Onları izlemeye devam edince namazı kaçırıyor çocuklarımız

*TuanA*

Vip Üye
Özel Üye


Hafızamızı çalanlar “hatırlayacaksınız” diyorlar. Doğru söylüyorlar. Çünkü hafızamızı çalan onlar. Hafızamız ellerinde olunca neyi ne zaman ne kadar ve nasıl hatırlayacağımızı biliyor ve rahatça söyleyebiliyorlar.

Hafızamızı işgal edip esir aldıkları için de bize rahatça “bizden ayrılmayın; ... programı az sonra devam edecek” diye emirler yağdırmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Ve biz de ayrılmıyoruz. Çünkü “biz ayrılamayız”.

İradelerini, onların kirli ellerine teslim edenlerin onlardan hiçbir farklılıkları da yoktur aslında. Benzerliklerini inkar etmek ya da gizlemek yerine onların adlarına sunaklarda adaklar sunup ‘isim’lerini büyük bir şeref ve minnet duygusuyla sağ omuzlarında taşırlar ve kalplerinin toplar damarının akciğere tam birleştiği noktada reklama geçiyorlar.

Sonra dönüp “hatırlayacaksınız” diyorlar. Aradan geçen zamanın sonunda bize uyguladıkları testlerin hiçbirinde başarı gösteremediğimiz halde bu başarısızlığın nedenin ne olduğunu bir türlü bir yerlerden çıkarsayamıyoruz ve bununla ilgili bize vadedilen hatırlama sözünü de hatırlayabilemiyoruz.

Yüzümüze ayna tutuyorlar. Aynada onların yüzlerini görüyoruz. Köşe kapmaca oynayan çocukların ışıltısı yok yüzlerinde. Krem kullanıyorlar ve ellerinin gerçek kokusunu hiçbir zaman duyamıyoruz. Onlar da duyamıyorlar. Ellerinde elma kokusu da yok. Bizimkinde de yok artık. Ne çocuk ışıltısı ne de elma kokusu...

Çocuklarımız, bizim çocuklarımıza benzemiyor artık böylece. Çocuklarımız onların çocuklarına benziyor. Hiç susamıyorlar mesela. Yani öyle zannediyorlar. Yalandan kim ölmüş ki. Bizim çocuklar da ölmüyorlar ama sadece uzaklaşıyorlar: bizden ve onlardan. Onlara yak(ın)laştıkça iki taraftan da uzaklaşıyorlar. Çocuklarımız bizi; onlar da çocuklarımızı habire iteleyip duruyorlar. Dengesi bozulan sadece ikimiz oluyoruz: biz ve çocuklarımız...

Onların çocukları birbirlerine sokuluyorlar. Ve elleri kanlar içinde ayrılıyorlar. Sonra kiliselere gidiyorlar. Ve Budha’ya dua ediyorlar. Budha, sol gözünü kırpıyor. Çocukları sıradan gülümsüyorlar. Yanı başlarında duran ve sıra dışı kalan çocuklarımızsa irkilerek hayretler içinde onların çocuklarına özgü efektlerle hayret ve şaşkınlıklarını yansıtmak için “waaaooowww!” diye hep bir ağızdan bağırıyorlar. Çocuklarımıza alaylı bir şekilde yan gözle bakıp alaylı gülümsüyorlar; Budha’nın onlara gülümsemesine benzer bir gülüştür bu. Bizimkiler utanıyor ve susuyorlar. Ama onlar Budha’nın gülümsemesinden hiç te alınmıyorlar.

Çocukları dönüp bizimkilere hep biz ağızdan “hatırlayacaksınız” diyorlar. “neyi?” diye soruyor bizimkiler. Tam o anda...

“Bizi izlemeye devam edin” uyarısıyla araya reklamlar giriyor. Onlar Budha’yı terkediyorlar. Ve bizimkiler reklamlardan sonra heykelin yanında onları göremeyince “onları izlemeye devam ediyorlar”

Nike, Adidas, Lee Cooper, vs. giyiyorlar. Fast-food (hızlı yiyecek: what?) takılıyorlar; aceleleri var. Sinemaya gidiyorlar sonra maçlara gidiyorlar daha sonra tiyatroya gidiyorlar daha daha sonra... ve bizim çocuklar hep bir adım geriden onları izlemeye devam ediyorlar.

Ve namazı kaçırıyor bizim çocuklar.

./.

Oysa tarladan hasat topluyor babam, sonra elma bahçesinde elma toplayacak, daha sonra Karadeniz’e gidip fındık toplayacak daha. Daha daha sonra... daha yapacak bir sürü işi var babamın. Üretecek bir sürü şeyi var ama “kriz var diye” ürettiklerini pazarlayamıyor, elden çıkaramıyor babam. Çünkü babamın ürettiklerini alacak olanlar o sıra meşguller ve onları “izlemeye devam ediyorlar.”

İçten bir lâhavle çekip ikindi namazına duruyor babam.

./.

Rahmetli babaannem Pirâ ‘Ayşé’yi görüyorum rüyamda. Yine bana her zamanki gibi tam müezzinin ezan okuduğu sırada “ezan okunmadı mı daha?” diye soruyor. “iyi de babaanne, her zamanki gibi yine onikiden vurdun. Tam şu anda müezzin ezan okuyor” diye yüksek sesle cevap veriyorum. “Kusura bakma ama çoğu zaman senin ağır işittiğinden şüpheleniyorum.” diyorum kendisine. Sözlerim üstüste geldiği için anneme dönüp “ne diyor bu haylaz yine?” diyor. Annem “yok bişey babaanne, yok bişey.” diyor. Susuyor babaannem.

İçten bir lâhavle çekip ikindi namazına duruyor babaannem.

./.

Safahat’tan bir dize düşüyor aklıma :

“Ben böyle bakıp durmayacaktım dili bağlı...”

İçten bir lâhavle çekip ikindi namazına duruyorum.

Çocuklarımız onları “izlemeye devam” ediyorlar

Ve namazı kaçırıyor bizim çocuklar.


-mahmut yavuz-
 
T

Takva

Ziyaretçi
Allah razı olsun canım emeğine sağlık...Sadece çocuklarmı büyüklerde aynı :( Rabbim namaz sevgsini kalplerde büyütsün inş.
 
Üst