“Zincirler Kırılsın Ayasofya Açılsın!”

*TuanA*

Vip Üye
Özel Üye
1970'li yılların ortalarında sık seslendirilen bir slogandı bu. MTTB öncülüğünde İstanbul'da büyük bir miting gerçekleştirildi. Biz Erzurum'da üniversitede öğrenci idik. Erzurum'dan arkadaşlarımız otobüs tutarak gelip büyük mitinge katılmışlardı. Ben gelemedim. Maddi imkânsızlıklarımdan. Bir yere kıpırdayacak halimiz yoktu. Erzurum'da bir başka amaca dönük miting daha yapılmış orada da "Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın" pankartları açılmış, sloganlar atılmıştı. 1970 ila '80 arasında bu çok yoğundu. İslâmî düşünce geleneğine, inancına bağlı idealist gençliğin hedeflerinden biri idi Ayasofya. Ayasofya'nın Sultan Fatih'ten beri İslâm ruhuna dönüşmüş ve o ruhla kuşanmış. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla, bilinmeyen Lozan gizli sözleşmesiyle birçok önemli madde Türkiye'ye dikte ettirilmiş. Bunlar zamanla uygulamaya da konulmuş. Hilafetin kaldırılması, Osmanlıcanın yürürlükten kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması ve daha nice konular.

Nedense Alfabe değişimi söz konusu olunca "Arap alfabesi" vurgusu öne çıkarılır. Arap alfabesi doğru, ama Türklerin ve diğer kavimlerin Müslümanlaşmasıyla har kavmin ortak alfabesi olmuştur. Osmanlıca, Arapça değildir ki. Osmanlıların kullandığı Alfabe Türkçe'dir. Bugün kullanılan alfabenin de Türkçe olmadığı gibi. Bu alfabe Latincedir. Bu bir diğer bahis

Ayasofya Bizanslılar tarafından yapılmış olmasına rağmen o, artık bir İslâm eseridir. Osmanlı İslâm mimarisinin de bir dönümüdür. Hemen yanı başına yapılmış olan Sultan Ahmet camii onun bir açılımıdır. Bu açılım Süleymaniye'de zirve bulur.

Bir haftadır "yabancı ruhlu medya"nın coşkunlukla muştuladığı, [İktidar yanlısı medya ise Ergenekon bulamacında çırpınıp duruyor. O hallolunca bütün sorunlar çözülecek sanılıyor. Yaşasın Türkiye'ye şeriat gelecek!] Ayasofya duvarlarında melek figürlerinin ortaya çıkarılma sevinci gözlerden kaçmıyor. Bu figür önünde Sayın Kültür Bakanı'nın heyecanlı ve sevinçli bir yüz ifadesiyle arzı endam etmesi de dikkatlerden kaçmıyor. Sayın bakan AKP'nin bir bakanı. Sayın başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı ve bu kadro Sultanahmet meydanında, Ayasofya önünde "Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın" sloganı atanlardır. Sayın Arınç da orada mı idiler bilemeyiz. Kendileri bize anımsatırlarsa seviniriz. O dönemin fotoğraf karelerinde mutlaka olmalılar.

Türkiye gerilim hattı üzerinde bulunduğundan, rezonanslar başka titreşimler gösterdiğinden, Ayasofya olayı giderek kiliseleştirilmektedir. Şimdi tutkun ve âşık iktidar yanlıları hemen itirazda bulunacaklardır. "Bunda ne var canım, zaten müze idi." Ha, bir de meşhur bir "amma"ları var ki, ne yaparsanız yapın bir duvar gibi suratınıza çarpılır. Şimdi ise bu figürlerin ortaya çıkartılmasıyla giderek kiliseleştiriliyor. Zaten bu figürler ve mozaikler kilise kültürüne aittirler. Hıristiyan ibadeti denilen şey, secdesi, rükuu, safı yok. Onların ibadetleri, sıralarda oturmak, ilahi söylemek, papazın önünden geçmektir. Bunlar olmasa da olur. Çünkü, onların ibadetlerinde farz, yani zorunluluk yoktur. Bir Hıristiyan kiliseye giderse ancak daha iyi bir Hıristiyan olma özelliğini kazanır. Kiliseye giden ile gitmeyen arasında öyle önemli bir fark da olmaz.

AKP karma iktidarının liberal sol kanadı Kültüre hâkim. Onlar Hıristiyan kültürü öncelemede büyük bir sorumluluk sahibidirler. Topkapı'da içkili konserler vermek de onların bir önceliği. Kültür denilince yabancıları, Hıristiyanları memnun etmek gibi bir duygu sahibidirler. Sekülerleşen geçmişin "Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!" sloganını atan, çırpınan, polisten kaçan ekibi. Bunların başında da Sayın Başbakan geliyor. Çünkü o ateşin delikanlı bugün başbakan. Hatta Üstat Necip Fazıl'ın öncülüğünü ettiği gençlik bu gençlik olmasa gerek. Ruhu şimdi kim bilir ne acılar içinde.

MSP hükümeti zamanında zamanın içişleri bakanının "laiklik tanımıyla ilgili" demecine ne kadar da sert tepki vermişti Üstat. Sesi hâl kulaklarımızda. Üstat iyi ki bugünleri görmedi.

Şimdi sessiz sedasız Ayasofya nasıl da kiliseleştiriliyor, farkında olunuyor mu?

Elbette olunamaz. Çünkü Hazreti Ebubekir Ahlâkında olma iddiasındakilerin nasıl servetler edindiği ortada. Müslüman olmadan önce Mekke'nin zenginlerinden olan Hazreti Ebubekir bütün varlığını fakire dağıtmış, İslâm uğruna harcamıştı. O ahlâkta olma iddiasındakiler ise bugün bir yandan Ayasofya'yı kiliseleştirirlerken bir taraftan da burjuvalaşmanın övüncünü dile getiriyorlar. İslâm ruhunun temizliğinden yola çıkanlar bugün tamamen o ruhun tersinde batıcı bir ruhun kirliliğine bulaşmış durumdadırlar.

Sanırım günümüz iktidarı yeni bir slogan üretebilir: "Zincirler kırıldı, Ayasofya kiliseleştirildi" bununla övünebilirler.

ALİ HAYDAR HAKSAL-MİLLİ GAZETE
 

enes61

KF Ailesinden
Özel Üye
''Onlar (o düşmanlar, kafirler) Allah (-u Teala)'nın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler, Allah (-u Teala) ise nurunu tamamlamaktan başka birşeye razı olmaz.Velevki kafirler hoşlanmasınlar.''

Kimler bu kafirler? Onlar öyle kimseler ki, bila istisna hepsi murad ediyorlar, arzu ediyorlar, canlarını ve mallarını batıl yol için sarf ediyorlar.Biz hak yol için ufacık bir paramızı sarf edemiyoruz, bizim halimiz nice olur?

Mevla Teala Hazretleri bu ayeti celilede gerek kitap ehlinden, gerekse müşriklerden olan bütün kafirlerin bu düşmanlıklarına, bu arzu ve isteklerine rağmen ''Halbuki Allah Teala, nurunu mutlaka tamamlayacaktır.İsterse kafirler hoşlanmasınlar.''
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst