Sünnetler ve Bidatlerdeki Hassasiyet

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Sünnetler ve Bidatlerdeki Hassasiyet

Namazlarda gelenekçi duyarlılıkla, dini kaynağından öğrenme ve yaşama duyarlılığı arasındaki önemli fark birinde adeta sünnet gibi önemsenen bidatlerin korunması diğerinde ise sünnetlere riayet edilmesidir. Bunda da bilgilenme ve sünneti önemseme çabası etkili olmaktadır.

Örneğin Türkiye'de halkın geneli özellikle bilgiden yoksun dindarlığın etkisinde olan kesim namazlardan sonra müezzinin komutlarıyla zikir çekmeyi önemser. Oysa her ne kadar Resûlullah (s.a.s.)'ın namaz sonrasında yaptığı muhtelif zikirler olsa da bunların müezzinin idaresinde çekilmesi sonradan ortaya çıkmıştır ve sünnette yeri yoktur. Bunu Türkiye'de halkın geneliyle konuştuğun zaman şiddetli tepkiyle karşılaşabilirsin. Bazı toplumlarda ise tam tersi bir durum söz konusudur ve bu tür uygulamalar tepkiyle karşılaşır. Hatta bazı kesimler tepkiyi aşırıya vardırırlar.

Türkiye'de buna karşılık tahiyyatu'l-mescid namazı çok nadir kılınmaktadır. Hatta biri ezandan hemen önce veya ezan okunurken camiye girdiğinde tahiyyatu'l-mescid namazı kılsa etraftakiler “bu adam ne namazı kılıyor acaba?” diye düşünür. Birçokları da o kişinin bir önceki vaktin namazını çok geciktirdiğini zannedebilir. O yüzden bazıları normalde tahiyyatu'l-mescid sünnetini bilmekle birlikte böyle zan altında kalmamak için terk ederler. Fakat sünneti öğrenmeye ve gereğini yerine getirmeye özen gösteren toplumlarda tahiyyatu'l-mescid namazı daha çok kılınmaktadır.

Sünnette yeri olmayan geleneklerin ve bidatlerin adeta sünnet gibi muhafaza edildiği toplumlarda dikkat çeken önemli bir husus da kandil geceleri kolaycılığıdır. Bunlardan Kadir gecesi dışında kalanlar hakkında nakledilen rivayetlerin tamamına yakını zayıftır. Bazı geceler hakkında hasen rivayetler olsa da o gecelere özel herhangi bir namaz şekli rivayet edilmemiştir. Tavsiye edilen sadece, Kadir gecesi dâhil bu gecelere hürmeten nafile ibadet, zikir ve istiğfardır. Fakat bazı gelenekçi toplumlarda Kandil gecelerine ve bazı özel günlere ait dinî uygulamalar, ibadet şekilleri geliştirilmiş ve sünnet gibi korunmaktadır. Hatta bazı mevzu rivayetlerde bu gecelerde elli yıl geriye elli yıl ileriye doğru yüz yıllık bir süreci kapsayan ömürde işlenen tüm günâhların bağışlanacağı haber verildiği için işin kolayı bulunmuş olmaktadır.

Türkiye toplumunda bu uygulamaların çok yaygın olduğu ve önemsendiği biliniyor. Bu uygulamalar diğer Türk halklarında ve Türklerin etkisinde kalan Balkanlarda da mevcuttur. Mısır ve Suriye gibi gelenekçi yapının korunduğu bazı Arap toplumlarında da sürdürülmektedir. Ama Arap toplumlarının çoğunda terk edilmiştir. Bazı Müslüman Afrika toplumlarında ise bu uygulamaların farklı versiyonları bulunmaktadır.

Bu arada bidatlerin itikadî prensiplere ve ibadetlere taalluk eden ilaveler olduğunu, bu konularda Kur'an ve sünnetin esas alınması gerektiğini, Kur'an ve sünnette delili ya da örneği olmayan bir itikadî kuralın veya ibadete müteallik bir uygulamanın dine ilave edilmesinin Resûlullah (s.a.s.)'ın açık ifadesiyle bidat olarak tanımlandığını ve kesin bir şekilde yasaklandığını hatırlatalım. Gündelik hayat, toplum düzeni, hukuk, iktisat vs. gibi konularda esas olan vazıh (açık) hükümlerin dikkate alınması, emirlerin yerine getirilmesi ve yasaklardan kaçınılmasıdır. Bunlar yapıldığı takdirde hayata yeniliklerin eklenmesiyle bidat işlenmiş olunmaz.

Ahmed Varol /Vuslat Dergisi Kasım 2010
 
Üst