Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.
Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler hernedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok,çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer.
Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler,meğer ki bu baba malı ola. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu,değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter. Bu bakımdanbabadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derecesakıncalıdır. Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teridökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar,dolayısıyla onu dikkatle harcar.
Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.
Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk,elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur. Budurum nesneler için de geçerlidir.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzünolsun).
Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir. Üzümler zamanındabudanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır. Bu yapılmazsa o bağdanistenilen üzüm alınamaz. Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı birilişki var. Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsagereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyibakmalıdır. Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.
Bağla atını, ısmarla Hakk`a.
Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir. Budurum at için de geçerlidir. Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıpkaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir. Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbiralınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz. Kısacası önce tedbir, sonratevekkül her işte kural olmalıdır.
Bağlı koyun yerinde otlar.
Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıpotlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp işgöremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar. Fazlaimkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarınakapı aralar. Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir.
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımıgösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz,budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonraonu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bireşya için de durum bundan farklı değildir.
Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderekbüyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir. Bireşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşyabir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir. Unutulmamalıdır ki, bakılan veonarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır.
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu.
Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır. Bir şey, başkasının yaptığı işebakılarak öğrenilemez. Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmayadayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzatdenemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür. Ustalıkda ancak böyle elde edilir.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz.
Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeyekavuşulmaz. Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek içinuğraş vermektir.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.
Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, buihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar;kendine gelip uyanır. Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü işişten geçmiş olur
Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler hernedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok,çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer.
Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler,meğer ki bu baba malı ola. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu,değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter. Bu bakımdanbabadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derecesakıncalıdır. Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teridökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar,dolayısıyla onu dikkatle harcar.
Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.
Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk,elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur. Budurum nesneler için de geçerlidir.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzünolsun).
Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir. Üzümler zamanındabudanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır. Bu yapılmazsa o bağdanistenilen üzüm alınamaz. Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı birilişki var. Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsagereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyibakmalıdır. Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.
Bağla atını, ısmarla Hakk`a.
Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir. Budurum at için de geçerlidir. Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıpkaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir. Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbiralınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz. Kısacası önce tedbir, sonratevekkül her işte kural olmalıdır.
Bağlı koyun yerinde otlar.
Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıpotlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp işgöremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar. Fazlaimkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarınakapı aralar. Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir.
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımıgösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz,budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonraonu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bireşya için de durum bundan farklı değildir.
Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderekbüyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir. Bireşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşyabir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir. Unutulmamalıdır ki, bakılan veonarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır.
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu.
Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır. Bir şey, başkasının yaptığı işebakılarak öğrenilemez. Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmayadayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzatdenemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür. Ustalıkda ancak böyle elde edilir.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz.
Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeyekavuşulmaz. Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek içinuğraş vermektir.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.
Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, buihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar;kendine gelip uyanır. Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü işişten geçmiş olur