Esselamu aleyküm Kardeşlerim Şimdi Kadir gecesi hariç diğer geceler bidat diyorum çünkü ne ayet var nede bir hadis.Hakkında hadis ve ayet olmayan bir şeyi dinimize sokmamız sacma olmazmı ? Camilerimizde Toplu halde yapılan tesbihatta bidattır. onu herkes kendisi yapması lazım. ben tasavvuf yok demiyorum şuan ülkemizde onu doğru uygulayan varmı bilmiyorum bana teklif ettiler tarikat için kabul etmedim çünkü mürşid rabıtası çok sakıncalı bidat gibi bir şey ayrıyetten Şeyhlerine karşı yaptıklarını bazen kula kulluk görüyorum ben o yüzden kabul etmedim çünkü Allahtan korkarım. ) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”
Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.
Müslim 867, Nesei 3/188
2) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“…Yolun en faziletlisi Muhammed’in yoludur. En kötü iş ise sonradan icat edilenlerdir. Her bid’at dalalettir.”
Buhari İtisam 16
3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hakikat şu ki kim benden sonra terk edilmiş bir sünnetimi ihya ederse, onunla amel eden herkesin ecri kadar o kimseye sevap verilir, hem de onların sevabından hiçbir şey eksilmeden. Kim de Allah’ın ve Rasulünün rızasına uygun düşmeyen bir dalalet bid’atı icad ederse onunla amel eden insanların günahları kadar o kimseye günah yükletilir, hem de günahlarından hiç bir şey eskitilmeden.”
Tirmizi, Müslim, Ebu Davud
4) Hakem ibnu’l-Mübarek haber verip dedi ki: Bize Amr bin Yahya haber verip dedi ki; babamı babasından şöyle rivayet ederken duydum: babam dedi ki:
“Sabah namazından önce Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ın kapısının önünde oturduk. O çıkınca onunla birlikte mescide yürürdük. Bir gün Ebu Musa el-Eşarî (Radiyallahu Anh) yanımıza geldi ve:
−‘Ebu Abdirrahman şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?’ dedi. Biz:
−‘Hayır’ dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) çıktı. O çıkınca hep birden ayağa kalktık. Sonra Ebu Musa (Radiyallahu Anh), Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ya şöyle dedi:
−‘Ebu Abdirrahman biraz önce mescidde yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür hayırdan başka bir şey görmüş değilim.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘O nedir?’ diye sordu. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Birazdan mescide gidince göreceksin’ dedi ve şöyle devam etti:
−‘Mescidde halkalar halinde oturmuş ellerinde de çakıl taşları olan bir grup ve bu grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Allah-u Ekber deyin’ diyor, onlarda yüz defa Allah-u Ekber diyorlardı. Grubun başında bir adam sonra:
−‘Yüz defa Lailahe İllallah deyin’ diyor, onlarda yüz defa Lailahe İllallah diyorlardı. Yine grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Subhanallah deyin’ diyor onlarda yüz defa Subhanallah diyorlardı.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘Peki, onlara ne dedin?’ dedi. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Senin görüşünü bekleyerek veya senin emrini bekleyerek onlara bir şey söylemedim’ dedi. Abdullah bin Mes’ud(Radiyallahu Anhuma):
−‘Onlara kötülüklerini sayıp hesap etmelerini emretseydin ya. İyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya’ dedi. Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) ile beraber mescide gittik. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) bu halkalardan birine gelip, başlarında durdu ve şöyle dedi:
−‘Bu yaptığınızı nedir?’ Onlar:
−‘Ebu Abdirrahman bu çakıl taşları ile Allah-u Ekber, Lailahe İllallah ve Subhanallah deyişlerimizi sayıyoruz.’ dediler. Bunun üzerine Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−‘Artık kötülüklerinizi sayıp hesap edin! Ben iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim dedi. Yazıklar olsun size! Ey ümmeti Muhammed ne çabuk helak oldunuz! Nebiniz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sahabesi içinizde hala bolca bulunmaktadır. İşte onun elbiseleri henüz eskimemiş, kabları henüz kırılmamıştır. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler kesinlikle Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dîninden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz ki bu imkânsızdır veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız.’ Onlar:
−‘Vallahi, Ebu Abdirrahman! Biz sadece hayrı elde etmek istedik’ dediler. Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’da şöyle karşılık verdi:
−‘Hayrı elde etmek isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir.’ Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-‘Bir topluluk Kur’an’ı okuyacaklar da (bu okuyuşları sadece dilde kalacak), onların köprücük kemiklerinden ileriye geçemeyecek.’
−‘Vallahi bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.’ Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) onlardan yüz çevirdi. Amr bin Yahya’nın dedesi Amr bin Selime bundan sonra şöyle dedi:
−Bu halkalardaki insanların genelini en-Nehveran olayında Haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Darimi 1/23/210
“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”
Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.
Müslim 867, Nesei 3/188
2) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“…Yolun en faziletlisi Muhammed’in yoludur. En kötü iş ise sonradan icat edilenlerdir. Her bid’at dalalettir.”
Buhari İtisam 16
3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hakikat şu ki kim benden sonra terk edilmiş bir sünnetimi ihya ederse, onunla amel eden herkesin ecri kadar o kimseye sevap verilir, hem de onların sevabından hiçbir şey eksilmeden. Kim de Allah’ın ve Rasulünün rızasına uygun düşmeyen bir dalalet bid’atı icad ederse onunla amel eden insanların günahları kadar o kimseye günah yükletilir, hem de günahlarından hiç bir şey eskitilmeden.”
Tirmizi, Müslim, Ebu Davud
4) Hakem ibnu’l-Mübarek haber verip dedi ki: Bize Amr bin Yahya haber verip dedi ki; babamı babasından şöyle rivayet ederken duydum: babam dedi ki:
“Sabah namazından önce Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ın kapısının önünde oturduk. O çıkınca onunla birlikte mescide yürürdük. Bir gün Ebu Musa el-Eşarî (Radiyallahu Anh) yanımıza geldi ve:
−‘Ebu Abdirrahman şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?’ dedi. Biz:
−‘Hayır’ dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) çıktı. O çıkınca hep birden ayağa kalktık. Sonra Ebu Musa (Radiyallahu Anh), Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’ya şöyle dedi:
−‘Ebu Abdirrahman biraz önce mescidde yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür hayırdan başka bir şey görmüş değilim.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘O nedir?’ diye sordu. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Birazdan mescide gidince göreceksin’ dedi ve şöyle devam etti:
−‘Mescidde halkalar halinde oturmuş ellerinde de çakıl taşları olan bir grup ve bu grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Allah-u Ekber deyin’ diyor, onlarda yüz defa Allah-u Ekber diyorlardı. Grubun başında bir adam sonra:
−‘Yüz defa Lailahe İllallah deyin’ diyor, onlarda yüz defa Lailahe İllallah diyorlardı. Yine grubun başında bir adam:
−‘Yüz defa Subhanallah deyin’ diyor onlarda yüz defa Subhanallah diyorlardı.’ Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma):
−‘Peki, onlara ne dedin?’ dedi. Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−‘Senin görüşünü bekleyerek veya senin emrini bekleyerek onlara bir şey söylemedim’ dedi. Abdullah bin Mes’ud(Radiyallahu Anhuma):
−‘Onlara kötülüklerini sayıp hesap etmelerini emretseydin ya. İyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya’ dedi. Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) ile beraber mescide gittik. Nihayet Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) bu halkalardan birine gelip, başlarında durdu ve şöyle dedi:
−‘Bu yaptığınızı nedir?’ Onlar:
−‘Ebu Abdirrahman bu çakıl taşları ile Allah-u Ekber, Lailahe İllallah ve Subhanallah deyişlerimizi sayıyoruz.’ dediler. Bunun üzerine Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
−‘Artık kötülüklerinizi sayıp hesap edin! Ben iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim dedi. Yazıklar olsun size! Ey ümmeti Muhammed ne çabuk helak oldunuz! Nebiniz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sahabesi içinizde hala bolca bulunmaktadır. İşte onun elbiseleri henüz eskimemiş, kabları henüz kırılmamıştır. Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizler kesinlikle Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dîninden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz ki bu imkânsızdır veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız.’ Onlar:
−‘Vallahi, Ebu Abdirrahman! Biz sadece hayrı elde etmek istedik’ dediler. Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma)’da şöyle karşılık verdi:
−‘Hayrı elde etmek isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir.’ Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-‘Bir topluluk Kur’an’ı okuyacaklar da (bu okuyuşları sadece dilde kalacak), onların köprücük kemiklerinden ileriye geçemeyecek.’
−‘Vallahi bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.’ Sonra Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anhuma) onlardan yüz çevirdi. Amr bin Yahya’nın dedesi Amr bin Selime bundan sonra şöyle dedi:
−Bu halkalardaki insanların genelini en-Nehveran olayında Haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Darimi 1/23/210