Mantar panoya ne yazardınız???

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Birinci Makam

Şu kelâm-ı tevhidînin on bir kelimesinin herbirinde birer müjde var. Ve o müjdede birer şifa ve o şifada birer lezzet-i mâneviye bulunur.

BİRİNCİ KELİME

لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ da şöyle bir müjde var ki:

Hadsiz hâcâta müptelâ, nihayetsiz a’dânın hücumuna hedef olan ruh-u insanî şu kelimede öyle bir nokta-i istimdad bulur ki, bütün hâcâtını temin edecek bir hazine-i rahmet kapısını ona açar. Ve öyle bir nokta-i istinad bulur ki, bütün a’dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanın sahibi olan kendi Mâbudunu ve Hâlıkını bildirir ve tanıttırır, sahibini gösterir, mâliki kim olduğunu irâe eder. Ve o irâe ile, kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, daimî bir süruru temin eder.

İKİNCİ KELİME

وَحْدَهُŞu kelimede şifalı,saadetli bir müjde vardır. Şöyle ki:

Kâinatın ekser envâıyla alâkadar ve o alâkadarlık yüzünden perişan ve keşmekeş içinde boğulmak derecesine gelen ruh-u beşer ve kalb-i insan,
وَحْدَهُ kelimesinde bir melce, bir halâskâr bulur ki, onu bütün o keşmekeşten,o perişaniyetten kurtarır.Yani,وَحْدَهُ mânen der:

Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temelluk edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anah-
tarı Onun yanında, herşeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.

ÜÇÜNCÜ KELİME

لاٰشَرِيكَ لَهُ Yani, nasıl ki ulûhiyetinde ve saltanatında şeriki yoktur; Allah bir olur, müteaddit olamaz. Öyle de, rububiyetinde ve icraatında ve icâdâtında dahi şeriki yoktur.

Bazan olur ki, sultan bir olur, saltanatında şeriki olmaz; fakat icraatında, onun memurları onun şeriki sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mâni olurlar, “Bize de müracaat et” derler. Fakat Ezel-Ebed Sultanı olan Cenâb-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi, icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere, şeriklere muhtaç değildir. Emir ve iradesi, havl ve kuvveti olmazsa, hiçbir şey hiçbir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruya herkes Ona müracaat edebilir. Şeriki ve muini olmadığından, o müracaatçı adama “Yasaktır, Onun huzuruna giremezsin” denilmez.

İşte, şu kelime ruh-u beşer için şöyle bir müjde verir ki:

İmanı elde eden ruh-u beşer, mânisiz, müdahalesiz, hâilsiz, mümanaatsız, her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazâin-i rahmet mâliki ve defâin-i saadet sahibi olan Cemîl-i Zülcelâl, Kadîr-i Zülkemâlin huzuruna girip hâcâtını arz edebilir. Ve rahmetini bulup kudretine istinad ederek kemâl-i ferah ve süruru kazanabilir.

DÖRDÜNCÜ KELİME

لَهُ الْمُلْكُ Yani,mülk umumen Onundur. Sen, hem Onun mülküsün, hem memlûküsün, hem mülkünde çalışıyorsun. Şu kelime, şöyle şifalı bir müjde veriyor ve diyor:

Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise, beyhude ıztıraba düşüp azap çekme. Mülk başkasınındır. O Mâlik hem Kadîrdir, hem Rahîmdir. Kudretine istinad et;
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safâyı bul.

Hem der ki: Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefâsını değil, safâsını çek. O hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler” de, pencerelerden seyret, içlerine girme.

BEŞİNCİ KELİME

لَهُ الْحَمْدُ Yani, hamd ve senâ, medih ve minnet Ona mahsustur, Ona lâyıktır.
Demek nimetler Onundur ve Onun hazinesinden çıkar. Hazine ise daimîdir. İşte şu kelime şöyle müjde verip diyor ki:

Ey insan! Nimetin zevâlinden elem çekme. Çünkü rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevâlini düşünüp o elemden feryad etme. Çünkü o nimet meyvesi, bir rahmet-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâki ise, meyve gitse de yerine gelen var. Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti hamd ile düşünüp, lezzeti, birden yüz derece yapabilirsin. Nasıl ki, bir padişah-ı zîşânın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde, yüz, belki bin elmanın lezzetinin fevkinde, bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder. Öyle de, لَهُ الْحَمْدُ kelimesiyle, yani hamd ve şükürle, yani nimetten in’âmı hissetmekle, yani Mün’imi tanımakla ve in’âmı düşünmekle, yani Onun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in’âmının devamını düşünmekle, nimetten bin derece daha leziz, mânevî bir lezzet kapısını sana açar.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
ALTINCI KELİME

يُحْيِى Yani,hayatı veren Odur. Ve hayatı rızıkla idame eden de Odur. Ve levazımat-ı hayatı da ihzar eden yine Odur. Ve hayatın âli gayeleri Ona aittir ve mühim neticeleri Ona bakar; yüzde doksan dokuz meyvesi Onundur. İşte şu kelime, şöyle fâni ve âciz beşere nidâ eder, müjde verir ve der:

Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki, o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyûma aittir. Masarıf ve levazımatını O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve Ona aittir. Sen o gemide bir dümenci neferisin. Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel faideler verdiğini ve o sefine sahibi Zâtın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret. Ve anla ki, vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netâic, bir cihetle senin defter-i a’mâline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihyâ eder.

YEDİNCİ KELİME

وَيُمِيتُ Yani, mevti veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
SEKİZİNCİ KELİME

وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ Yani, bütün kâinatın mevcudatında görünen ve vesile-i muhabbet olan kemâl ve hüsün ve ihsanın hadsiz bir derece fevkinde bir cemâl ve kemâl ve ihsanın sahibi ve bütün mahbuplara bedel, birtek cilve-i cemâli kâfi gelen bir Mâbud-u Lemyezel, bir Mahbub-u Lâyezâlin ezelî ve ebedî bir hayat-ı daimesi var ki, şaibe-i zevâl ve fenâdan münezzeh ve avârız-ı naks ve kusurdan müberrâdır. İşte şu kelime, cin ve inse ve bütün zîşuura ve ehl-i muhabbet ve aşka ilân eder ki:

Sizlere müjde! Mahbuplarınızdan nihayetsiz firakların yaralarını tedavi edip merhem süren bir Mahbub-u Bâkîniz var. Madem O var ve bâkidir; başkaları ne olursa olsun, merak çekmeyiniz. Belki o mahbuplarda sebeb-i muhabbetiniz olan hüsün ve ihsan, fazl ve kemâl, o Mahbub-u Bâkînin cilve-i cemâl-i bâkisinden çok perdelerden geçip, gayet zayıf bir gölgenin gölgesidir. Onların zevâlleri sizleri incitmesin. Çünkü onlar bir nevi âyinelerdir. Âyinelerin değişmesi, şâşaa i cemâlin cilvesini tazeleştirir, güzelleştirir. Madem O var, herşey var.

DOKUZUNCU KELİME

بِيَدِهِ الْخَيْرُ Yani,her hayır Onun elindedir. Her yaptığınız hayrat Onun defterine geçer. Her işlediğiniz a’mâl-i saliha, yanında kaydedilir. İşte, şu kelime, cin ve inse nidâ edip müjde veriyor. Diyor ki:

Ey biçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvah, malımız harap olup sa’yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik” demeyiniz, feryad edip me’yus olmayınız. Çünkü sizin herşeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl Zülcelâl sizi celb edip yeraltında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.

Evet, geçen baharın defter-i a’mâlinin sahifeleri ve hidemâtının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden ve ikinci baharda gayet şâşaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr i Zülcelâl, elbette sizin de netâic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükâfat verecektir.

ONUNCU KELİME

وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ Yani, O Vâhiddir, Ehaddir. Herşeye kàdirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek, bir bahar kadar Ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icad ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şehadet ederler.

İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder; der ki:

Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin vaadine iman ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.

Madem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat ve nebâtâtın üç yüz binden ziyade envâlarını ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla, kemâl-i sür’at ve suhuletle haşredip neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadini yerine getirmeye muktedirdir.
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Esma-ül Hüsna
El-Mütekebbir: Yaratıkların bütün sıfatlarından sonsuz derecede yüksek olan; varlıklar dünyasında büyüklüğünü gösteren; Kendini Zâtına lâyık sıfatlarla tanıtan.
El-Halık: Bütün yaratıkları takdirine uygun olarak gerekli şartlarla birlikte yaratan.

Cevşen-ül Kebir'den...
Ey zayıfların yardımcısı,
Ey fakirlerin hazînesi,
Ey gariplerin sahibi,
Ey dostların yardımcısı,
Ey düşmanların kahredicisi,
Ey gökleri yükselten,
Ey belâları kaldıran,
Ey dostların can yoldaşı,
Ey takvâ sahiplerinin sevgilisi,
Ey zenginlerin mabudu,

Bütün kusurlardan uzaksın. Senden başka ilâh yok! Affet bizi. Bizi Cehennemden kurtar.
 

mekke-medine

KF Ailesinden
Özel Üye
Dönmem hastalıklar dünyasına yeniden, sensiz tedavi yalan, ilerleyiş geriye. Hastayım Efendimm, al beni içeriye
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Hayat bir bilmecedir inan zor değil uğraş o zaman çözersin.bunu bil ve öyle uğraş çöz hayatın bilmecesini hayat bilmecesini çözenlere ne mutlu....burası dünya ve biz artık çok sıkıldık...hayat bize yine yine yalan söyledi..yalan hayatın söylediği yalanlara kanmamak ümidiyle...
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Insanlar 6ya ayrılırlar 1 bir hususu anlayanlar 2anlayamayanlar 3hiç anlamayanlar4 anlamış gibi yapanlar 5anladığını zannedenler 6anlamamaz<lıktan gelenler dir.
 

mekke-medine

KF Ailesinden
Özel Üye
Keşkelerin yeri yok artık gönlümde, Eyvallah deyip gitmesini de bilirim, ALLAH deyip güçlenmesini de...
 

mekke-medine

KF Ailesinden
Özel Üye
Saatin pili bitince eylemez tık tık
Vakti gelince ruha derler çık çık
Hak'ka kulluk eyle
Zira Ahirette dinlemezler hık mık
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
düşenin dostu olmazmış...

[FONT=arial,helvetica,sans-serif]Hayâl var ki hakikatten evladır,[/FONT]
[FONT=arial,helvetica,sans-serif]Çile var ki çok nimetten evladır,[/FONT]
[FONT=arial,helvetica,sans-serif]Sabır, şükür her ziynetten evladır.[/FONT]​
[FONT=arial,helvetica,sans-serif]Üçüncü gözümle baktım dağlara. [/FONT]
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Iyi dost kötü günde belli olurmuş.HAKİKATEN BU HER ZAMAN HEP BÖYLE OLUYOR...DOSTUM DEDİĞİN İNSAN SENİ SATIYOR KÖTÜ GÜNDE...YANİKİ HERŞEY YALAN ASLINDA İNANMIYACAKSIN SAHTE DOSTLARA........HAKİKİ DOSTLAR ÇOK AZ BULUNURMUŞ....BU DA ÇOK DOĞRU...
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
su testisi su yolunda kırılır yaniki herkes gittiği yolda birgün ölür gider kırılır yaniki.davası uğrunda şehit olmuş olurlar...köpeği çaĞIRINCA SOPAYI HAZIRLAYACAKSIN Kİ İTİN KAFASINA VURABİLESİN GELİNCE YAHU SANA SALDIRIRSA ONDAN GÜVENLİK TEDBİRİ ALMAKTA FAYDA VARDIR.RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER.......ERKEN ÖTEN HOROZUN KAFASINI KOPArırlarmış..
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
78- Cennet olmazsa, Cehennem tazib etmez.
79- Zaman ihtiyarlandıkça, Kur'an gençleşiyor; rumuzu tavazzuh ediyor. Nur, nar göründüğü gibi; bazan şiddet-i belagat dahi, mübalağa görünür.
(Bediüzzaman Said Nursi - Hakikat Çekirdekleri'nden 78-79)
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
köpeği iti çağırınca anınca çomağıda hazırlamak gerekir.........ne ekersen biçersin onu.insanın en çok sevdiği yer karadenizdir yada kendini bulduğu kendi memleketidir doğup büyüdüğü yer neresiyse orası insanın en çok kendini rahat hissettiği rahatladığı ferahladığı yerdir...her koyun kendi ayağından asılır ama kendine dönersen yine gün senindir yine...su içmek insana yararlıdır ama suyun fazlasıda zarardır yaniki herşeyin azı karardır çoğu zarardır...herkes kendi insanlığını yapar kendi insanlığı neyse onu yapar yaniki insan ne yaparsa kendine kendisine yapar...kendi kuyusunu bile kendi kazar tıpkı kendi mezarını kazdığı gibi.......
[FONT=arial,sans-serif]Doğduğunuz zaman siz ağladınız,sevenleriniz güldü.[/FONT]​
[FONT=arial,sans-serif]Öyle bir hayat yaşayın ki,öldüğünüzde dünya ağlasın siz gülümseyin.[/FONT][FONT=arial,sans-serif]Başarının anahtarı nedir bilmiyorum,[/FONT][FONT=arial,sans-serif]ama başarısızlığın anahtarı herkesi memnun etmeye çalışmaktır. [/FONT][FONT=arial,sans-serif]Akıllı insanlar aptallardan aptalların akıllılardan öğrendiğinden daha fazlasını öğrenirler.
[/FONT][FONT=arial,sans-serif]Ölümümden sonra, [/FONT][FONT=arial,sans-serif]insanların neden heykelimin dikildiğinden ziyade neden dikilmediğini sormalarını yeğlerim.[/FONT]
[FONT=arial,sans-serif]Başkalarının günahlarıyla aziz olamazsınız. [/FONT][FONT=arial,sans-serif](Anton Pavlovich Çehov)[/FONT][FONT=arial,sans-serif]

[/FONT]
[FONT=arial,sans-serif]Hiç kimse aldıklarından dolayı şeref ve itibar kazanmaz. Şeref ve itibarı[/FONT][FONT=arial,sans-serif],verdiklerinin bir ödülüdür. [/FONT][FONT=arial,sans-serif](Calvin Coolidge)[/FONT]​
[FONT=arial,sans-serif]
[/FONT]
[FONT=arial,sans-serif]Atasözleri, [/FONT][FONT=arial,sans-serif]uzun tecrübeyee dayalı kısa,özlü bir cümledir.[/FONT]​
[FONT=arial,sans-serif](Miguel de Cervantes) [/FONT]

[FONT=arial,sans-serif]Yaşlanmaktan korkuyor, [/FONT][FONT=arial,sans-serif]gençliğinin kıymetini bilmediği için. [/FONT]
[FONT=arial,sans-serif]
Unutulmaktan korkuyor,
[/FONT][FONT=arial,sans-serif]dünyaya iyi bir şey vermediği için.
[/FONT]
[FONT=arial,sans-serif]Ve ölmekten korkuyor meşru dairede yaşamayı bilmediği için. [/FONT]

[FONT=arial,sans-serif] (William Shakespeare)[/FONT]
 
Üst