Akaid konusunda Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûdel-Mâtürîdî'nin görüşlerini benimseyenlerin oluşturduğu Ehl-i sünnet mezhebininadıdır.İmam Mâtürîdî yaklaşık 238 (852) yılında Türkistan'da Semerkant şehrininbir köyü olan Mâtürîd'de doğmuştur. Türk olması kuvvetle muhtemeldir.Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan İmam Mâtürîdî'nin eserleriincelendiğinde, onun kelâm, mezhepler tarihi, fıkıh usulü ve tefsir alanlarındaotorite olduğu görülür. Eserlerinde Ehl-i sünnet'in temel prensiplerinihem âyet ve hadislerle hem de aklî delillerle savunmuş, özellikle Mu‘tezileve Şîa'nın görüşlerini tenkit etmiştir. 333 (944) yılında Semerkant'ta vefatetmiştir.İslâm dünyasında hicrî II. asırdan itibaren ortaya çıkan bid‘atçı mezheplere,özellikle akılcı bir tavır takınan Mu‘tezile'ye, Selef’in metoduyla karşıçıkmak, Ehl-i sünnet inancını savunmada yetersiz kalıyordu. Bu sebepleinanç konularında, âyet ve hadislerin yanında akla da yer verecek, aklîaçıklamalar yaparak konunun daha iyi anlaşılmasını ve kabul edilmesinisağlayacak yeni doktrinlere ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın bir sonucuolarak Ehl-i sünnet kelâmının iki önemli mezhebi Mâtürîdiye ve Eş‘ariyyeortaya çıkmıştır.Mâtürîdîlik, akaid sahasında âyet ve hadisle birlikte, aklı da dinin anlaşılmasıiçin gerekli bir temel kabul etmiş, İmam Mâtürîdî'den itibaren kelâmmetodunu gittikçe geliştirmiştir. Mâtürîdiyye, bazı konularda Selef'e Eş‘ariyye'dendaha yakındır. Bazı konularda ise, daha akılcı davrandığındanEş‘ariyye ile Mu‘tezile arasında yer almıştır. Bir kısım araştırmacılar MâtürîdîliğiHanefîliğin devamı sayarlar. Onları bu düşünceye iten sebep, İmamMâtürîdî'nin, İmam Ebû Hanîfe’nin akaid konusunda koyduğu prensipleriaçıklayıp geliştirmiş olmasıdır. Ebû Hanîfe’nin ve Hanefîliğin bu anlamdakietkisi bir gerçek olmakla beraber, İmam Mâtürîdî ve öğrencilerinin eserleriincelendiğinde, Mâtürîdîliğin inanç konularında tutarlı ve köklü çözümlergetiren, meselelere çok iyi nüfuz ederek önemli bir sistem kuran müstakil birkelâm mezhebi olduğu açıkça görülür. Ne var ki Mâtürîdîlik, Mâverâünnehirgibi kapalı bir havzada ortaya çıkması, Bağdat ve Basra gibi dönemin ilimve siyaset merkezlerinden uzak bir bölgede yayılması sebebiyle Eş‘arîlikkadar şöhret bulamamıştır. Hakîm es-Semerkandî (ö. 342/953), Ebû Selemees-Semerkandî (ö. IV/X. asır), Ebü'l-Yüsr Muhammed el-Pezdevî (ö. 493/1100), Ebü'l-Maîn (Muîn) en-Nesefî (ö. 508/1115), Ömer en-Nesefî (ö.537/1142), Ebü’l-Berekât Hâfızüddin en-Nesefî (ö. 710/1310), Burhâneddinen-Nesefî (ö. 687/1289), İbnü'l-Hümâm (ö. 861/1457), Kadı CelâleddinzâdeHızır Bey (ö. 863/1458) ve Beyâzîzâde Ahmed Efendi (ö. 1098/1687) enmeşhur Mâtürîdî kelâmcılarıdır.Mâtürîdiyye Ehl-i sünnet'in temel prensiplerinde Eş‘arîler ile aynı görüşteolmakla beraber, şu görüşleriyle onlardan ayrılırlar: 1. Dinî tebliğ olmasa dakişi akılla Allah'ı bulabilir. 2. İyi ve kötü, güzel ve çirkin akılla bilinebilir.Allah Teâlâ bir şeyi güzel ve iyi olduğu için emretmiş, kötü ve çirkin olduğuiçin yasaklamıştır. 3. Kulda başlı başına bir cüz'î irade vardır. Kul iradesiyleseçimini yapar, Allah da kulun seçimine göre fiili yaratır. 4. Yüce Allah'ındiğer sıfatları gibi tekvîn sıfatı da ezelîdir. 5. Allah kulun gücünün yetmeyeceğişeyleri kula yüklemez. 6. Allah'ın fiillerinin muhakkak bir sebep vehikmeti vardır. Fakat kul her zaman bu sebep ve hikmetleri bilemeyebilir. 7.Peygamberlerde aranan niteliklerden biri de erkek olmaktır. Bu sebeple kadınpeygamber gönderilmemiştir. 8. Allah'ın nefsî kelâmı işitilemez. İşitilennefsî kelâmın varlığını gösteren lafzî kelâm yani Kur'an'ın harf ve sesleridir.Bugün dünyadaki Sünnî müslümanların en azından yarısını oluşturanHanefîler'in büyük bir çoğunluğu inançta Mâtürîdî mezhebine bağlıdırlar.Mâtürîdiyye, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Çin, Hindistan, Pakistan ve Eritre'deyayılmıştır. Genellikle Türkler fıkıhta Hanefî, inançta Mâtürîdî'dirler.
[FONT=Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif]Kunfeyekun.Org
[/FONT]Kaynak:Diyanet İlmihali
[FONT=Verdana, Arial, Tahoma, Calibri, Geneva, sans-serif]Kunfeyekun.Org
[/FONT]Kaynak:Diyanet İlmihali