A
AhDe_VeFaLi
Ziyaretçi
İnşirah Düşüyor Dilime..
“Yok karşımda güzeller güzeli Yusuf (a.s) ki keseyim ellerimi..”
Efendim, çocukluğunuzda size anlatılan masallara gözyaşı döker miydiniz bilmiyorum. Ben saklı saklı ağlardım. Ağlarken uyuya kaldığımdan mıdır, yoksa büyükannemin II. Dünya harbinde şehit olan dedeme gözyaşı dökmek için bahanesinden midir bilmiyorum bana anlatılan masalların birçoğu hüzünlü idi.
Her masalın sonunda gökten üç elma düşerdi.
Okuma keyfinizi hüzne bulamaya niyetli değilim.
Bilakis çocukluğumda dinlediğim masalın kahramanını ölümlerden kurtaracak saklı çiçeği, yıllar sonra bulmanın keyfini paylaşmak istiyorum sizlerle. Hele bir de evinizde elma varsa bu keyfe bir de tespih ekleyerek “Sübhanallah!” demekten kendinizi alamayacağınızı düşünüyorum.
Elma, masal, saklı çiçek… Alâkasız duruyor biliyorum. Masal bu ya…
Tamam, sizi daha fazla yormadan alâkayı kurmaya başlasam iyi olacak. Buyurun…
***
Güzelliği dillere destan bir kız vardı ve çok yakışıklı bir delikanlı. Birbirlerine deliler gibi âşık… Ve malûm bir de kötü büyücü. Büyücü çirkin ve kötü huylu kızını bu delikanlı ile evlendirmek istediğinden güzel kızı öldürmeyi aklına koymuştu. Fakat güzel kızı öldürdüğünü kimse anlamamalıydı. Bir yol bulmuştu. Kıpkırmızı bir elmayı büyülü ve zehirli suya batırıp, güzel kıza yedirecek, kızcağız kısa sürede ölecekti. En güzel elbiselerini giyip, en sevimli haline bürünüp kızın kapısını çaldı ve elmayı güzel kıza verdi. Elma o kadar güzeldi ki kız iştahla ısırdı. Ve akşamına yataklara düştü. Güzel kızın sevenleri seferber oldular. Doktorlar getirdiler. Ne yaptılarsa iyileştiremediler. Bir başka büyücü: “Bir de ben bakayım. Şu dillere destan güzel kızın derdine belki derman bulurum da ünüm artar.” dedi. Sihirli küresine baktı ve “Hem zehirli hem büyülü bir elma görüyorum. Tek şifası var, saklı çiçek. Onu bulacak ve yiyecek. Yoksa kurtulması mümkün değil.” Delikanlı bakılmadık yer bırakmadı. Günlerce aradı saklı çiçeği. Güzel kız her geçen gün halden düşüyor, Kötü büyücü içinden kıs kıs gülüyordu. Güzel kızın artık dermanı kalmamıştı. Sevgilisinden son bir arzusu vardı: “ Beni, hep buluştuğumuz dağa götür. Oradan aşağıları seyrederken ölmek istiyorum.” dedi. Delikanlı, kucağında, hep buluştukları dağın en tepesindeki ağacın altına çıkardı güzel kızı. Kötü büyücü de peşlerinden çıktı. “Kız ölüyorum artık. Beni unutma olur mu?” derken derin bir nefes aldı. Birden can geldi bedenine. Sevgilisinin elini sıkıca tuttu. Büyücü, “Ölmeden önceki son gücün bu.” diye söylenip seviniyorken, ellerini birbirine aşkla kenetlemiş, dağın tepesinde duran sevgililer birden coşkun bir suya dönüştü. Hiç ayrılmayıp kıyamete kadar birlikte aktılar yükseklerden. Büyücü şaşkınlıktan ve öfkesinden öldü. Şelaleler aşkın türküsünü söyledi o gün bu gündür. Sonra gökten üç elma düştü..
Masal böyle bitiyordu.
Çocukluğumdan bu yana, şelalelerin dağlardan coşkun akışları, uzun yıllar geçmesine rağmen hep bu masalı hatırlattı bana.
Aşkı zor bellemiştim ta o vakitlerden beri. Vuslatı ise su…
***
Yıllar sonra zihnimde kelimelerin dansı, elimde bir elma, bir bıçak...
Yok karşımda güzeller güzeli Yusuf (a.s) ki keseyim ellerimi.
Öyleyse bir değişiklik yapıp, sapından çöpüne kesmesem de bu elmayı, şöyle yanlamasına kessem diyorum kendi kendime.
Öyle de yapıyorum. Bıçağı elmanın karnına yaslayıp, kesiyorum.
Hep sapından çöpüne doğru dörde böldüğüm elmayı, bu sefer ikiye bölünmüş hâliyle seyre dalıyorum. Dörde bölmek gelmiyor içimden.
“Saklı çiçek bu olmalı.” diyorum. Elmanın içinde…
Masaldaki büyülü elma düşüyor aklıma bir çırpıda.
Derdin içine saklanmış derman varmış meğer…
“Zorluk kadar kolaylık bahşolundu!” Yetmedi, iki kere söylendi. “Zorluk kadar kolaylık bahşolundu!”
İnşirah düşüyor dilime.
İkiye bölünmüş elmanın, her ikisinde birer çiçek.
Saklı çiçeği, bulmanın çocuksu tebessümü yüzümde…
İçimde bir heyecan, dudaklarımda bir tespih…
Bu satırların da sonunda gökten üç elma düştü. Biri âşıklar için, biri benim için, biri sizin için.
Şimdi siz de kendinize bir çift saklı çiçeği bularak armağan edin, size düşen elmayı karnından ikiye bölerek.
Masallarımın sonunda düşen üç elmaya; ikramıyla anlam armağan edene, gizli ve âşikar tüm sanatların sanatkârına teşekkür ediyorum!
Nesrin Çaylı
“Yok karşımda güzeller güzeli Yusuf (a.s) ki keseyim ellerimi..”
Efendim, çocukluğunuzda size anlatılan masallara gözyaşı döker miydiniz bilmiyorum. Ben saklı saklı ağlardım. Ağlarken uyuya kaldığımdan mıdır, yoksa büyükannemin II. Dünya harbinde şehit olan dedeme gözyaşı dökmek için bahanesinden midir bilmiyorum bana anlatılan masalların birçoğu hüzünlü idi.
Her masalın sonunda gökten üç elma düşerdi.
Okuma keyfinizi hüzne bulamaya niyetli değilim.
Bilakis çocukluğumda dinlediğim masalın kahramanını ölümlerden kurtaracak saklı çiçeği, yıllar sonra bulmanın keyfini paylaşmak istiyorum sizlerle. Hele bir de evinizde elma varsa bu keyfe bir de tespih ekleyerek “Sübhanallah!” demekten kendinizi alamayacağınızı düşünüyorum.
Elma, masal, saklı çiçek… Alâkasız duruyor biliyorum. Masal bu ya…
Tamam, sizi daha fazla yormadan alâkayı kurmaya başlasam iyi olacak. Buyurun…
***
Güzelliği dillere destan bir kız vardı ve çok yakışıklı bir delikanlı. Birbirlerine deliler gibi âşık… Ve malûm bir de kötü büyücü. Büyücü çirkin ve kötü huylu kızını bu delikanlı ile evlendirmek istediğinden güzel kızı öldürmeyi aklına koymuştu. Fakat güzel kızı öldürdüğünü kimse anlamamalıydı. Bir yol bulmuştu. Kıpkırmızı bir elmayı büyülü ve zehirli suya batırıp, güzel kıza yedirecek, kızcağız kısa sürede ölecekti. En güzel elbiselerini giyip, en sevimli haline bürünüp kızın kapısını çaldı ve elmayı güzel kıza verdi. Elma o kadar güzeldi ki kız iştahla ısırdı. Ve akşamına yataklara düştü. Güzel kızın sevenleri seferber oldular. Doktorlar getirdiler. Ne yaptılarsa iyileştiremediler. Bir başka büyücü: “Bir de ben bakayım. Şu dillere destan güzel kızın derdine belki derman bulurum da ünüm artar.” dedi. Sihirli küresine baktı ve “Hem zehirli hem büyülü bir elma görüyorum. Tek şifası var, saklı çiçek. Onu bulacak ve yiyecek. Yoksa kurtulması mümkün değil.” Delikanlı bakılmadık yer bırakmadı. Günlerce aradı saklı çiçeği. Güzel kız her geçen gün halden düşüyor, Kötü büyücü içinden kıs kıs gülüyordu. Güzel kızın artık dermanı kalmamıştı. Sevgilisinden son bir arzusu vardı: “ Beni, hep buluştuğumuz dağa götür. Oradan aşağıları seyrederken ölmek istiyorum.” dedi. Delikanlı, kucağında, hep buluştukları dağın en tepesindeki ağacın altına çıkardı güzel kızı. Kötü büyücü de peşlerinden çıktı. “Kız ölüyorum artık. Beni unutma olur mu?” derken derin bir nefes aldı. Birden can geldi bedenine. Sevgilisinin elini sıkıca tuttu. Büyücü, “Ölmeden önceki son gücün bu.” diye söylenip seviniyorken, ellerini birbirine aşkla kenetlemiş, dağın tepesinde duran sevgililer birden coşkun bir suya dönüştü. Hiç ayrılmayıp kıyamete kadar birlikte aktılar yükseklerden. Büyücü şaşkınlıktan ve öfkesinden öldü. Şelaleler aşkın türküsünü söyledi o gün bu gündür. Sonra gökten üç elma düştü..
Masal böyle bitiyordu.
Çocukluğumdan bu yana, şelalelerin dağlardan coşkun akışları, uzun yıllar geçmesine rağmen hep bu masalı hatırlattı bana.
Aşkı zor bellemiştim ta o vakitlerden beri. Vuslatı ise su…
***
Yıllar sonra zihnimde kelimelerin dansı, elimde bir elma, bir bıçak...
Yok karşımda güzeller güzeli Yusuf (a.s) ki keseyim ellerimi.
Öyleyse bir değişiklik yapıp, sapından çöpüne kesmesem de bu elmayı, şöyle yanlamasına kessem diyorum kendi kendime.
Öyle de yapıyorum. Bıçağı elmanın karnına yaslayıp, kesiyorum.
Hep sapından çöpüne doğru dörde böldüğüm elmayı, bu sefer ikiye bölünmüş hâliyle seyre dalıyorum. Dörde bölmek gelmiyor içimden.
“Saklı çiçek bu olmalı.” diyorum. Elmanın içinde…
Masaldaki büyülü elma düşüyor aklıma bir çırpıda.
Derdin içine saklanmış derman varmış meğer…
“Zorluk kadar kolaylık bahşolundu!” Yetmedi, iki kere söylendi. “Zorluk kadar kolaylık bahşolundu!”
İnşirah düşüyor dilime.
İkiye bölünmüş elmanın, her ikisinde birer çiçek.
Saklı çiçeği, bulmanın çocuksu tebessümü yüzümde…
İçimde bir heyecan, dudaklarımda bir tespih…
Bu satırların da sonunda gökten üç elma düştü. Biri âşıklar için, biri benim için, biri sizin için.
Şimdi siz de kendinize bir çift saklı çiçeği bularak armağan edin, size düşen elmayı karnından ikiye bölerek.
Masallarımın sonunda düşen üç elmaya; ikramıyla anlam armağan edene, gizli ve âşikar tüm sanatların sanatkârına teşekkür ediyorum!
Nesrin Çaylı