Medrese Hakkında Kısa Özlü Sözler ?

  • Konuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
Medrese Hakkında Kısa Özlü Sözler ?
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
MEDRESE HAKKINDA HER ŞEY!

Öyle bir yazı düşünün ki, kaleme alındığı günün üzerinden yarım yüzyıl geçsin ve kıymeti anca anlaşılsın. Merhum Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın, medreseleri konu edindiği makalesinin kaderi de böyle oldu. Sayılı’nın Ortaçağ İslam Dünyasında Yüksek Öğretim: Medrese” isimli çalışması, artık raflarda ve içerdiği bilgilerle günümüz gençlerine, tarih araştırmacılarına ışık tutuyor. “Ortaçağ İslam Dünyasında Yüksek Öğretim: Medrese” Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın, 1941 sonunda Har vard Üniversitesi’ne suni düğü “İslam Dünyasında Bilim ve öğretim Kurumları” isimli doktora tezinin, hukuk ve ilahiyat eğitim veren medrese sistemi Özerine yazılan bölümün genişletilmiş hali. Sayılı’nın bu makalesini, kendi çabalarıyla gün ışığına çıkarıp, daha çok kişinin ulaşmasına katkıda bulunan isim ise Recep Duran. Yakın Doğu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü öğretim Üyesi Recep Duran, İngilizce çevirisini de yaptığı bu makaleyi, kendi çabalarıyla kitaplaştırdı. O yüzden, kitap her yerde bulunmuyor ancak aşağıda belirtilen adresten kolayca temin edilebiliyor. Makalede, sadece İslam dünyasının ilim kaynağı olan medreseler hakkında rutin bilgiler yok Medreselerin, başta İslam dünyasına olmak üzere, çağlar ötesindeki ülkelere, yani insanlığa kattığı bakış açılan ve buluşları da var.

SAYILI: “TİYATRO ÇEVİREREK RÖNESANS OLMAZ”,

1948 yılında yayınlanan bu makalenin başarısı, bugüne kadar gün yüzü görmemiş bazı bilgilere yer veriyor olması; talihsizliği ise yeteri kadar yankı bulamaması. Yazıyı yeniden keşfeden ve İngilizce çevirisini de yapan Recep Duran’a göre, makalenin gündeme gelmemesinin nedenlerinden biri, “ortalıkta çok doksan” cinsten bir süreli yayında yer almamış olması. Duran’a göre makalenin iki önemi var; “Sayılı burada, Bati medeniyeti ve batılıların kendi iddia ve ifadeleriyle bunun da temelinde olan Yunan medeniyetinden başka bir medeniyetten söz etmekte. Medeniyetten söz edildiğinde ise etkileşimi şpn derecede vurgulayarak, bir Orta Doğu, bir
Orta Asya, bir Çin ve Hind’den söz edilebileceğine işaret ediyor. Makalenin ikinci önemi ise Sayılı’nın, böylesi bir iddiayı Batı medeniyetinin, o medeniyete ait birkaç tiyatro ve roman türünden eserlerin Türkçe’ye çevrilmesiyle alınmış olacağına, o medeniyet dairesine girilmiş olacağına olan inancın temelinde bulunduğu bir “Türk Rönesansı” furyası döneminde ortaya atmış olması. Duran, Saydı’nın, “teknoloji bile bir medeniyeti temsil etmeye yetmez, bir medeniyetin temelin-dekine, yani bilimine bakmalı” yorumunu hatırlattığı Açıklama bölümünde, Sayılı’nın, “rönesans” kavramını hakkıyla yorumlayan nadir insanlardan olduğuna da dikkat çekiyor.
ORTAÇAĞ İSLAM’I SAYESİNDE İLİM YAYGINLAŞTI
İslam Dünyası’nın bilim alanındaki üstünlüğünü, Avrupa’daki “Onikinci Yüzyıl Rönesansı”nın yaşandığı dönemde yitirdiğine dikkat çeken Sayılı, Ortaçağ İslam kültürünün, dünya entelektüel tarihi bakımından çok anlamlı görünen özelliğini şöyle tanımlıyor, “İslam Dünyası’nda gerçekleştirilen, eğitimin sistematik hale getirilmesindeki ve teşkilatlandırılmasındaki aşikar başarısıdır.”

Sayılı makalesinde; Ortaçağ İslam kültürü sayesinde, bilgiye ulaşmak için üst tabakadan olma gerekliliğinin ortadan kalktığım, bunun başarılmasıyla, İslam’ın dünya uygarlığına büyük katkı sağladığını, genellikle bir cami çevresindeki binalarda bulunan medreselerin, ileri seviyedeki eğitimi kapsadığını anlatıyor. Sayılı’nın makalesinde, yabana araştırmacıların medrese hakkındaki görüşlerine de yer verilmiş; “Barthold’un işaret ettiği üzere, medrese ve cami okulları arasındaki Gurk, tarikat okullarının kitaba daha az bağımlı olmaları ve ilgili alanlarının sınırlı oluşuydu. Pederson’ın belirttiği üzere, İslam’da öğrenme ile dindarlık tezahürü birbirinden ayrılmaz iki şeydir. Ribera, ortaçağ Avrupa üniversitelerinin, medrese sisteminin bilinçli taklidi olabileceği ihtimalini ileri sürer.”
Sayılı’nın medrese ile üniversiteler arasındaki farklılıklara, benzerliklere dikkat çektiği makalesi, gayrimüslim araştırmacıları biraz üzecek gibi...

KAĞIDI, İSLAM DÜNYASI YAYGINLAŞTIRDI

İslam dünyasında öğretimin yaygınlaştırılması ve halka mal edilmesi yönünde önemli aşamalar kaydedilmiştir. Bilgi edinmenin herkes için mümkün olması gerektiği zihniyeti tarihte ilk defa Ortaçağ İslam Dünyası’nda ortaya çıkmıştır. Ekonomik bakımdan elverişli bir şekilde kağıt imal edilmesi İslam dünyasında başarılmıştır. Sekizinci yüzyılın ortalarına doğru Semerkand’da pamuktan kağıt imal edilmiş ve bir yeni yöntem bütün İslam ülkelerine çabucak yayılmıştır. Ucuz kağıt imali eğitimin yaygınlaşmasında önemli bir etken olarak düşünülmelidir. Pamuktan kağıt imali; muhtemelen, matbaanın icadının eğitimin teşvikinde oynadığı rol kadar önemli bir rol Oynamıştır. Keza, kağıt İslam ticareti için önemli bir ihraç maddesi idi. Bu yüzden, İslam Dünyası ite Avrupa arasında bir teması sağlamakta ve bu teması kolaylaştırmakta bir katkısı olmuş olmalıdır ki, bu temas dünya entelektüel tarihinde önemli bir dönemdir. Medrese, Ortaçağ’da Avrupa’daki üniversitenin İslam dünyasındaki dengidir.
Medrese, Ortaçağ’da Avrupa’daki üniversitenin İslam dünyasındaki dengidir.

ÖĞRENCİYE HARÇLIK VERİLİRDİ

Medreseye her zaman bir kütüphane bağlıdır ve medresenin oldukça sabit ve belirli bir programı vardır.
Medresede eğitim ücretsizdi, öğrenciler herhangi bir ücret ödemeksizin medresede kalırlar, yemek ve barınma için ücret ödemezlerdi. Bunlara ek olarak, öğrenciler harçlık da alırdı.
Mustansırıye medresesi, İskenderiye’deki Salahaddin medresesi ve İstanbul’daki Fatih Sultan Mehmed medresesi gibi bazı medreselerin özel hastaneleri ve hamamları vardı.
En görkemli medreseler arasında Semerkand ve Buhara yörelerinde Timur ve Uluğ Bey tarafından yaptırılan medreseler ile Osmanlılarda 15 ve 16. yüzyıllarda Fatih Sultan Mehmed ve kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan medreseler sayılır.

Camide bulunan medreselerde, hoca camide bir direğin dibine veya bir köşeye oturur, öğrencileri de hocanın çevresinde bir daire oluştururdu. Bu şekilde oluşan bir sınıf ‘halka’ diye adlandırılırdı.
Camideki eğitim dinsel karakterli idi, fakat din dışı konularını dışta bırakılması zorunlu değildi.
Müderris, bugünkü dile profesör veya başöğretmen olarak çevrilebilir.
Kaynak: Gerçek Hayat Dergisi, Sayı: 2002/52
 
Üst