Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Gençliğine dönemeyenlere, gençlik uğramaz mı bir gün! Ne diyordu Arap şairi: “Keşke gençlik bir gün geri dönseydi de, ihtiyarlığın bana neler yaptığından söz etseydim ona.”
Oyunculuğunuz da var. Satranç oynar gibi cimrilikle zor bela oynattığınız piyonlarınızdan, kalelerinize, fillerinize ve vezirinize sıra gelmedi demek. En güzel kelimelerinizi en sona sakladınız. Tek bir taş kaybetmeden zafer ha! Dudaklarınız çürüdükten sonra söyleyemezsiniz şarkıyı.
Sevgili Dost Yazın buharlaşmayacak, kışın donmayacak, sonbaharda yapraklarını dökmeyecek, yani hep aynı kalacak ya da artacak sevgi. Altını görünce gümüşten gümüşü görünce bakırdan vazgeçmeyecek. Tagore gibi; "istediğin zaman lambayı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim diyecek" diyecek.
Sevgili Dost Gerçekleri, sırf kendi düşüncene sahip olmayan biri tarafından dile getirildiği için şiddetle reddetmek yüceltir mi kimseyi? boğmaya teşebbüs edilen bir inancın yanlış bir inanç olduğundan nasıl emin olunabilir? Bunu söyleyebilmek için o inancın sahiplerini taciz etmek yerine, o inancı tanıyıp, tarif etmek gerekmez mi? Bu yapılmadığı takdirde nasıl “bilgi toplumu”ndan söz edilebilir?
Sevdiğimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor.
Sevgili Dost, Köpekbalığının kanı, yarasanın karanlığı sevmesinde ne var? Hüner, geceye rağmen güneşi, kana rağmen hayatı sevmekte. Oruçken su içmekte ne var! Hüner ölürken suyu reddedebilmekte. "İsar" deniliyor buna. Yani tercih. Yani sevmek; yani göstermek üstün olanı.
Sevgili Dost, Karanlıktan hoşlananların ışığı kıskanmaları, kışın sonbaharı kıskanması kadar masum değil. Böylelerinin sıkıntıları ışık yaklaştıkça daha artıyor.
Sevgili Dost, Yaşamak, beraberinde anlamayı da getirirse gerçekten yaşanmış olur. Depremi önceden fark edip uluyan köpeklerden ve çırpınarak öten kuşlardan bir şeyler ayırmalı bizi. Madem önceden hissedemiyoruz, bari sonradan bir şeyler hissetseydik. Madem kulaklarımız yenildi, kalbimizle dinleseydik.
Sevgili Dost! Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba insan denince hatırlanıyor muyuz?
Sevgili Dost, Bugün yeni bir şey yap; bir iyilik kendine. Farkına var hayatın sen de. Bir sağa, bir sola gidip, dokun her şeye. ağaçlara; kuşlara dokunamasan da, denize; balığa dokunamasan da. Banklara dokun, bankalara değil. Bugün bir iyilik yap kendine. Kendine dokun.