Namazın Rekatları kaçtır?

  • Konuyu başlatan rekatlar
  • Başlangıç tarihi
R

rekatlar

Ziyaretçi
Rekat ne demektir? Namazın rekatları nelerdir? Yani namazlar kaç rekattır? Bu namaz rekatları neye göre belirlenmiştir?
 

okuryazar

Uzman Üye
Rekat Nedir?

Rukû kökünden bir defa oluş bildiren bir mastar türü; namazın bir bütünlük meydana getiren bölümlerinden her biri. Rukû, sözlükte; eğilmek, rukû etmek, boyun eğmek, yoksul düşmek anlamlarına gelir. Bir namazda kıyam, rukû ve iki secdenin toplamı bir rek'attır. Bir namazda iki defa kıyam ile rukû ve secdeler bulunursa bu namaz iki rekatlı bir namaz olur. Üç veya dört defa bulunursa, namaz da üç veya dört rekatlı sayılır.

Namazların rekat sayıları şu şekilde sıralanabilir: Sabah namazının iki rekat sünneti, iki rekat da farzı vardır. Öğle namazının dört rekat ilk sünneti, dört rekat farzı, iki rekat da son sünneti vardır. İkindi namazının dört rekat sünneti, dört rekat da farzı vardır. Akşam namazının üç rekat farzı, iki rekat da sünneti vardır. Yatsı namazının dört rekat ilk sünneti, dört rekat farzı, iki rekat da son sünneti vardır.

Vitr namazı üç rekattır. Bayram namazları ise ikişer rekattır.

Cuma namazının dört rekat ilk sünneti, iki rekat farzı, dört rekat son sünneti, iki rekat da "vaktin sünneti" adıyla başka bir sünneti vardır.

Teravih namazı yirmi rekattır. Diğer nâfile namazlar da en az iki rekat olur (Bu namazların delilleri ve kılınış şekilleri için bk. "Namaz" mad.).

Hamdi DÖNDÜREN



Farz namazların rekat sayısının delili nedir?

Değerli kardeşimiz,

Namazın kılınış şekline dair Kuran’da ayrıntılı bilgi verilmemekle birlikte çeşitli ayetlerde kıraat (Müzzemmil 73/20), kıyam (Bakara 2/238), ka‘de (Âl-i İmrân 3/191), kıble (Bakara 2/144), abdest (Mâide 5/6), rükû ve secde (Hac 22/77) gibi namazın bazı şartlarına ve rükünlerine işaret edilmiştir.

Ayrıca yolculukta ve düşman tehlikesinin bulunması hallerinde namazın nasıl kılınacağı hususuna yer verilmiştir. (Nisâ 4/101-103)

Hz. Peygamber (asm), namazın İslâm’ın beş şartından biri (Buhârî, İmân, 1, 2; Müslim, İmân, 19-22) ve amellerin en faziletlisinin vaktinde kılınan namazolduğunu (Buhârî, Tevhid, 48), kulun kıyamet günü ilk olarak namazdan hesaba çekileceğini (Ebû Dâvûd, Salât, 145; Tirmizî, Salât, 188) bildirmiş, yeni müslüman olan birine her gün beş vakit namaz kılması gerektiğinisöylemiştir. (Buhârî, İmân, 34; Müslim, İmân, 8, 10, 29, 31)

Namazların rekatları konusunda ise, açık bir ayet yoktur.

Farz namazların rekat sayısıyla ilgili olarak da bir hadis rivayetine rastlayamadık.

Farz namazların rekat sayıları her gün cemaatle beş defa kılınan bir namaz olduğundan, bütün Müslümanlar tarafından çok bilindiği için, bu konuda insanlar böyle bir rivayeti aktarmaya ihtiyaç hissetmemiş olabilirler. Veya bizzat Hz. Peygamber bu rekat sayısını -fiili uygulamalarından dolayı- ayrıca belirtmeye ihtiyaç duymamış olabilir.

Bunun en büyük delili, Hz. Peygamberin farz namazlarla birlikte kılınan nafile/sünnetler için rekatlarını belirtmiş olmasıdır.

Farzlar daha ehemmiyetli olmasına rağmen, onların değil de sünnetlerin rekat sayısının belirtilmesi, farzların herkes tarafından çok iyi bilindiğini, ayrıca bir bilgiye gerek olmadığını göstermektedir.

Buhari ve Müslim gibi en sahih hadis kaynaklarında yer alan rivayete göre, Hz. Peygamberin “Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız siz de öyle kılın.”(bk.Neylu’l-Evtar, 1-2/472)

Peygamber Efendimiz (asm), “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız.” diyerek (Buhârî, Ezan, 18; Dârimî, Salât, 42) namazların rekat sayılarını ve kılınış şeklini uygulamalarıyla öğretip açıklamış, kendisine bu konuda soru soran bir kişiye, “İki gün bizimle kıl” diyerek onu uygulamalı olarak öğrenmeye yönlendirmiştir. (Müslim, Mesacid, 178; İbn Mâce, Mevakıtü’s-salât, 1; Nesâî, Mevâkıtü’s-salât, 7)

Bu hadis rivayetlerinin de gösterdiği gibi, her gün günde beş defa Resulullah ile birlikte namaz kılan sahabenin bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi olduklarını göstermektedir.

Nafile/sünnet namazları böyle değildir. Bunların önemli bir kısmı evde eda ediliyordu. Bu sebeple bunların belirtilmesine ihtiyaç vardı ve bu ihtiyaca binaen nafilelerle ilgili bilgi veren bir çok rivayetler de olmuştur.

Örneğin; Abdullah İbn Ömer şöyle demiştir: “Ben Hz. Peygamberle birlikte (aynı yerde) Öğleden önce 2, öğleden sonra 2, akşam namazından sonra 2, yatsıdan sonra 2, sabah namazından önce 2 rekat namaz kıldım.” (Buhari, Teheccud, 25)

Sahabe efendilerimiz döneminden itibaren namaz ibadeti, bütün çeşitleriyle Hz. Peygamber’in uygulama ve açıklamalarına uygun şekilde nesilden nesile dinî hayatın canlı bir parçası olarak intikal ettirilmiş, bütün Müslümanlar ve İslâm âlimleri namazın farz olduğu hususunda görüş birliği içinde olmuştur.

Bu sebeple fıkıh eserlerinde namazın farziyetinin kitap, sünnet ve icmâ delillerine dayandığı ve bu ibadetin en kuvvetli dinî vecîbelerden biri olduğu belirtilir.

Ayrıca hadis kaynaklarında yer alan Resûl-i Ekrem’in namazla ilgili fiilî, kavlî ve takrirî sünnetleri fakihler tarafından fıkıh metodolojisi çerçevesinde değerlendirilerek namazın çeşitleri, rek‘at sayıları, vücûb ve sıhhat şartları, rükünleri, kılınış biçimleri ve benzeri konular ayrıntılı şekilde incelenmiştir.

Fıkıh eserlerinde namazla ilgili konular, tahâret kısmından sonra ibadetlerin ilki olarak “kitâbü’s-salât” başlığı altında ele alınır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet



Namazların rekat sayısının hikmetleri var mıdır?


Değerli kardeşimiz,

Namaz veya ibadetlerin sayı ve miktarı tamamıyla Allah'ın iradesine ve isteğine göre belirlenmiştir.

Şöyle ki, şeriatın iki çeşit hükümleri vardır:

1. Taabbudi dediğimiz, yani hikmeti bilinmeyen ve tamamıyla Allah'ın emir ve yasağına bakan kurallardır.

2. Makul-ul mana dediğimiz ilahi emirler veya yasaklarda yatan hikmetlerin araştırılabileceği kısım.

Sizin sorduğunuz soruya bu taraftan da bakalım. Niye sabah namazı dört rekat da on veya yirmi rekat değil?.. Cevap; Allah emrettiği için. Öğle namazı Allah tarafından on rekat olarak tayin edilmiştir. Bunun hikmetini araştırmak sonuçsuz olacaktır. Çünkü Allah öyle emretmiştir. Ve bunun asıl cevabı budur. Ama bazı şeriat kuralları hikmetle izah edilebilir. Ama hikmetler asıl değildir; asıl olan Allah'ın emri veya yasaklamasıdır.

Mesela, Allah namazı niye emretmiştir? Buna istediğiniz kadar hatta ciltlerle hikmet ve gaye açısından cevap verilebilir. Niye oruç tutuyoruz, hikmetleri araştırılıp cevap verilebilir. Ama hikmet ve faydalar Allah'ın emri yerine geçemez.

Şöyle ki, orucun bir hikmeti insanların aç kalıp, yokluk içerisinde yaşayan insanların halinden anlayıp onlara şefkatle yaklaşmalarını sağlamaktır. Şimdi birisi bunu esas tutup "ben daha fazla aç kalıp daha fazla şefkat hissim kabarsın ve fakirlere daha fazla yardımda bulunayım" diyebilir. İmsak vakti saat 4.00 olduğu halde, bu adam gece saat 11.00'den oruca niyet edip, fakat akşam vaktine beş dakika kala orucunu açsa, orucu sahih olur mu? Elbette olmaz. Çünkü orucun açılması için belirli bir zaman var ve bu adam daha fazla aç kaldığı halde, oruç tutmuş olmuyor. Yani oruçtan beklenen hikmet daha fazla yerine gelmiş, fakat Allah'ın izin vermediği bir zamanda açtığı için oruç ibadeti yerine gelmemiştir.

İşte kardeşim İslamın tüm emir ve yasaklarına bu şekilde bakmamız gerekir. Yani Allah böyle emretmiş veya böyle yasakladığı için bunu yapıyoruz. Bunun hikmetleri elbette vardır. Ve bu hikmetler elbette araştırılır. Bu da bir ilim ve ibadettir. Ama hikmetler ve faydalar kesinlikle asıl değil, ayrıntıdır.

Meselâ içki, kumar, murdar hayvan eti ve rüşvet haram kılınmıştır. Akıl, bunların meşrû olmayış hikmetini kavrar. Eğer hükmün mânası, teyemmüm abdesti ve namazın rekatlarının sayısı veya şekli gibi akıl ile bilinemezse kıyas konusu olamaz. Ebû Hanîfe'ye göre, hüküm âyet ve hadislerinin hepsinin mânâsı akıl ile kavranabilir ve illetleri anlaşılır. Ancak ibâdet (taabbûdî) olduğuna dair delil bulunanlar bundan müstesnadır. Bu, meşrû oluş sebebi akıl ile kavranılamayan ibadet veyâ hükümlerin bir hikmet veya faydası yoktur, anlamına gelmez. Şüphesiz bunların da hikmet ve faydaları vardır; fakat akıl bunlardaki illeti anlayarak benzerlerine uygulama yeteneğine sâhip değildir.(M. Ebû Zehrâ, Usulü'l-Fıkh, Dâru'l-Fikri'l-Arabî, t.s, s. 234)

Mesela sizin e- mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde e-mail kutunuza giremezsiniz. İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin, salavatın çekilmesi veya belirli rekatta namazların kılınması gerekir. Bu sayıya kasten riayet edilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış yapılmış ise, Cenab-ı Hakk'ın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 
Üst