Ümit Taşı (Cüneyd Suavi)

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Küçük çocuk sahilde gezinirken, yassı bir taş görüp ona yaklaştı. Yerdeki taş bir insan kalbine benziyor, üstelik parıl parıl parlıyordu. Bulduğu şey, herhalde bir mücevher olmalıydı. Taşı hemen avuçlayıp evine koştu. Ve onu büyük bir hevesle babasına uzattı.
Adam, o taşları çok iyi tanıyordu. Oğlunun bulduğu taş, birbirine vurulunca kıvılcımlar çıkartan bir çakmak taşından başka bir şey değildi. Fakat bunu oğluna söylemekten korktu. Sadece beğenmiş gibi yaptı o kadar...
Küçük çocuk, rüyalarını süsleyen bisiklete kavuşmak için elindeki taşı satmak istiyor ve paranın bir kısmıyla, bir de top alacağına inanıyordu. Hiç vakit geçirmeden, tatilde simit sattığı çarşıya gitti. Kuyumcu vitrinleri, kolye ve bileziklerle doluydu. Bir de, elindeki taşın çok küçükleriyle süslenen pahalı yüzüklerle...
Çocuk, kuyumcu dükkânlarının en büyüğünü seçip, bir süre vitrin önünde bekledi. İçeride orta yaşlı bir adam vardı. Müşteri olarak da, kürk mantolu bir hanım.
Küçük çocuk biraz cesaretlenmek amacıyla, birkaç dua okuyarak içeri girdi. Ve elindeki taşı adama uzatarak:
— Bunu deniz kenarında buldum efendim, dedi. İsterseniz size satabilirim.
Adam, taşa uzaktan bir göz atıp:
— O sadece basit bir çakmak taşı, dedi. Bütün sahil o taşlarla doludur.
— Hayır! diye atıldı küçük çocuk. Bu çok farklıdır. Eğer ıslatırsanız, ne kadar parladığını göreceksiniz.
Dükkân sahibi, zengin müşterisini kaçırmaktan korkuyor ve ufaklığı def etmeyi düşünüyordu. Herhalde en kolay yol, onu kolundan tutmak ve sanki hiç kızmamış gibi dışarı çıkartmaktı. Bu arada çocuğun canını biraz acıtır, tekrar gelmemesi için mesaj verirdi. Fakat kadın, biraz farklı düşünüyordu. Çocuğun taşına yakından bakıp:
— Harika bir şey, diye gülümsedi. Eğer bana satarsan sevinirim.
Küçük çocuk, taşının gerçek değerini anlayan birisiyle karşılaşmaktan çok mutluydu. Elindeki taşı kadına uzatırken, kadın da onun cebine kâğıt paralar koydu. Hem de bir tomar.
Çocuğun aklı başından çıkmış gibiydi. Teşekkür ettikten sonra, çılgın gibi koşarak uzaklaştı.
Kadın, taşı kuyumcuya vererek, ona bir zincir takmasını rica etti. Belli ki onu, bir mücevher gibi boynuna takacaktı.
Dükkân sahibi, elindeki taşı kadına göstererek:
— Söylemiştim ama tekrar edeyim, dedi. Çocuktan aldığınız, basit bir taştır.
Kadın, önce pırlanta kolyesine, daha sonra elindeki yüzüğüne bakarak:
— Zannetmiyorum, dedi. O taş bence bunlardan değerlidir Çünkü küçük bir çocuğun ümidini taşıyor.
imgsize.php
 
Üst