Mâneviyatsız eğitim olur mu?
Eğitim öğrenilenin hayata geçirilmesini temin eden faaliyetlerin bütünüdür. İyiyi güzeli doğruyu öğreteceğiz ama öğretimin eğitim olmadığını da bilmemiz gerekiyor.
Gerek eğitim sistemimizin ve gerekse anne-babalann en önemli yanılgılarından biri öğretimi eğitim sanmalarıdır.
Bir tarihte bana resmî bir kurumdan teklif gelmişti. Bu kurumumuzla işbirliği içinde okullarda uyuşturucunun zararları anlatılacaktı...
Ben de eğitimci olarak uyuşturucunun zararlarım bir başka açıdan açıklayacak korunmanın ve kurtulmanın yollarını izah edecektim.
Ancak gördüm ki bu işle meşgul olanlar öğretimi eğitim sanıyorlar uyuşturucunun feci zararları açıklanınca meselenin biteceği vehminde bulunuyorlardı.
Ben dilimin döndüğü kadar uyuşturucunun zararlarını açıklamanın yetersiz hatta bazen zararlı olabileceğini anlatmaya çalıştım. Bugün ortaokul ve lise seviyesindeki hangi öğrenci uyuşturucunun zararından habersizdir? Uyuşturucu kullanan kaç kişi kullandığı maddeyi faydalı sanıyor?
İkinci bir husus da çok anlatılan ve üzerinde durulan bazı zararlı şeylerin dolaylı olarak reklamı yapılmış oluyor. Dikkatler ve meraklar o zararlı maddeye çekiliyor. Tahrik edilen meraklar bazen iradenin üzerine çıkıyor cazibe kazanıyor ve deneniyor.
"Peki ne yapmak gerekir?" diyen bu dostlarıma düşüncelerimi açmıştım: "Münhasıran uyuşturucuyla mücadele edilemiyor. Özellikle de onun zararlarını bütün dehşetiyle ortaya koymanız pek az işe yarıyor. Bunu anlamak için Batılı ülkelere bakmak yeterlidir. Dünyanın parasını ve ellerinden gelen bütün çabayı harcıyorlar. Alınan netice sadece kullanıcı sayısını artırmaktan başka işe yaramıyor.
Öyleyse uyuşturucu meselesi tek başına ele alınmamalıdır. Çünkü uyuşturucu meselesi sadece uyuşturucu meselesi değildir. Onu doğuran bir ortam söz konusudur.
Sadece uyuşturucuyu değil bütün zararlı alışkanlıkları içkiyi sigarayı uyuşturucuyu ve cinsel sapkınlıkları doğuran bir olumsuz ortam vardır. Bu ortam tamamen manevîdir ruhîdir kalbidir...
Bir başka ifadeyle insanın iç dünyasında oluşan boşluğun verdiği acıyı bastırma mecburiyetidir. Yetişkin bir insanın böyle zararlı bir alışkanlığa kapılması durduk yere olmuyor. Can sıkıntısı tatsızlık yalnızlık duygusu sevgisizlik hayatı anlamsız bulmak gibi gerekçelerle davetiye çıkarılıyor.
Bu konu her açıldığında benim aklıma Kanat Güner adı gelir. Onu sizler Eroin Güncesi adlı eserinden hatırlarsınız sanının. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin 5. sınıfında iken uyuşturucu kriziyle ölmüştü. Bu zavallı genç kız uyuşturucunun zararlarını birçok kimseden daha iyi biliyordu. O kadar biliyordu ki kendi çabasıyla uyuşturucudan kurtulmuş ve 9 ay kadar onsuz yaşayabilmişti. Ancak 9 ay sonra kendi isteğiyle eroine tekrar başladı. Gerekçesi çok ilginç ve dikkate değer bir husustur:
“Uyuşturucunun bana çektirdikleri içimdeki boşluğun acısından daha hafif geldi!"
İşte bu noktada insanın cazibeli kötü alışkanlıklara karşı kendini tutabilmek için içindeki boşluğu yani maneviyat eksikliğini gidermesi gerekiyor. Güçlü bir Allah ve ahiret inancı insanın iç dünyasını zenginleştiriyor. Üzüntülere dertlere ve her türlü olumsuzluklara karşı dirençli kılıyor. Bu inancın yeriniyse asla başka birşey tutamıyor.
Bu sebepledir ki yoksul ancak inancı güçlü toplumlarda içki uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklar fazla yayılamıyor. Allah'a güvenip dayanantevekkül ve teslimiyet sahibi insanlar her türlü zorluğu yenecek güce sabra ve ümide sahip oluyorlar...
İnanmak ve Allah'a bağlanmak üzere yaratılmış olan insan gönlünü başka bir inanç felsefe ve ilimle doyuramıyor. Dolayısıyla da maneviyatsız eğitim olmuyor.
Bu gerçekler gösteriyor ki tek başına zararlarını açıklayarak bağımlılık yapan maddelerden kurtarmak sözkonusu değildir. Zararlı maddeyi kullanan zararını fiîlen görüyor.
Henüz kullanmayanlarınsa merakları tahrik ediliyor. Çünkü "Bâtılı İyice tasvir safi zihinleri saptırır" kaidesi her zaman geçerlidir.
Ayrıca sadece uyuşturucudan sözetmek içkiden sigaradan bahsetmemek de etkisizliğin bir başka nedenidir. Zira hepsi de zararlıdır. Eğer insana sağlam irade kuvveti kazandırılırsa sayılan sayılmayan bütün zararlı alışkanlıklardan kendini kurtarabilir. Nitekim sadece iman şuuru i verilerek birçok insan içkiden uyuşturucudan sigaradan ve benzeri bağımlılıklarından kurtarılmıştır. Üstelik bu maddelerden hiç bahsetmeden bu neticenin alındığına da sıkça rastlanmaktadır.
Demek oluyor ki insan ruhî açlığından kurtulur gerçek mutluluğa ulaşır ve her bakımdan rahatlarsa; yanlış adreslerde teselli aramıyor. Bir kez daha ifade edelim ki bu da mâneviyatsız eğitim olmaz sözünü ispatlıyor.
Ne var ki biz öğretimle eğitimi karıştırıyor ona sevgiyle benimseyeceği davranış biçimleri kazandıracağımıza habire bilgiler yüklüyoruz.
Tecrübeli eğitimciler bu davranışları çok kolay yollarla öğrencilerine veriyorlar onlara Yüce Yaratıcı' yı sevdiriyorlar. İçleri Yüce Yaratıcının kutsal sevgisiyle dolmuş olan bu masumlar da hep masum kalmaya aday oluyorlar.
İlkokul öğretmeni kış mevsimini anlatıyor. Kış mevsiminin faydalarını açıklıyor. Bu arada da çocukların kıştan en çok sevdikleri tarafı karı da açıklamak istiyor. Tavandaki makaralardan ipler sarkıtıyor. Beyaz ince iplere
kar tanesi şeklindeki pamuk parçalarına takıyor. İplerin ucu çocuklar tarafından çekildikçe sanki gökten yere iniyormuş gibi bir manzara oluşuyor. Çocuklar da arkadaşlarının yağdırdıkları temsilî karlan tebessümlerle seyrediyorlar.
İçlerinden biri elini kaldırıyor ve söz istiyor. Öğretmeninin izin vermesi üzerine de şöyle diyor:
“Öğretmedim siz karın sahtesini yağdırmak için tam iki saat çalıştınız. Yine de aksamalar oldu. Halbuki Allah bir anda bütün şehirde kar yağdırıyor. Hem de gerçek kar...”
Bu öğrenciye ne denebilir? “Evet yavrum biz böyle basit bir kar yağdırma gösterisini ne zahmetlerle yapıyoruz. Hem de aslına hiç benzetemedik.
Ama Rabbimiz bir anda birçok yerde hakikisini hem de binbir nakışla süslü olarak saatlerce halta günlerce yağdırmaktadır. Çünkü o eşsizbenzersiz gücü sonsuz bir Yaratıcı'dır. Bizse onun sınırlı bilgi ve güçle yarattığı bir varlığız.
Karı da bizi de yaratanı tanımalı ve sevmeliyiz. Çünkü bizi en üstün yaratan ve yarattığı her şeyi hizmetimize veren bir sevgi kaynağıdır O...”
Sevgili okuyucularım! İşte bu yaklaşım bir eğitimdir sevgi eğitimidir. Herşey sevgiyle daha verimli olur ama eğitim sevgisiz olmaz. Gönlüne giremediğiniz insanın kafasına giremezsiniz. Yani sevgi mayasını çalmazsanız öğretim de tam yapılamaz.
Bunun farkına varan Amerikalılar eğitime maneviyat katmak için harekete geçti. Çünkü okullarda suç işlenmeyen bir dakika geçmiyor artık. Öğrencileri suçtan korumak için her gün yeni tedbirler alınıyor. Buna rağmen suçun sürekli artması politikacıları yöneticileri öğretmenleri polis yetkililerini anne-babaları harekete geçirdi. Nasıl olur da gençlerin ruh ve beden sağlığını koruruz diye seferber oldular... Gençler herşeyleri var ama birşeyleri yok zavallılar haline geliyorlar. Varlık ve zenginlik içinde mutlu ve huzurlu olamıyorlar. Bu durumun maneviyat ve inanç eksikliğinden kaynaklandığım idrak edenlerin sayısı hiç de az değil... Meselâ Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı George W. Bush söyle diyor:
"Bütün Amerikalı yetişkinleri kilise cami ve havra çevresinde örgütlenmeye bu dini mahfillerde yapacakları gönüllü çalışmaları artırarakgençlerin daha dindar yetişmeleri konusunda daha fazla gayret göstermeye davet ediyorum."
Bu görüşe önem veren bazı dinî cemaatler Bush'un çağrısını hemen gerçekleştirmek üzere faaliyete başladılar. Meselâ Chicago'da kitap ve defter kaplarına yapıştırılacak sloganlar hazırladılar. Bu kitap ve defter kaplarına yapıştırılacak sloganlar öğrencinin sürekli gözü önünde bulunacak ve zamanla okuna okuna benimsenecek hal ve hareketlerini etkilemesi beklenecek.
Eğer istenen fayda elde edilirse bu uygulama bütün Amerika'ya yayılacak... Bu öğretim döneminde Amerikalı öğrencilerin kitap defter kap ve kılıflarında görecekleri tavsiyeleri nelerdir? Bu nasihatler 10 Emir adı verilen dinî emirlerden ve ünlülerin sözlerinden oluşuyor:
- İbadet sadece Allah'a yapılır.
- Putlara tapmayın.
- Yüce Allah'ın adını kötüye kullanmayın.
- Dîni günlerinizi canlandırın kutsayın.
- Anne – babaya saygıda kusur etmeyin.
- Kimseyi öldürmeyin.
- Hırsızlık yapmayın.
- Yalan söylemeyin.
- Başkalarına ait şeyleri arzulamayın kıskanmayın.
- İyi düşünün düşünmeden bir şey yapmayın.
Hasan Mesut Hazar Bey’in yazdığına göre dinî cemaat ve gruplar yeni ders yılına yetiştirdikleri bu 10 emire ayrıca ünlülerin şu sözlerini de eklemişler:
John F. Kenedy: "İmanlar ölür milletler yükselir veya düşer. Fakat idealler ve fikirler daima yaşar."
Mark Twain: "Eğer doğruyu söylüyorsan hîçbirşeyi hatırlamak zorunda değilsin."
Michael Jordan: "Kendine güveniyorsan ve başaracağına inanıyorsan bir işe başla.”
baş/a."
Martin Luther King Jr: "Mutlaka bir arada ve kardeşçe yaşamayı öğrenmeliyiz. Aksi halde hep beraber pek aptalca yok olacağız."
Oprah Winfrey: "Hayatta kurduğun hayallerin ne kadar ulvî ve kutsalla gerçekleşme şansı o kadar fazla olur."
Abraham Lincoln: "Bugün sorumluluktan kaçınmazsan yarının da sorumluluğunu yüklenebilirsin."
Bu cümleler Amerikalı öğrencileri ne kadar etkileyecek? Çok yaygın ve etkili
maddeciliğin dünyevileşmenin ve nefsaniliğin yanında gönülleri fazlaca etkileyebileceğini sanmamak gerekir. Hem karşı akım şer etkisi çok güçlühem de bu cümleler ruhu derinden etkileyecek güçte değil... Sözün gücü kaynağının yüceliğinde ve kutsallığındadır. Ancak yine de Amerikalıları kutlamak gerekir. Elde olan imkânı kullanıyorlar.
Bizim elimizdeki kutsal kaynağın etkisini bırakın başka meslekleri acaba eğitimcilerimiz tam olarak anlamışlar mıdır? Anlamışlarsa böyle masum bir uygulamayı ülkemizde de denemek isterler mi?
İnanıyorum ki bugün değilse yarın mâneviyatsız eğirim olmadığını göreceklerdir.
Ne var ki bunu farkettiklerinde yapacak şey kalacak mıdır? İnşaallah uyanışımız geç kalacak kadar gecikmez...
VEHBİ VAKKASOĞLU
Eğitim öğrenilenin hayata geçirilmesini temin eden faaliyetlerin bütünüdür. İyiyi güzeli doğruyu öğreteceğiz ama öğretimin eğitim olmadığını da bilmemiz gerekiyor.
Gerek eğitim sistemimizin ve gerekse anne-babalann en önemli yanılgılarından biri öğretimi eğitim sanmalarıdır.
Bir tarihte bana resmî bir kurumdan teklif gelmişti. Bu kurumumuzla işbirliği içinde okullarda uyuşturucunun zararları anlatılacaktı...
Ben de eğitimci olarak uyuşturucunun zararlarım bir başka açıdan açıklayacak korunmanın ve kurtulmanın yollarını izah edecektim.
Ancak gördüm ki bu işle meşgul olanlar öğretimi eğitim sanıyorlar uyuşturucunun feci zararları açıklanınca meselenin biteceği vehminde bulunuyorlardı.
Ben dilimin döndüğü kadar uyuşturucunun zararlarını açıklamanın yetersiz hatta bazen zararlı olabileceğini anlatmaya çalıştım. Bugün ortaokul ve lise seviyesindeki hangi öğrenci uyuşturucunun zararından habersizdir? Uyuşturucu kullanan kaç kişi kullandığı maddeyi faydalı sanıyor?
İkinci bir husus da çok anlatılan ve üzerinde durulan bazı zararlı şeylerin dolaylı olarak reklamı yapılmış oluyor. Dikkatler ve meraklar o zararlı maddeye çekiliyor. Tahrik edilen meraklar bazen iradenin üzerine çıkıyor cazibe kazanıyor ve deneniyor.
"Peki ne yapmak gerekir?" diyen bu dostlarıma düşüncelerimi açmıştım: "Münhasıran uyuşturucuyla mücadele edilemiyor. Özellikle de onun zararlarını bütün dehşetiyle ortaya koymanız pek az işe yarıyor. Bunu anlamak için Batılı ülkelere bakmak yeterlidir. Dünyanın parasını ve ellerinden gelen bütün çabayı harcıyorlar. Alınan netice sadece kullanıcı sayısını artırmaktan başka işe yaramıyor.
Öyleyse uyuşturucu meselesi tek başına ele alınmamalıdır. Çünkü uyuşturucu meselesi sadece uyuşturucu meselesi değildir. Onu doğuran bir ortam söz konusudur.
Sadece uyuşturucuyu değil bütün zararlı alışkanlıkları içkiyi sigarayı uyuşturucuyu ve cinsel sapkınlıkları doğuran bir olumsuz ortam vardır. Bu ortam tamamen manevîdir ruhîdir kalbidir...
Bir başka ifadeyle insanın iç dünyasında oluşan boşluğun verdiği acıyı bastırma mecburiyetidir. Yetişkin bir insanın böyle zararlı bir alışkanlığa kapılması durduk yere olmuyor. Can sıkıntısı tatsızlık yalnızlık duygusu sevgisizlik hayatı anlamsız bulmak gibi gerekçelerle davetiye çıkarılıyor.
Bu konu her açıldığında benim aklıma Kanat Güner adı gelir. Onu sizler Eroin Güncesi adlı eserinden hatırlarsınız sanının. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin 5. sınıfında iken uyuşturucu kriziyle ölmüştü. Bu zavallı genç kız uyuşturucunun zararlarını birçok kimseden daha iyi biliyordu. O kadar biliyordu ki kendi çabasıyla uyuşturucudan kurtulmuş ve 9 ay kadar onsuz yaşayabilmişti. Ancak 9 ay sonra kendi isteğiyle eroine tekrar başladı. Gerekçesi çok ilginç ve dikkate değer bir husustur:
“Uyuşturucunun bana çektirdikleri içimdeki boşluğun acısından daha hafif geldi!"
İşte bu noktada insanın cazibeli kötü alışkanlıklara karşı kendini tutabilmek için içindeki boşluğu yani maneviyat eksikliğini gidermesi gerekiyor. Güçlü bir Allah ve ahiret inancı insanın iç dünyasını zenginleştiriyor. Üzüntülere dertlere ve her türlü olumsuzluklara karşı dirençli kılıyor. Bu inancın yeriniyse asla başka birşey tutamıyor.
Bu sebepledir ki yoksul ancak inancı güçlü toplumlarda içki uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklar fazla yayılamıyor. Allah'a güvenip dayanantevekkül ve teslimiyet sahibi insanlar her türlü zorluğu yenecek güce sabra ve ümide sahip oluyorlar...
İnanmak ve Allah'a bağlanmak üzere yaratılmış olan insan gönlünü başka bir inanç felsefe ve ilimle doyuramıyor. Dolayısıyla da maneviyatsız eğitim olmuyor.
Bu gerçekler gösteriyor ki tek başına zararlarını açıklayarak bağımlılık yapan maddelerden kurtarmak sözkonusu değildir. Zararlı maddeyi kullanan zararını fiîlen görüyor.
Henüz kullanmayanlarınsa merakları tahrik ediliyor. Çünkü "Bâtılı İyice tasvir safi zihinleri saptırır" kaidesi her zaman geçerlidir.
Ayrıca sadece uyuşturucudan sözetmek içkiden sigaradan bahsetmemek de etkisizliğin bir başka nedenidir. Zira hepsi de zararlıdır. Eğer insana sağlam irade kuvveti kazandırılırsa sayılan sayılmayan bütün zararlı alışkanlıklardan kendini kurtarabilir. Nitekim sadece iman şuuru i verilerek birçok insan içkiden uyuşturucudan sigaradan ve benzeri bağımlılıklarından kurtarılmıştır. Üstelik bu maddelerden hiç bahsetmeden bu neticenin alındığına da sıkça rastlanmaktadır.
Demek oluyor ki insan ruhî açlığından kurtulur gerçek mutluluğa ulaşır ve her bakımdan rahatlarsa; yanlış adreslerde teselli aramıyor. Bir kez daha ifade edelim ki bu da mâneviyatsız eğitim olmaz sözünü ispatlıyor.
Ne var ki biz öğretimle eğitimi karıştırıyor ona sevgiyle benimseyeceği davranış biçimleri kazandıracağımıza habire bilgiler yüklüyoruz.
Tecrübeli eğitimciler bu davranışları çok kolay yollarla öğrencilerine veriyorlar onlara Yüce Yaratıcı' yı sevdiriyorlar. İçleri Yüce Yaratıcının kutsal sevgisiyle dolmuş olan bu masumlar da hep masum kalmaya aday oluyorlar.
İlkokul öğretmeni kış mevsimini anlatıyor. Kış mevsiminin faydalarını açıklıyor. Bu arada da çocukların kıştan en çok sevdikleri tarafı karı da açıklamak istiyor. Tavandaki makaralardan ipler sarkıtıyor. Beyaz ince iplere
kar tanesi şeklindeki pamuk parçalarına takıyor. İplerin ucu çocuklar tarafından çekildikçe sanki gökten yere iniyormuş gibi bir manzara oluşuyor. Çocuklar da arkadaşlarının yağdırdıkları temsilî karlan tebessümlerle seyrediyorlar.
İçlerinden biri elini kaldırıyor ve söz istiyor. Öğretmeninin izin vermesi üzerine de şöyle diyor:
“Öğretmedim siz karın sahtesini yağdırmak için tam iki saat çalıştınız. Yine de aksamalar oldu. Halbuki Allah bir anda bütün şehirde kar yağdırıyor. Hem de gerçek kar...”
Bu öğrenciye ne denebilir? “Evet yavrum biz böyle basit bir kar yağdırma gösterisini ne zahmetlerle yapıyoruz. Hem de aslına hiç benzetemedik.
Ama Rabbimiz bir anda birçok yerde hakikisini hem de binbir nakışla süslü olarak saatlerce halta günlerce yağdırmaktadır. Çünkü o eşsizbenzersiz gücü sonsuz bir Yaratıcı'dır. Bizse onun sınırlı bilgi ve güçle yarattığı bir varlığız.
Karı da bizi de yaratanı tanımalı ve sevmeliyiz. Çünkü bizi en üstün yaratan ve yarattığı her şeyi hizmetimize veren bir sevgi kaynağıdır O...”
Sevgili okuyucularım! İşte bu yaklaşım bir eğitimdir sevgi eğitimidir. Herşey sevgiyle daha verimli olur ama eğitim sevgisiz olmaz. Gönlüne giremediğiniz insanın kafasına giremezsiniz. Yani sevgi mayasını çalmazsanız öğretim de tam yapılamaz.
Bunun farkına varan Amerikalılar eğitime maneviyat katmak için harekete geçti. Çünkü okullarda suç işlenmeyen bir dakika geçmiyor artık. Öğrencileri suçtan korumak için her gün yeni tedbirler alınıyor. Buna rağmen suçun sürekli artması politikacıları yöneticileri öğretmenleri polis yetkililerini anne-babaları harekete geçirdi. Nasıl olur da gençlerin ruh ve beden sağlığını koruruz diye seferber oldular... Gençler herşeyleri var ama birşeyleri yok zavallılar haline geliyorlar. Varlık ve zenginlik içinde mutlu ve huzurlu olamıyorlar. Bu durumun maneviyat ve inanç eksikliğinden kaynaklandığım idrak edenlerin sayısı hiç de az değil... Meselâ Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı George W. Bush söyle diyor:
"Bütün Amerikalı yetişkinleri kilise cami ve havra çevresinde örgütlenmeye bu dini mahfillerde yapacakları gönüllü çalışmaları artırarakgençlerin daha dindar yetişmeleri konusunda daha fazla gayret göstermeye davet ediyorum."
Bu görüşe önem veren bazı dinî cemaatler Bush'un çağrısını hemen gerçekleştirmek üzere faaliyete başladılar. Meselâ Chicago'da kitap ve defter kaplarına yapıştırılacak sloganlar hazırladılar. Bu kitap ve defter kaplarına yapıştırılacak sloganlar öğrencinin sürekli gözü önünde bulunacak ve zamanla okuna okuna benimsenecek hal ve hareketlerini etkilemesi beklenecek.
Eğer istenen fayda elde edilirse bu uygulama bütün Amerika'ya yayılacak... Bu öğretim döneminde Amerikalı öğrencilerin kitap defter kap ve kılıflarında görecekleri tavsiyeleri nelerdir? Bu nasihatler 10 Emir adı verilen dinî emirlerden ve ünlülerin sözlerinden oluşuyor:
- İbadet sadece Allah'a yapılır.
- Putlara tapmayın.
- Yüce Allah'ın adını kötüye kullanmayın.
- Dîni günlerinizi canlandırın kutsayın.
- Anne – babaya saygıda kusur etmeyin.
- Kimseyi öldürmeyin.
- Hırsızlık yapmayın.
- Yalan söylemeyin.
- Başkalarına ait şeyleri arzulamayın kıskanmayın.
- İyi düşünün düşünmeden bir şey yapmayın.
Hasan Mesut Hazar Bey’in yazdığına göre dinî cemaat ve gruplar yeni ders yılına yetiştirdikleri bu 10 emire ayrıca ünlülerin şu sözlerini de eklemişler:
John F. Kenedy: "İmanlar ölür milletler yükselir veya düşer. Fakat idealler ve fikirler daima yaşar."
Mark Twain: "Eğer doğruyu söylüyorsan hîçbirşeyi hatırlamak zorunda değilsin."
Michael Jordan: "Kendine güveniyorsan ve başaracağına inanıyorsan bir işe başla.”
baş/a."
Martin Luther King Jr: "Mutlaka bir arada ve kardeşçe yaşamayı öğrenmeliyiz. Aksi halde hep beraber pek aptalca yok olacağız."
Oprah Winfrey: "Hayatta kurduğun hayallerin ne kadar ulvî ve kutsalla gerçekleşme şansı o kadar fazla olur."
Abraham Lincoln: "Bugün sorumluluktan kaçınmazsan yarının da sorumluluğunu yüklenebilirsin."
Bu cümleler Amerikalı öğrencileri ne kadar etkileyecek? Çok yaygın ve etkili
maddeciliğin dünyevileşmenin ve nefsaniliğin yanında gönülleri fazlaca etkileyebileceğini sanmamak gerekir. Hem karşı akım şer etkisi çok güçlühem de bu cümleler ruhu derinden etkileyecek güçte değil... Sözün gücü kaynağının yüceliğinde ve kutsallığındadır. Ancak yine de Amerikalıları kutlamak gerekir. Elde olan imkânı kullanıyorlar.
Bizim elimizdeki kutsal kaynağın etkisini bırakın başka meslekleri acaba eğitimcilerimiz tam olarak anlamışlar mıdır? Anlamışlarsa böyle masum bir uygulamayı ülkemizde de denemek isterler mi?
İnanıyorum ki bugün değilse yarın mâneviyatsız eğirim olmadığını göreceklerdir.
Ne var ki bunu farkettiklerinde yapacak şey kalacak mıdır? İnşaallah uyanışımız geç kalacak kadar gecikmez...
VEHBİ VAKKASOĞLU