Muhabbet taassup değildir; olmamalıdır

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Allah için muhabbet hak ama taassup yasaktır. Kul, nefsini ve çıkarını savunmak için değil, hakkı korumak için yaratılmış ve mükellef yapılmıştır.

Hak, herkesin kendince güzel gördüğü şeyler değildir. Cenâbı Hakk’ın güzel olarak bildirdiğidir.

Nefsini kurtarmak isteyen Rabbine teslim olmalı. Makbul sevgi, ilâhi rıza ve edebe uyan sevgidir. Herkes kimi niçin sevdiğine bakmalı. Çünkü Allah için birbirini sevenler hâriç, bütün dostlar ahirette birbirinin düşmanı olacaktır.

“O gün (Allah için birbirini seven) muttakîlerin dışında bütün dostlar birbirinin azılı düşmanı olur.”715 ayeti, bize bu gerçeği haber verir.

Rahmet Peygamberi (s.a.v) de şöyle buyur:

“Kişi sevdikleri ile beraberdir.”716

“Allahu Teala buyurur ki: “Benim için birbirini seven, birbirini arayıp soran, birbirini ziyaret eden, birbirine infak edip ikramda bulunanlara muhabbetim hak olmuştur.”717

“Allahu Teala kıyamet günü şöyle buyurur: “Benim rızam için birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi (rahmet) gölgemde gölgelendireceğim.”718

İnsan sevgide sınır koyamayabilir. Bu yüzden kendi üstadını, hocasını, mürşidini övmek isterken, bir başka salih insanı, kamil mürşidi karalama, yaralama, yalanlama yoluna gitmemelidir.

Bütün salih müminler, kamil mürşitler birbirlerinin kardeşleridir, dostlarıdır. Çünkü Hz. Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurur:

“Benim asıl ehli beytim takva sahibi olanlardır. Kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun.”719

Buna göre kamil mürşitler Efendimiz’in ehli beytidir.

“Alimler peygamberlerin vârisleridir.”720

Hadisinden de anlıyoruz ki bütün Rabbanî alimler, Efendimizin manevî yükünü taşımakta, ümmetin manevî terbiye işini yürütmektedirler.

Öyleyse onların her biri, Allah rızası için ve Rasulullah’ın (s.a.v) hatırına sevilmeye, övülmeye layıktırlar. Ancak insan tabii olarak, terbiye ve sohbetine katıldığı bir arifin hukukunu korumada, onu sevip tanıtmada, güzel hallerini yaymada öncelikli davranabilir.

Ama bu, taraf tutma ve taassup olmamalıdır. Esasen bu durum, şahit olduğu bir güzelliği herkese duyurma gayretidir.

Arifler şöyle derler:

Mürit mürşidini akranları ile veya daha önceki mürşitlerle kıyas etmemeli, manevî nasibinin, terbiye ve irşadının kendi mürşidinde olduğunu, Allah’ın kendisini ona emanet ettiğini, âlem mürşitle dolu olsa da, nasibinin bu kapıdan geleceğini, bu manada kendi hastalığının şifası için mürşidinin tek olduğunu düşünmeli, bütün rağbet ve yönelişini ona yapmalıdır.721

Çünkü kamil bir mürşidin talebesi, mürşidinin kamil olduğuna kesin olarak inanmazsa, onun elinde fayda göremez. Fakat bu, taassuba ve taraf tutmaya dönüşmemelidir.
 
Üst