Muhammed Bekrî hazretlerine (r.a) bir gün, bâzı sevdikleri gelerek;
- Efendim, nefsimize en ağır gelen ibâdet ve amel hangisidir? diye sordular.
Cevabında;
- Namaz kılmaktır. Hattâ namaz, Allahü teâlâyı zikretmenin en güzel ve mükemmel şeklidir, buyurdu.
Şaşırdılar:
- Namaz kılmak mı Allahü teâlâyı zikirdir efendim?
- Evet, hattâ sadece namaz kılmak değil, namaza hazırlanmak bile bir nevî Allahı zikretmektir.
Anlıyamadılar:
- Nasıl yâni efendim?
Buyurdu ki:
- Namazla ilgili olan konuşmalarımız, Mesela, “Namaz vakti yaklaşıyor”, veyahut,
“Ezâna az zaman kaldı” veya “kalkıp abdest alayım” gibi konuşmaların tamamı,
esâsen Allahü teâlâyı zikirdir.
Merak ettiler:
- Hikmeti ne efendim?
Buyurdu ki:
- Çünki böyle sözler, Allahü teâlânın mühim emri olan namazı, dolayısiyle Allahü teâlâyı
hâtırlatıyor bizlere. Zikrin mânâsı da Allahü teâlâyı hâtırlamaktır zâten.
Alıntı
- Efendim, nefsimize en ağır gelen ibâdet ve amel hangisidir? diye sordular.
Cevabında;
- Namaz kılmaktır. Hattâ namaz, Allahü teâlâyı zikretmenin en güzel ve mükemmel şeklidir, buyurdu.
Şaşırdılar:
- Namaz kılmak mı Allahü teâlâyı zikirdir efendim?
- Evet, hattâ sadece namaz kılmak değil, namaza hazırlanmak bile bir nevî Allahı zikretmektir.
Anlıyamadılar:
- Nasıl yâni efendim?
Buyurdu ki:
- Namazla ilgili olan konuşmalarımız, Mesela, “Namaz vakti yaklaşıyor”, veyahut,
“Ezâna az zaman kaldı” veya “kalkıp abdest alayım” gibi konuşmaların tamamı,
esâsen Allahü teâlâyı zikirdir.
Merak ettiler:
- Hikmeti ne efendim?
Buyurdu ki:
- Çünki böyle sözler, Allahü teâlânın mühim emri olan namazı, dolayısiyle Allahü teâlâyı
hâtırlatıyor bizlere. Zikrin mânâsı da Allahü teâlâyı hâtırlamaktır zâten.
Alıntı