Kınayıcıların kınamasından korkmayın
Nasreddin Hoca bir gün oğlu ile pazara çıkmış. Çocuk önde Nasreddin Hoca eşekte giderken iki adam;
"Görüyor musun şu adamın yaptığını? Kendisi eşeğe binmiş küçücük çocuğu yürütüyor. İnsanlarda merhamet kalmadı hacı dayı..." diye konuşur kendi aralarında. Bunu duyan Nasreddin Hoca hemen eşekten inmiş, oğlunu bindirmiş... Bunu gören iki kadın birbirlerine;
"Sana nesil bozuluyor diyorum bak! Gencecik çocuk eşeğe binmiş, yaşlı adamı yürütüyor. Bizim zamanımızda böyle miydi?"
Bu sefer de Nasreddin Hoca oğlu ile eşeğe binmiş... Bunu gören iki adam;
"Şu zavallı eşeğe yapılan işkenceyi görüyor musun? Küçücük eşeğe koskoca adam, koskoca çocuğu ile beraber binmiş. İnsaf ya hu! Hemen Nasreddin Hoca ile oğlu eşekten inmişler, yola yürüyerek devam etmişler."
Bu durumu da gören iki adam;
"Şu manzarayı görüyor musun azizim? Adam ile çocuk yürüyor, eşek de boş olarak geliyor. Sanki eşeği gezmeye çıkarmışlar!" diye gülerler.
Bunları da duyan Nasreddin Hoca ile oğlu ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ama Nasreddin Hoca'nın aklına yeni bir fikir gelmiş. Eşeği sırtına alıp yürümeye başlamış ve demiş ki; "Tek bir ihtimal kalmıştı. Hadi buna da bir şeyler söylesinler!"
Ölmeden evvel...
Çevremizdeki insanlar hep 'ne der' diye düşünüp hareket edersek, biz de Nasreddin Hoca gibi ne yapacağımızı bilemeyiz. O zaman siz başkalarını değil, önce ölçü dahilinde ve rızaya uygun bir şekilde kalbinizin sesini dinleyin. Yıllar boyu kim ne der, ne söyler diye hayatımızı geçirdik. Ömür sermayesinden tükettik maalesef...
Bir ömür, kınayıcıların kınamasından korkarak geçti. Şimdi, şu andan itibaren bu yazıyı okuyan ve kendisi de böyle bir hayat geçiren, bu düşüncelerden nasibini almış kardeşlerimiz varsa hadi hep birlikte "ne derler, ne söylerler, acaba ne düşünürler" demekten vazgeçelim ve bugün hep beraber kendimizi sorgulayalım Rabbimin izniyle.
İnsan neden unutur?
İnsan neden unutur ya da neden ihmal eder sevdiklerini? Bunu bilerek mi yapar yoksa farkında değil midir yaptıklarının? Unutmayalım ki kişilik ve karakterlerimiz ayrı da olsa fıtraten hepimiz aynıyız. İnsan bu; bazen sever, bazen nefret eder... Bazen unutur, bazen ihmal eder. Size bir soru sormak istiyorum. Bugüne kadar ihmal ettiklerinizi sıralayacak olsaydınız sıralamanız nasıl olurdu acaba? Neleri sorgulardınız Allâhın izniyle;
1-Rabbinize kulluğunuzu mu?
2-Anne babanıza evlatlığınızı mı?
3-Hanımınıza yapamadığınız kocalığınızı mı?
4-Kocanızdan esirgediğiniz hanımlığınızı mı?
5-Yoksa ihmal ettiğiniz anne babalığınızı mı?
6-Yoksa boş verdiğiniz işinizi mi?
Ne o, çok mu üzerinize geldim yoksa? Lütfen size sorduğum bu soruları bugün düşünün. Birileri ne der, ne söyler diye sızlanmak yerine; "şu an yaptığım veya yapmam gerekirken yapmadığım bu işten dolayı Rabbim ve Rasul'ü benden razı mı?" sorusunu sorabilmek... Evet, insanların diz çökeceği, gözlerin dehşetten fırlayacağı, ananın evlattan, evladın anadan kaçacağı, dillerin susturulup bütün azaların konuşturulacağı zor ve çetin bir gün var önümüzde. Ömür tükenmekte kıyamet yaklaştıkça yaklaşmaktadır!
Onun için diyoruz ki;
İnsanlar söylediklerinin hesabını;
Söylemeleri gerekirken söylemediklerinin hesabını...
İnsanlar yaptıklarının hesabını;
Yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabını...
Her nefesin hesabını verecekler Allâh'ın izniyle...
Onun için bugün ben sorayım, siz de cevap arayın.
Neden?
Neden, insanlar severler de, sevgilerini sevdiklerine söylemekten korkarlar?
Neden, insanlar yüreklerindeki sesi sevdiklerine duyuramazlar?
Neden, insanlar yüreğinin içindeki selden bir damla sevdiklerine içiremezler?
Neden, onun için yanar da, onu görünce buz dağına döner bedenleri?
Neden, uzaktan birbirine yanarlar da, yakınlaşınca birbirlerini yakarlar?
Neden, önce kibar olur da, birbirini bulunca kabalaşırlar?
Neden, bakmaya kıyamıyorum diyenler, sonra birbirini kıyım kıyım kıyarlar?
Neden, başkalarına kibar ama kendi sevdiklerine kaba davranırlar?
Neden, herkesi anlayışla karşılar da kendi sevdiklerini eleştirirler?
Neden, başkalarını yüceltirken en yakınlarını aşağılarlar?
Neden, başkalarına "olabilir canım" derken, kendi cananlarını suçlarlar?
Neden, başkalarını överken, kendi sevdiklerine "senden adam olmaz" derler?
Neden, sevdiklerini başkalarıyla kıyaslarlar?
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Sevgiyi;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Saygıyı;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Sabrı;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Anlayışı;
Sevdiklerine de gösterebilselerdi... Dostlarına, patronlarına ve misafirlerine davrandıkları gibi eşlerine ve evlatlarına davranabilselerdi hiç sorun kalmazdı herhalde!
Milli Gazete
Nasreddin Hoca bir gün oğlu ile pazara çıkmış. Çocuk önde Nasreddin Hoca eşekte giderken iki adam;
"Görüyor musun şu adamın yaptığını? Kendisi eşeğe binmiş küçücük çocuğu yürütüyor. İnsanlarda merhamet kalmadı hacı dayı..." diye konuşur kendi aralarında. Bunu duyan Nasreddin Hoca hemen eşekten inmiş, oğlunu bindirmiş... Bunu gören iki kadın birbirlerine;
"Sana nesil bozuluyor diyorum bak! Gencecik çocuk eşeğe binmiş, yaşlı adamı yürütüyor. Bizim zamanımızda böyle miydi?"
Bu sefer de Nasreddin Hoca oğlu ile eşeğe binmiş... Bunu gören iki adam;
"Şu zavallı eşeğe yapılan işkenceyi görüyor musun? Küçücük eşeğe koskoca adam, koskoca çocuğu ile beraber binmiş. İnsaf ya hu! Hemen Nasreddin Hoca ile oğlu eşekten inmişler, yola yürüyerek devam etmişler."
Bu durumu da gören iki adam;
"Şu manzarayı görüyor musun azizim? Adam ile çocuk yürüyor, eşek de boş olarak geliyor. Sanki eşeği gezmeye çıkarmışlar!" diye gülerler.
Bunları da duyan Nasreddin Hoca ile oğlu ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ama Nasreddin Hoca'nın aklına yeni bir fikir gelmiş. Eşeği sırtına alıp yürümeye başlamış ve demiş ki; "Tek bir ihtimal kalmıştı. Hadi buna da bir şeyler söylesinler!"
Ölmeden evvel...
Çevremizdeki insanlar hep 'ne der' diye düşünüp hareket edersek, biz de Nasreddin Hoca gibi ne yapacağımızı bilemeyiz. O zaman siz başkalarını değil, önce ölçü dahilinde ve rızaya uygun bir şekilde kalbinizin sesini dinleyin. Yıllar boyu kim ne der, ne söyler diye hayatımızı geçirdik. Ömür sermayesinden tükettik maalesef...
Bir ömür, kınayıcıların kınamasından korkarak geçti. Şimdi, şu andan itibaren bu yazıyı okuyan ve kendisi de böyle bir hayat geçiren, bu düşüncelerden nasibini almış kardeşlerimiz varsa hadi hep birlikte "ne derler, ne söylerler, acaba ne düşünürler" demekten vazgeçelim ve bugün hep beraber kendimizi sorgulayalım Rabbimin izniyle.
İnsan neden unutur?
İnsan neden unutur ya da neden ihmal eder sevdiklerini? Bunu bilerek mi yapar yoksa farkında değil midir yaptıklarının? Unutmayalım ki kişilik ve karakterlerimiz ayrı da olsa fıtraten hepimiz aynıyız. İnsan bu; bazen sever, bazen nefret eder... Bazen unutur, bazen ihmal eder. Size bir soru sormak istiyorum. Bugüne kadar ihmal ettiklerinizi sıralayacak olsaydınız sıralamanız nasıl olurdu acaba? Neleri sorgulardınız Allâhın izniyle;
1-Rabbinize kulluğunuzu mu?
2-Anne babanıza evlatlığınızı mı?
3-Hanımınıza yapamadığınız kocalığınızı mı?
4-Kocanızdan esirgediğiniz hanımlığınızı mı?
5-Yoksa ihmal ettiğiniz anne babalığınızı mı?
6-Yoksa boş verdiğiniz işinizi mi?
Ne o, çok mu üzerinize geldim yoksa? Lütfen size sorduğum bu soruları bugün düşünün. Birileri ne der, ne söyler diye sızlanmak yerine; "şu an yaptığım veya yapmam gerekirken yapmadığım bu işten dolayı Rabbim ve Rasul'ü benden razı mı?" sorusunu sorabilmek... Evet, insanların diz çökeceği, gözlerin dehşetten fırlayacağı, ananın evlattan, evladın anadan kaçacağı, dillerin susturulup bütün azaların konuşturulacağı zor ve çetin bir gün var önümüzde. Ömür tükenmekte kıyamet yaklaştıkça yaklaşmaktadır!
Onun için diyoruz ki;
İnsanlar söylediklerinin hesabını;
Söylemeleri gerekirken söylemediklerinin hesabını...
İnsanlar yaptıklarının hesabını;
Yapmaları gerekirken yapmadıklarının hesabını...
Her nefesin hesabını verecekler Allâh'ın izniyle...
Onun için bugün ben sorayım, siz de cevap arayın.
Neden?
Neden, insanlar severler de, sevgilerini sevdiklerine söylemekten korkarlar?
Neden, insanlar yüreklerindeki sesi sevdiklerine duyuramazlar?
Neden, insanlar yüreğinin içindeki selden bir damla sevdiklerine içiremezler?
Neden, onun için yanar da, onu görünce buz dağına döner bedenleri?
Neden, uzaktan birbirine yanarlar da, yakınlaşınca birbirlerini yakarlar?
Neden, önce kibar olur da, birbirini bulunca kabalaşırlar?
Neden, bakmaya kıyamıyorum diyenler, sonra birbirini kıyım kıyım kıyarlar?
Neden, başkalarına kibar ama kendi sevdiklerine kaba davranırlar?
Neden, herkesi anlayışla karşılar da kendi sevdiklerini eleştirirler?
Neden, başkalarını yüceltirken en yakınlarını aşağılarlar?
Neden, başkalarına "olabilir canım" derken, kendi cananlarını suçlarlar?
Neden, başkalarını överken, kendi sevdiklerine "senden adam olmaz" derler?
Neden, sevdiklerini başkalarıyla kıyaslarlar?
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Sevgiyi;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Saygıyı;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Sabrı;
Eğer insanlar başkalarına gösterdikleri,
Anlayışı;
Sevdiklerine de gösterebilselerdi... Dostlarına, patronlarına ve misafirlerine davrandıkları gibi eşlerine ve evlatlarına davranabilselerdi hiç sorun kalmazdı herhalde!
Milli Gazete