delinin biri
Tecrübeli
Âlemlerin Rabbı olan ALLAH’A hamd olsun. Salât ve selam, (Aleyhisselatu Vesselam) Efendimiz emin peygamber Muhammed’e.
Sonra, onun pak âline. Ve ashabının tümüne olsun.
ibn-i Abbas Radıyallahu Anhum Hz.’inden naklen anlatıyor.
—bir gün Resulullah (Aleyhisselatu Vesselam) ile beraberdik. ansarlardan birinin evinde toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk, sohbete dalmıştık. Bu arada dışardan bir ses geldi:
—ev sahibi. içerdekiler. Eve girmem için bana izin verir misiniz?
Benim sizden bir dileğim var. Görülecek bir işim var.
Bunun üzerine, herkes Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimizin yüzüne bakmaya başladı, orada ve her zaman büyük oydu. izin ondan çıkacaktı.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz duruma vakıf oldu ve:
—bu seslenen kimdir bilir misiniz? Buyurdu. Biz hep birden şöyle dedik.
—en iyi bilen ALLAH ve Resulüdür.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz:
—o, lâin iblistir. Şeytandır. ALLAH’IN laneti üzerine olsun.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz duruma vakıf oldu ve:
—bu seslenen kimdir bilir misiniz? Buyurdu. Biz hep birden şöyle dedik.
—en iyi bilen ALLAH ve Resulüdür.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz:
—o, lâin iblistir. Şeytandır. ALLAH’IN laneti üzerine olsun.
Buyurunca; hemen Hz. Ömer;
—ya Resulullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz buna izin vermedi ve şöyle buyurdu:
—dur ya Ömer, biliyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir. Öldürmeyi bırak.
—ya Resulullah, bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz buna izin vermedi ve şöyle buyurdu:
—dur ya Ömer, biliyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir. Öldürmeyi bırak.
Sonra şöyle buyurdu:
—kapıyı ona açın gelsin. O,buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.
—kapıyı ona açın gelsin. O,buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.
Bundan sonrasını ondan dinleyelim; yani ravi’den. Şöyle anlattı:
—kapıyı ona açtılar. içeri girdi ve bize göründü. Bir de baktık ki, şekil şu: bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinin altında altı yedi kadar kıl sallanıyordu. At kılı gibi.
Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, şöyle bir selam verdi:
—selam sana ya Muhammed; selam size ey cemaat-ı Müslimin.
—selam sana ya Muhammed; selam size ey cemaat-ı Müslimin.
—selam Allah’ındır ya lâin.
Sonra ona şöyle buyurdu.
—bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş? Şeytan şöyle anlattı:
—benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
—benim buraya gelişim, kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz sordu:
Şeytan anlattı:
—izzet sahibi Rabbin katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki:
—ALLAH-ü Taala sana bir emir veriyor:
Muhammed’e gideceksin. Ama düşük ve zavallı bir halde. Tevazu ile.
Muhammed’e gideceksin. Ama düşük ve zavallı bir halde. Tevazu ile.
Ona gideceksin ve âdemoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona.
Sonra O; sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin.
Sonra ALLAH-ü Taala buyurdu ki:
—söylediklerine yalan katarsan, doğruyu söylemezsen. Seni kül ederim; rüzgâr savurur. Düşmanların önünde, seni rüsva ederim.
Sonra ALLAH-ü Taala buyurdu ki:
—söylediklerine yalan katarsan, doğruyu söylemezsen. Seni kül ederim; rüzgâr savurur. Düşmanların önünde, seni rüsva ederim.
işte. Böyle ya Muhammed, o emri üzerine sana geldim.
Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesinden daha zor bir şey yoktur.
Bundan sonra Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz şöyle sordu:
—madem sözlerinde doğru olacaksın o halde anlat: halk arasında en çok sevmediğin kimdir?
Şeytan şu cevabı verdi:
—sensin ya Muhammed. ALLAH’IN yarattıkları arasında senden çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki?
—sensin ya Muhammed. ALLAH’IN yarattıkları arasında senden çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra, senin gibi kim olabilir ki?
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz sordu:
—benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?
Şeytan anlattı:
Muttaki bir genç ki, varlığını ALLAH yoluna vermiştir.
Bundan sonra, soru cevap aşağıdaki şekilde devam etti. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz sordu; şeytan anlattı:
—sonra kimi sevmezsin?
—kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan âlimi.
—kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan âlimi.
—sonra?
—temizlik işinde. Yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı devam eden kimseyi.
—temizlik işinde. Yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı devam eden kimseyi.
—sonra
—sabırlı olan fakiri ki; ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz. Halinden şikâyet etmez.
—sabırlı olan fakiri ki; ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz. Halinden şikâyet etmez.
—peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nereden bilirsin?
—ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, ALLAH onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez.
Hâsılı, onun sabrını; halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlarım.
—sonra kim?
—şükreden zengin.
—şükreden zengin.
—peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın? Onu görürsem ki, aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki; o şükreden zengindir.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu:
—peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?
—ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
—ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
—neden böyle olursun; ya lâin?
—çünkü bir kul, ALLAH için secde edince bir derece yükselir.
—çünkü bir kul, ALLAH için secde edince bir derece yükselir.
—peki, oruç tuttukları zaman nasıl olursun?
—o zaman da bağlanırım, onlar iftar edinceye kadar.
—o zaman da bağlanırım, onlar iftar edinceye kadar.
—peki, hac yaptıkları zaman nasıl olursun?
—o zamanda çıldırırım.
—o zamanda çıldırırım.
—peki ya kur’an okudukları zaman nasıl olursun?
— o zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
— o zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
—peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?
—ha, işte. O zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline beni ikiye böler.
—ha, işte. O zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır eline beni ikiye böler.
Resulullah efendimiz sebebini sordu:
—neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya ebamürre?
—neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya ebamürre?
Bunun üzerine iblis:
Onu da anlatayım.
Dedikten sonra anlatmaya başladı:
Dedikten sonra anlatmaya başladı:
—çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki:
1--ALLAH-ü Taala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2—o, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3—ALLAH-ü Taala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasına perde yapar.
4—ALLAH-ü Taala, belayı, sıkıntıları ve ahları onlardan defeder.
1--ALLAH-ü Taala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2—o, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3—ALLAH-ü Taala, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasına perde yapar.
4—ALLAH-ü Taala, belayı, sıkıntıları ve ahları onlardan defeder.
Bundan sonra Aleyhisselatu Vesselam efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu:
—Ebu Bekir için ne dersin?
—o bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi. islama girdikten sonra bana nasıl itaat eder?
—o bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi. islama girdikten sonra bana nasıl itaat eder?
—peki, Ömer bin Hattab için ne dersin?
iblis buna şu cevabı verdi:
—ALLAH’A yemin ederim ki; her gördüğüm yerde ondan kaçtım.
—ALLAH’A yemin ederim ki; her gördüğüm yerde ondan kaçtım.
—peki, Osman bin Affan için ne dersin?
—ondan utanırım. Hem de çok. Nasıl ki, Rahman’ın melekleri de ondan utanırlar.
—ondan utanırım. Hem de çok. Nasıl ki, Rahman’ın melekleri de ondan utanırlar.
—peki, Ali bin Ebu Talib için ne dersin?
iblis onun için de şöyle dedi:
—ah, onun elinden bir kurtulsam. O, kendi başına kalsa; bende kendi başıma kalsam. O, beni bıraksa, bende onu bıraksam. Ben onu bırakırım; ama o beni bırakmaz.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplarda kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu:
—ümmetime saadet ihsan eden; seni de, belli bir vakte kadar şekil kılan ALLAH’A hamd olsun.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimizin o cümlesini duyan lâin iblis şöyle dedi:
—heyhat, heyhat. Ümmetin saadeti nerde? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın? Ben, onların mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler.
Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren ALLAH’A yemin ederim ki; onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve âlimlerini. Ümmilerini ve okumuşlarını. Fecirlerini ve abidlerini(Çok ibadet edenlerini). Hâsılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat. ALLAH’IN halis kullarını. Evet, bunları azdıramam.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhisselatu vesselam efendimiz sordu:
—sana göre ihlâs sahibi olan muhlis kullar kimlerdir?
Bu soruya iblis şu cevabı verdi:
—bilmez misin? Ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever. O ALLAH için bir ihlâs sahibi değildir. Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, methedilmekten hoşlanmaz. Bilirim ki o: ihlâs sahibidir. Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul, malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir.
Bilmez misin ki; mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki; ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyük günahları arasındadır.
—sana göre ihlâs sahibi olan muhlis kullar kimlerdir?
Bu soruya iblis şu cevabı verdi:
—bilmez misin? Ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever. O ALLAH için bir ihlâs sahibi değildir. Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, methedilmekten hoşlanmaz. Bilirim ki o: ihlâs sahibidir. Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul, malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir.
Bilmez misin ki; mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki; ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyük günahları arasındadır.
iblis anlatmaya devam etti:
—ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra. O her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım. Bir kısmını da meşayine saldım. Bir kısmını da, ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince; aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince. Onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da, abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahitlerin. Onlar, bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne. Hep dolaşıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye. işte. Böylece, onlardan ihlâsı alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlâssız yaparlar gayrı. Ama bu hallerinin farkında olamazlar.
—ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra. O her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım. Bir kısmını da meşayine saldım. Bir kısmını da, ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince; aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince. Onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da, abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahitlerin. Onlar, bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne. Hep dolaşıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye. işte. Böylece, onlardan ihlâsı alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlâssız yaparlar gayrı. Ama bu hallerinin farkında olamazlar.
iblis bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikâyesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi:
—bilmez misin; ya Muhammed, rahip Barsisa; tam yetmiş yıl ihlâs ile ALLAH’A ibadet etti. Bu ibadetin sonunda, ona öyle bir hal ihsan edilmiş ki: her dua ettiği hasta, duası bereketi ile şifa buluyordu. Onun peşine takıldım; hiç bırakmadım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi.
—bilmez misin; ya Muhammed, rahip Barsisa; tam yetmiş yıl ihlâs ile ALLAH’A ibadet etti. Bu ibadetin sonunda, ona öyle bir hal ihsan edilmiş ki: her dua ettiği hasta, duası bereketi ile şifa buluyordu. Onun peşine takıldım; hiç bırakmadım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi.
Bu o kimsedir ki; ALLAHU TAALA aziz kitabında, ona şöyle anlatır:
—şeytanın hali gibidir ki; o insana:
—kâfir ol.
Dedi. Vaktaki o kâfir oldu; bu defa ona şöyle dedi:
<ben, senden uzağım. Ben, âlemlerin Rabbı olan ALLAH’TAN korkarım.> (59/16)
—kâfir ol.
Dedi. Vaktaki o kâfir oldu; bu defa ona şöyle dedi:
<ben, senden uzağım. Ben, âlemlerin Rabbı olan ALLAH’TAN korkarım.> (59/16)
iblis, bundan sonra, bazı kötü huylar üzerine durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı.
Yalan:
—bilmez misin ya Muhammed, yalan bendedir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse, o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse, o benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed, ben Adem’e ve Havva’ya yalan yere ALLAH’A ant içtim.
-<muhakkak, ben size nasihat ediyorum.>(7/16) dedim. Bunu yaparım; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
—bilmez misin ya Muhammed, yalan bendedir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse, o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse, o benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed, ben Adem’e ve Havva’ya yalan yere ALLAH’A ant içtim.
-<muhakkak, ben size nasihat ediyorum.>(7/16) dedim. Bunu yaparım; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
Gıybet-koğuculuk:
Gıybet ve koğuculuğa gelince. Onlar da, benim meyvelerim ve şenliğimdir.
Gıybet ve koğuculuğa gelince. Onlar da, benim meyvelerim ve şenliğimdir.