Tek elle örenler

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Tek elle örenler
22 Ağustos 2011 Pazartesi 07:05
Bir sohbet-i cânân sırasında Kur'an hakikatlarının, materyalizm ve naturalizmin günümüzde imanları kasıp kavurması karşısında hatta avam-ı müminin bile imanlarını tahkîki yapmak gibi ilmî bir keramet gösterdikleri anlatılıyordu.
Bir arkadaşımız dedi ki:
Endonezya zelzelesi sonunda Açe'deki tsunami felaketi için yardım heyetleriyle yola çıkmak üzere iken bana bir zarf getirdiler. İçinde 500 lira ve bir mektup vardı. Mektubu açıp okudum: "Mehmet Ali Hocam, on- on beş sene önce sizin bir sohbetinize katılmıştım, oradan aldığım bir gayretle iman hakikatlarını okumaya ve sohbetlere gidip gelmeye başladım. Ama sonra bir felç geçirdim. Vücudumun yarısı şimdi felçli... Elhamdülillah, bunun bir İlâhi bir takdir olduğunu biliyor ve rıza gösteriyorum. Tek elimle örgüler örüp bu parayı biriktirmiştim. Felçli bir hanım olarak Açe'de felakete uğramış Müslüman kardeşlerimize destek olarak elimden bu geldi. Sizin oralara gideceğinizi duyunca, bunun sizin elinizle oralara ulaştırılmasını istiyorum. Benim adıma 'geçmiş olsun' deyin ve bunu kendilerine takdim ediverin." mealinde sözler yazılı idi... Bu ibretlik mektubu da cebime koyup âfat memleketine gittik... Ortalık çamur içindeydi. Her tarafta perişanlık hâkimdi. Yalnız sahile yakın bir mescit yerinde duruyordu. Onun içine sular girmiş, kubbeye kadar yükselmiş... Ama mescidin üstüne çıkanlar kurtulmuş. Müslüman olmuş bir Japon da o mescidin üzerinde canını kurtaranlardan... O demiş ki: "Ben gördüm, saçları sakalları bembeyaz bir zat kollarını sonuna kadar açarak dalgaların karşısına dikildi, dua etmeye başladı. Dev dalgalar tam onun önünde ikiye ayrılıp sağa sola dağıldılar, camiye zarar vermediler!.." O sıralar bu Japon'un sözleri üzerine çok konuşuldu. Gerçekten ortalık küçük bir kıyamet kopmuş gibi idi... Koskoca gemiyi, dalgalar denizin ortasından almış, yukarıdan uçurarak şehrin orta yerine getirmiş... İçinde arabalar ve jeneratörler var... Bir adamı gördük, çamurlar içinde hâlâ yakınlarının cenazelerini arıyordu. Ama işte o mescid tam sahilde sapasağlam duruyordu ve bir de Türk Şehitliği öylece korunmuştu. Mezar taşlarındaki yazılar açık- seçik okunuyordu...
Eyalet valisi bizi kendi konağına davet etti. Biz Türkiye'den beş on kişi vardık. Yetim çocuklar kasideler okuyordu. Biz de Kur'an okuduk. Sonra bizi evine özel yemeğe davet etti. Bütün devâir-i devlet orada idi. Türkiye'den felçli hanımın gönderdiği parayı takdim edip, mektubunu da okumaya başladım. Cümle cümle tercüme ettiler. Uzun boylu o müheykel yapılı zat, ağlamaya başladı. "İşte bizim gerçek kardeşlerimiz, bu fedakâr ve samîmî Türkiyeli Müslümanlar!" dedi... Bütün bu konuşmalar ve görüşmeler televizyon kanalı tarafından halka aynen gösterildi... Bunun CD'leri Malatya Pazarı sahiplerinden Ahmet Bey arkadaşımızda mevcuttur...
İbretle ve derslerle dolu bu Açe felâketinin hepimize verdiği mesajları iyi idrak etmemiz gerektiği kanaatini taşıyorum...
Zaman
 
Üst