüsn-ü hulukun derin bir buudu ve mürüvvetin ayrı bir televvünü saymak da mümkündür.

Delikanlı ma’nâsına gelen “fetâ”dan türetilmiş “fütüvvet”, erbabınca her türlü fenalığa baş kaldırmanın remzi ve ihlaslı ubudiyetin de ünvanı olmuştur. “ -Gerçekten onlar Rabbilerine inanmış yiğitlerdir; biz de onların hidayetlerini artırdık ve kalplerini irtibatlandırarak metanetleştirdik.. metanetleştirdik de o zaman baş kaldırıp: “Bizim Rabbimiz bütün semâvat ve arzın da Rabbidir, dediler. Biz asla O’ndan başkasına ilâh diyemeyiz. Dersek, o zaman hadden efzun bir yalan söylemiş oluruz” (Kehf, 18/13-14) âyeti bunun beliğ bir tercümanı ve gürül gürül bir beyanıdır. “ -Putları diline dolayan, İbrahim dedikleri bir yiğit işittik” (Enbiyâ, 21/60) fermanı ise, himmeti insanlık, tek başına bir millet sayılan ve ferdiyet üstü bir şahsiyete sahip bulunan gerçek bir fütüvvet erinin tanınıp bilindiği bir daire içindeki ağırlık ve tesirini ifade etmektedir. “ -Onunla beraber iki genç de zindana girmişti” (Yusuf, 12/36) veya “ -Yusuf gençlere: Onların erzak bedellerini yüklerinin içine koyun dedi” (Yusuf, 12/60) gibi yerlerde ise, yiğitlik söz konusu değil, düz bir delikanlılıktan, hatta ayarı düşük bir gençlikten, daha doğrusu emir kulu hizmetçilerden bahsedilmektedir.

Işık Çağı’ndan bu yana birçok kimse fütüvvete dair dünya kadar söz söylemiştir: Kimilerine göre o, fakiri hor görmeme, ganinin ağına düşmeme.. kimilerine göre herkese karşı insaflı olup ama kimseden insaf beklememe.. kimilerine göre ömür boyu nefsinin amansız düşmanı olarak yaşama.. kimilerine göre bu dünyaya ve öteki âleme daha adımını atar atmaz “Ümmetî! Ümmetî!” iniltileriyle yakarışa geçip kendini unutma ölçüsünde arkasında gidenleri düşünme.. kimilerine göre, Ma’bûd-u bilhakk’a yönelmeye mâni bütün putları kırıp, her çeşit bâtıla karşı kıyam etme.. kimilerine göre de, nefsi adına her türlü kötülüğü sineye çekip Allah’a ait hakların söz konusu olduğu yerde de arslanlar gibi kükreme.. kimilerine göre en küçük şahsî kusurları karşısında ömür boyu inleyip durmasına karşılık başkalarının en büyük günahlarını görmemezlikten gelme; hatta başkalarına velayet mertebelerinde yer ararken kendisine sıradan kulluğu bile fazla bulma.. kendinden uzaklaşana yaklaşma yolları arama; eziyet edene ikramda bulunma.. hizmette ön sıralarda, ücret almada gerilerin gerisinde kalabilme gibi vasıflardan ibarettir.

Bu arada, bütün bu vasıfları dört ana esasa ircâ edenler de olmuştur ki, o da Hz. Haydar-ı Kerrar’ın beyanı vechiyle: - Güçlü olduğu yerde affetmek, 2- Hiddet u şiddet anında hilm u silmle muamelede bulunmak, 3- Düşmanları hakkında bile hayırhahlıktan geri kalmamak, 4- İhtiyaç içinde kıvrandığı durumlarda bile “îsâr” ruhuyla hareket edip başkalarını düşünmek şeklinde hülasa edilebilir. Aslında, Hz. İmam’ın hayatı da âdetâ bu esaslarla örülmüş bir dantela gibidir. İbn Mülcem hakkındaki muamelesinden, muharebede yere yıktığı düşmanını affetmesine, sahabeden kendisiyle harbetmiş bir hasmının öldürülmesi karşısında duyduğu teessürden, ömrünü îsâr esaslarına göre yaşadığından dolayı bir kış günü yazlık elbise içinde tir tir titremesine kadar O, her haliyle fütüvvetin temsilcisi kahraman bir fetâ idi ve “ -Ali gibi yiğit, Zülfikar gibi de kılıç bulunmaz” sözünün tam mâsadakıydı.. O, tertemiz olarak dünyaya gelmiş, nezahet içinde ve yiğitçe yaşamış, dünyanın kirlerine bulaşmadan da Allah’a ulaşmıştı ki, bu haliyle Hz. Musa’nın, fütüvvetle alâkalı sorusuna Cenab-ı Hakk’tan aldığı cevaba tıpatıp uyuyordu. Evet Cenab-ı Hakk, Hz. Kelim’in fütüvvetle alâkalı sualine: “Nefsini benden tertemiz aldığın gibi, yine bana tertemiz iâde etmendir” şeklinde cevap vermişti. Tevhîd ve İslâm düşüncesini kabule müheyyâ olarak yaratılan ruhun; bütün letâifiyle gerçek tevhide yönelmesi nefsânî ve bedenî hazları aşarak kalbin enginliklerine açılması ve memuriyetinin gereği esbaba tevessülün dışında herşeye karşı kapanması, Hakk mülahazasını sarsacak her türlü duygu ve düşünceye daha baştan tavır alması fütüvvetin en bariz emareleri ve insan-ı kâmil olmanın da merdivenleridir. Başta bu aksiyonu göstermeyen, nefis, heva, şeytan, dünyaya meyl ü muhabbet ve nefsânî hazlardan da sıyrılmayan fütüvvet zirvesine ulaşamaz.

Fütüvvet yolu Kafdağı’ndan geçen define,
Bu defineden düz yolda yorulanlara ne!
 

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
eline sağlık ALLAHrazı ola


Fütüvvet yolu Kafdağı’ndan geçen define,
Bu defineden düz yolda yorulanlara ne!
 
Üst