Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz.
Ehlin gönlü için (ailenin gönlünü almak için) günah işlemek ahmaklıktır.
Farzı bırakıp, nafile ibadetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.
Gına sahiplerinin yani zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.
İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
Kalbin tasviyesi (temizlenmesi); İslamiyete uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid'atlerden kaçmakla ve nefse tatlı gelen şeylerden sakınmakla olur. Zikir ve rehberi, doğru yolu gösteren âlimi sevmek bunu kolaylaştırır.
Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir şey içindir. O da nefsdir.
Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.
Kelime-i tevhid; putlara ibadeti bırakıp, Hak teâlâya ibadet etmek demektir.
Küfür, nefs-i emmarenin isteklerinden hasıl olur.
Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermektir.
Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.
Büyükleri sevmek, saadetin sermayesidir. Muhabbete müdahane, gevşeklik sığmaz.
Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur.
Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.
Razzak olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.
Seadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.
Seadet-i ebediyyeye kavuşmak, peygamberlere uymağa bağlıdır.
Sohbeti ganimet bilmelidir. Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin ve kemallerin üstüdür.
Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.
Zahid, dünyaya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.
Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.
Salih ameller İslamın beş şartıdır. Salih amelleri yapmadan kalb selamette olmaz.
Cennet ile Cehennem'den başka ebedi bir yer yoktur. Cennet'e girmek için iman ve dinin emirlerine uymak lazımdır.
Dünyayı maksad edinmemeli. Dünya, nefsin arzularına yardımcıdır. Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır. Dünyaya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünyaya düşkün olmamanın ilacı, İslamiyete uymaktır.
Bu zamanda dünyayı terk etmek çok zordur. Dünyayı terk lazımdır. Hakikaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, ahirette kurtulabilsin. Hükmen terk etmek de büyük nimettir. Bu da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dinin hududundan dışarıya taşmamakla olur.
Dünyayı terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahların, zaruret mikdarından fazlasını terktir. Bu çok iyidir. İkincisi, haramları ve şüphelileri terkedip yalnız mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir.
Tesbih okumak (sübhanallah demek), tövbenin anahtarı ve hatta özüdür.
Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lazımdır. İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir. Yani Allahü teâlâya ibadet ve taat etmektir.
Gençlik zamanında dinin emirlerine uymak, dünya ve ahiret nimetlerinin en üstünüdür.
Annenin yavrusuna faydası olmadığı (annenin yavrusundan kaçacağı) kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!
Ayet-i kerimede mealen; "Vallahu basirun= Allah onların ne yaptıklarını görmektedir" buyruldu. Allahü teâlâ her şeyi gördüğü halde, (insanlar) çirkin işleri yaparlar. Aşağı bir kimsenin bile bu işleri gördüğünü bilseler, vaz geçerler yapmazlar. Bunlar ya Hak teâlânın görmesine inanmıyorlar, yahud onun görmesine kıymet vermiyorlar. İmanı olana her ikisi de yakışmaz.
Velilerin hiçbiri, peygamber mertebesine varamaz.
Velilerin hiçbiri, Sahabi [eshab-ı kiramın] mertebesine çıkamaz.
İhlas ile yapılan küçük bir iş, senelerce yapılan ibadetler gibi kazanç (sevap) hasıl eder.
Her ibadeti seve seve yapmalı. Kul hakkına dokunmamağa, hakkı olanlara hakkını ödemeğe titizlikle çalışmalıdır.
Dünyanın vefasızlıkta eşi yoktur, dünyayı isteyenler de alçaklıkta ve bahillikte (cimrilikte) meşhurdur. Aziz ömrünü, bu vefasızın ve değersizin peşinde harcayanlara yazıklar ve korkular olsun.
Gençlik çağının kıymetini biliniz! Bu kıymetli günlerinizde, İslamiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız! Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.
İnsanlar riyazet deyince, açlık çekmeği ve oruç tutmağı anladılar. Halbuki, dinimizin emrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha faydalıdır.
Bir kimsenin önüne lezzetli, tatlı yemekler konsa, iştihası olduğu halde ve hepsini yemek istediği halde, dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve diğer riyazetlerden çok üstündür.
Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha çok faydalıdır.
Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir.
Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel, ihlas.
Ölülere dua ve istigfar etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdatlarına yetişmek lazımdır.
Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.
Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zan etmemeli, nefse güç ve acı gelenleri de şekavet ve felaket sanmamalıdır.
Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır.
İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır.
Cahillerin, büyüklere dil uzatmalarına sebeb olmayınız! Her işinizin İslamiyete uygun olması için, Allahü teâlâya yalvarınız.
Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır.
İhsan sahibinin kapısı çalınınca açılır.
Gönül dalgınlığının ilacı; gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir.
Dünya hayatı pek kısadır. Bunu en lüzumlu şeyde kullanmak gerekir. Bu en lüzumlu şey de, kalbini toparlamış olanların yanında bulunmaktır. Hiçbir şey sohbet gibi faydalı olmaz.
Ehlin gönlü için (ailenin gönlünü almak için) günah işlemek ahmaklıktır.
Farzı bırakıp, nafile ibadetleri yapmak boşuna vakit geçirmektir.
Gına sahiplerinin yani zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.
İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.
Kalbin tasviyesi (temizlenmesi); İslamiyete uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid'atlerden kaçmakla ve nefse tatlı gelen şeylerden sakınmakla olur. Zikir ve rehberi, doğru yolu gösteren âlimi sevmek bunu kolaylaştırır.
Kalbin birçok şeyleri sevmesinin sebebi, hep o bir şey içindir. O da nefsdir.
Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.
Kelime-i tevhid; putlara ibadeti bırakıp, Hak teâlâya ibadet etmek demektir.
Küfür, nefs-i emmarenin isteklerinden hasıl olur.
Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermektir.
Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.
Büyükleri sevmek, saadetin sermayesidir. Muhabbete müdahane, gevşeklik sığmaz.
Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur.
Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.
Razzak olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.
Seadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.
Seadet-i ebediyyeye kavuşmak, peygamberlere uymağa bağlıdır.
Sohbeti ganimet bilmelidir. Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin ve kemallerin üstüdür.
Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.
Zahid, dünyaya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.
Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.
Salih ameller İslamın beş şartıdır. Salih amelleri yapmadan kalb selamette olmaz.
Cennet ile Cehennem'den başka ebedi bir yer yoktur. Cennet'e girmek için iman ve dinin emirlerine uymak lazımdır.
Dünyayı maksad edinmemeli. Dünya, nefsin arzularına yardımcıdır. Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır. Dünyaya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünyaya düşkün olmamanın ilacı, İslamiyete uymaktır.
Bu zamanda dünyayı terk etmek çok zordur. Dünyayı terk lazımdır. Hakikaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, ahirette kurtulabilsin. Hükmen terk etmek de büyük nimettir. Bu da, yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dinin hududundan dışarıya taşmamakla olur.
Dünyayı terk etmek iki türlüdür; birincisi, mübahların, zaruret mikdarından fazlasını terktir. Bu çok iyidir. İkincisi, haramları ve şüphelileri terkedip yalnız mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir.
Tesbih okumak (sübhanallah demek), tövbenin anahtarı ve hatta özüdür.
Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lazımdır. İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir. Yani Allahü teâlâya ibadet ve taat etmektir.
Gençlik zamanında dinin emirlerine uymak, dünya ve ahiret nimetlerinin en üstünüdür.
Annenin yavrusuna faydası olmadığı (annenin yavrusundan kaçacağı) kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!
Ayet-i kerimede mealen; "Vallahu basirun= Allah onların ne yaptıklarını görmektedir" buyruldu. Allahü teâlâ her şeyi gördüğü halde, (insanlar) çirkin işleri yaparlar. Aşağı bir kimsenin bile bu işleri gördüğünü bilseler, vaz geçerler yapmazlar. Bunlar ya Hak teâlânın görmesine inanmıyorlar, yahud onun görmesine kıymet vermiyorlar. İmanı olana her ikisi de yakışmaz.
Velilerin hiçbiri, peygamber mertebesine varamaz.
Velilerin hiçbiri, Sahabi [eshab-ı kiramın] mertebesine çıkamaz.
İhlas ile yapılan küçük bir iş, senelerce yapılan ibadetler gibi kazanç (sevap) hasıl eder.
Her ibadeti seve seve yapmalı. Kul hakkına dokunmamağa, hakkı olanlara hakkını ödemeğe titizlikle çalışmalıdır.
Dünyanın vefasızlıkta eşi yoktur, dünyayı isteyenler de alçaklıkta ve bahillikte (cimrilikte) meşhurdur. Aziz ömrünü, bu vefasızın ve değersizin peşinde harcayanlara yazıklar ve korkular olsun.
Gençlik çağının kıymetini biliniz! Bu kıymetli günlerinizde, İslamiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız! Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.
İnsanlar riyazet deyince, açlık çekmeği ve oruç tutmağı anladılar. Halbuki, dinimizin emrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha faydalıdır.
Bir kimsenin önüne lezzetli, tatlı yemekler konsa, iştihası olduğu halde ve hepsini yemek istediği halde, dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve diğer riyazetlerden çok üstündür.
Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha çok faydalıdır.
Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir.
Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel, ihlas.
Ölülere dua ve istigfar etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdatlarına yetişmek lazımdır.
Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.
Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zan etmemeli, nefse güç ve acı gelenleri de şekavet ve felaket sanmamalıdır.
Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır.
İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır.
Cahillerin, büyüklere dil uzatmalarına sebeb olmayınız! Her işinizin İslamiyete uygun olması için, Allahü teâlâya yalvarınız.
Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır.
İhsan sahibinin kapısı çalınınca açılır.
Gönül dalgınlığının ilacı; gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir.
Dünya hayatı pek kısadır. Bunu en lüzumlu şeyde kullanmak gerekir. Bu en lüzumlu şey de, kalbini toparlamış olanların yanında bulunmaktır. Hiçbir şey sohbet gibi faydalı olmaz.