Celb ne demektir?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Celb:
Kendi tarafına çekmek. Çekmek, götürmek.

Celb-i kulûb:
Kalbleri çekme, kalbleri kazanma.

Celb-i sûret:
Uzakta olan bir şeyin sûretini resmini yanına getirmek.

(... Hz. Süleyman (A.S.) taht-ı Belkıs'ı yanına celbetmek için vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celb dedi: "Gözünü açıp

kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim." olan hâdise-i hârikaya delalet eden şu âyet: $İlâahir

işaret ediyor ki: Uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sûreten ihzar etmek mümkündür. Hem vakidir ki:

Risaletiyle beraber saltanatla müşerref olan Hz. Süleyman (A.S.) hem masumiyetine, hem de adaletine medar

olmak için pek geniş olan aktar-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak için ve raiyyetinin ahvâlini görmek

ve dertlerini işitmek, bir mu'cize suretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir. Demek, Cenab-ı Hakk'a itimad edip,

Süleyman'ın (A.S.) lisan-ı ismetiyle istediği gibi o da lisan-ı istidadıyla Cenab-ı Hak'dan istese ve kavanin-i adetine

ve inayetine tevfik-i hareket etse, ona dünya bir şehir hükmüne geçebilir. Demek, taht-ı Belkıs Yemende iken,

Şamda aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur, görülmüştür. Elbette taht etrafındaki adamların suretleriyle

beraber sesleri de işitilmiştir. İşte, uzak mesafede celb-i surete ve savta haşmetli bir sûrette işaret ediyor ve

mânen diyor: Ey ehl-i Saltanat! Adalet-i tâmme yapmak isterseniz Süleymanvâri, ruy-i zemini etrafıyla görmeye

ve anlamaya çalışınız. Çünki; Bir hakim-i adalet-pişe, bir padişah-ı raiyetperver, aktar-ı memleketine her istediği

vakit muttali olmak derecesine çıkmakla mes'uliyet-i mâneviyeden kurtulur veya tam adalet yapabilir. Cenab-ı

Hak, şu ayetin lisan-ı remziyle mânen diyor ki: Ey beni-adem! Bir abdime geniş bir mülk ve o geniş mülkünde

adalet-i tâmme yapmak için, ahvâl ve vukuat-ı zemine bizzat ıttıla veriyorum. Ve madem herbir insana, fıtraten

zemine bir halife olmak kabiliyetini vermişim. Elbette o kabiliyete göre ruy-i zemini görecek ve bakacak,

anlayacak istidadını dahi vermesini, hikmetim iktiza ettiğinden vermişim. Şahsen o noktaya yetişmezse de, nev'en

yetişebilir. Maddeten erişemezse de, ehl-i velâyet misillû manen erişebilir. Öyle ise, şu azim nimetten istifade

edebilirsiniz. Haydi göreyim sizi, vazife-i ubudiyetinizi unutmamak şartıyla öyle çalışınız ki: Ruy-i zemini, her

tarafı, herbirinize görülen ve her köşesindeki sesleri size işittiren bir bahçeye çeviriniz. S.)


Celbnâme:f. Mahkemeye çağırma kağıdı, celb kağıdı.


K:Yeni Lûgat


 
Üst