Kara Fatma [ Fatma ) [1888 - 1955]

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
[:gula:Kara Fatma [ Fatma )


[1888 - 1955]


1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşı’na katıldı.I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ne gitti.1919'daki Kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti.Bu görüşmenin ardından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi. 300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı. Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikupis‘in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçmişti. Kahraman kadın Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “üstteğmen” rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık tespit etti.

Doksanüç Harbi denilen Türk-Rus Savaşı vesilesiyle temayüz eden ve Kara Fatma ünvanı taşıyan kadınlardan ilki, bir aşiret reisinin kızı idi.. Genç yaşında etrafına kendisi gibi mücadeleci kadınları toplayarak adeta gönüllü bir alay teşkil etmişti. Onları disiplinli bir ordu efradı gibi sevk ve idare ediyordu.

Zayıf, orta boylu ve esmer, gözleri ve kaşları siyahtır. Elbisesi, erkek elbiselerinin aynıdır. Entari yerine geniş bir şalvar, ceket yerine ise "sarka" tabir olunan bir tür cepken giyerdi. Sesi erkek sesi gibi gür ve sertti. Yüzünü örtmez fakat, saçlarını boynuna dolar; başının, yüz kısmı dışında bütün kısımlarını "Leçel" denilen beyaz bir bezle kat kat sararak örterdi. Maiyeti üzerinde son derece nüfuza malik olup İbo namındaki danışmanı dahi Kara Fatma'nın hışım ve heybetinden ürperirdi. Lakin , cengaver olduğu nisbette yumuşaktı ancak, şefkati lüzumundan fazla değildi. Kara Fatma, tarihen sabit olan en mühim ve parlak zaferlerini Rusya Muharebesi hengamında göstermişti.

Ölümden korkmayan kahraman

Rus orduları Erzurum'u işgal ettiği esnada Kara Fatma, Aziziye Tabyası'nda maiyetindeki üç-dört bin cengaverle birlikte savaşmıştır. Bu büyük Müslüman-Türk annesi, askerin içeceğini, yiyeceğini hazırlar, yaralıları tedavi eder, omuzlarında yararlı askerleri hastaneye taşırdı. Düşman, Aziziye Tabyası'nın her suretle müdafaasında gösterilen metanet ve şiddetin bertaraf edilmeyeceğini anlayınca hilleye müracaat ederek bir gece yarısı askerlerimizin koğuşu yakınına sokmuş olduğu bir nefere, bir tüfek attırıp koğuşun lambasını söndürtmüş... Askerlerimiz kendilerini düşmanın bastığını zannederek rastgele, ateş etmiş ve birbirlerini sabaha kadar katlettikten sonra düşman kolaylıkla tabyayı zabtetmişti. Bu korkunç hile ve sarsıntımızdan son derece müteessir olan Kara Fatma, hemen Erzurum içlerine girmiş ve topladığı erkek, kadın, genç, ihtiyar birçok vatandaşı tüfek bulamayanları evlerden buldurduğu balta, satır ve kılıçlarla silahlandırıp Aziziye Tabyası'na yönlendirmiş gülle, kurşun yağmurları aldırmaksızın taarruz etmiştir. Yüzlercesi şehit olduğu halde ölümden asla yüz çevirmemiş ve tabyanın hendeklerini düşmanın leşleriyle doldurarak Aziziye Tabyası'nın kurtarılmasına muvaffak olmuştur."Meşhur Sivastopol Destanı'nda Kara Fatma'dan şöyle bahsedilir:


Sivastopol Destanı'nda Kara Fatma



Beş altı gün sonra geldi
Kara Fatma-i gazi
Nisalar kahramanı, şeref-razı

Beş altı yüz kişiyle geldi o an,
Kamusu hep süvari-i namdaran.

Onların namı var Türkmen ilinde
Kılıç belinde, kargı yollarında.

Onlar çok kırdı düşman, döktü kanın
Şehid oldu karındaşı nisanun.

O hatun kendi dahi yaralandı
Onuldu yarası hoş varlandı.

Ömer paşa olup Şumn–da kaim
Onlara gönderir cephane daim.


Kara Fatma bu harpte yüz bin kişilik düşman ordusunun karşısında geceli gündüzlü harbederek Türk ordusunun en ileri hatlarına kadar giderek askere cesaret aşılamıştı. Bu harpte bir ara yaralanmış ve kardeşini kaybetmişti. Kahramanlığı yabancı eserlere de geçmiştir.

"Muharebe bana düğün gelir"

Memleketi tehlikede gören bu genç kadın, arzularının verdiği bir ıstırabı olmadan, İşgal Kuvvetleri'nin sıkıcı karanlığına dayanamıyor. "Kadın isem de, Türk değil miyim?" diyerek İstanbul'dan kah yürüyerek, kah ata binerek dolu dizgin, ancak gençlik ve memleket aşkının verdiği cesaretle Sivas'a geliyor ve Mustafa Kemal'in karşısına çıkarak:

"-Bütün millet, vatanın kurtarılmasını bekliyor, işte ben de kadın halimle geldim ! İş göster. Emret !" diyordu.

Samimi ve içten gelen bu sözler Mustafa Kemal'in gözünden kaçmıyor:

"-Peki ama ne iş görebilirsin? Silah kullanır mısın? Ata biner misin? Harpten ateşten korkmaz mısın?"

"-Ata binerim, silah kullanırım, muharebe bana düğün gelir" cevaplarını veren Kara Fatma'ya hayran kalan Mustafa Kemal, "Şu dakikada bütün kadınlarımız senin gibi olsalardı Kara Fatma !" diyor ve bu suretle Fatma Hanım, "Kara Fatma" lakabını almış oluyor.

Mustafa Kemal'den aldığı emir ve tavsiyelerle İstanbul'a gelen Kara Fatma 15 kişilik vatansever genci etrafına topluyor, buradan Kocaeli'ne geçiyorlar. Köylerde vaziyeti asla belli etmeden tam bir teşkilat kurmayı başarıyor ve Geyve'de cephe tutuyor. Halid Bey Kumandası'nda bir yıl çalışıyor, çarpışıyor ve bu sırada ilk defa yaralanıyor. Teşkilat lağvedilince orduya çavuş olarak giriyor. Birçok korkulu savaşlarda orduya, istiklale büyük hizmetler eden Kara Fatma'nın bu zaferlerden tek nişanesi aldığı bir yara ile kırmızı kurdelalı bir harp madalyası ona gurur ve iftihar veriyor.


Kara Fatmalar tükenmez

Kuva-yı Milliye'nin Kara Fatma namlı kadın kahramanlarından bir diğeri, Batı Anadolu'da Yunanlılara karşı mücadele eden ve ilk Kuva-yı Milliye hareketinin mimarı Mustafa Kemal Atatürk'ün de liyakatini kazanan Kara Fatma'dır. Memleketin kara günlerinde, bütün kadınlığı gönülden temsil eden, vatan için, istiklal için dövüşen ve adı sık sık gündeme gelen Kara Fatma, bizim endişeli günlerimizin sayılı kahramanlarından, kadınlarımızın en saygıya değerlerindendir...

Ölünceye kadar sırtında muharebe zamanlarında giydiği elbisesinin bir benzeri ve göğsünde taşıdığı "İstiklal Madalyası" ile çok kere cadde ve sokaklarda gelip geçenlerin dikkatini çeken bu kahraman Türk anası, kendisine bağlanan maaşı, bir hayır cemiyetine bağlamış olduğundan hayatının son yıllarını, kendi uhdesinde kalan yetim torunları ile birlikte fakr-u zar–ret içinde geçirmiştir.

Hakikaten, Milli Mücadele döneminin birçok erkek kahramanı kadar şöhret yapmış ve hizmet etmiş bulanan Kara Fatma, son yıllara kadar muammer olmuş ve hakkında basında muhtelif vesilelerle pek çok neşriyat yapılmıştır.

Seher ERDEN.
 
Üst