İmam Serahsî ve eserleri

ma'vera

Emektar
Özel Üye
İMAM SERAHSÎ (400-483 / 1009-1090)

Ebû Bekr Muhammed bin Ebû Sehl Ahmed es-Serahsî Türk-İslam âlimi ve hukukçularının en büyük ve en meşhurlarındandır. Şemsü’l-Eimme (İmamların Güneşi) olarak tanınan İmam Serahsî, Fıkıh, Fıkıh Usulü, Kelam ve Münâzara sahalarında yetkin bir âlimdir. Ayrıca felsefe, mantık, matematik, cebir alanında da âlim olduğu ve şiirle ilgilendiği kaynaklarda ifade edilmektedir.


Bugün Merv ve Meşhet şehirleri arasında, Türkmenistan ile İran sınırında, eski bir Horasan beldesi olan Serahs civarında 400/1009 tarihinde doğmuştur.

Küçük yaşta ilimle meşgul olmaya başlayan Serahsî, Buhâra’da ders veren büyük hukukçu Şemsü’l-Eimme Halvânî (452/1060) başta olmak üzere es-Suğdi ve Ebu Hafs Ömer b. Mansur el- Bezzâz (rh.a) gibi âlimlerden ilim tahsil etmiştir.

Maveraü'n-Nehir’de yetişmiş büyük bir Hanefî hukukçusu olan Serahsî’nin, Buhâra’da eğitim görmesi, orada ders vermesi, eserlerini Özkent hapishanesinde yazmış olması, yaşamının h. 480’den sonraki son ve serbest yıllarını bir Türk bölgesi olan Fergana (Mergınand)’da geçirmesi, eserlerinde özellikle Türklerden ve onların ergenliğe eriş çağlarından bahsetmesi onun, Türk soyuna mensup Karahanlı âlimlerden biri olduğunu göstermektedir.
Çok kuvvetli bir hafızaya ve üstün bir yeteneğe sahip olan Serahsî, bu nedenle büyük bir üne kavuşmuştur.

Zamanın yöneticisi tarafından, Özkent kalesinde bulunan hapishanenin köşesinde bir odadaki kuyuya hapsedilmiştir. İslam ilim çevresinde herkesçe bilinen otuz ciltlik el-Mebsût, Serahsî'nin bu kuyuda, hiç bir kaynağa başvurmadan öğrencilerine yazdırmasıyla, on dört yılda meydana gelmiştir. Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr, Şerhu Ziyâdâti’z-Ziyâdât (en-Nüket), Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî, Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, el-Usûl adlı eserleri de yazdırma/imlâ yoluyla meydana gelmiş ve zamanımıza kadar ulaşmıştır.

Serahsî, hicrî beşinci asrın sonlarında vefat etmiş olan, Fahru’l-İslâm Pezdevî (482/1089) ve Sadru’l-İslâm Pezdevî (493/1100) ile Debûsî’den (430/1039) hemen sonra Fıkıh usulü alanında öne çıkan âlimlerden biridir.
Eserlerinde İslâm âleminin ortak dili olan Arapçayı kullanan Serahsî, bazen diğer dilleri ve özellikle Farsçayı da kullanmıştır.

Serahsî, eserlerinde yer verdiği bütün görüşler ve mezhepler hakkında, tarafsız ve objektif bir bakış açışıyla tahlîl yapar. Derin bilimsel anlayışıyla meydana getirdiği eserlerinde, açıklamalarına kuvvet vermek üzere, Kur'an-ı Kerim âyetleri ve Peygamber (s.a.v.)'in hadisleri yanında, tarihî olaylardan da yararlanmıştır. Meseleleri ele alışı ise, felsefî mahiyette olup Hanefî mezhebinde konuları tahlîl ederek ele alan belki de ilk hukukçu odur. O, siyasî kararların arka planlarına nüfûz eden anlayış kudretine ve iknâ yeteneğine sahip bir âlimdir.

Kemal Paşa Zâde (940/1534), Serahsî’yi, İmam Azam Ebu Hanîfe (150/767) ve Muhammed eş-Şeybânî (189/805)’den hemen sonra, el-Hassâf (261/874), et-Tahâvî (321/933), el-Kerhî (340/952) ve el-Halvânî (452/1060) ile birlikte üçüncü tabaka müctehidleri arasında saymaktadır.

Serahsî 483/1090 yılında Özkent’te vefat etmiştir.

serahsi%201.JPG

İmam Serahsi Anıt Mezarı
Özkent

XI. asrın büyük alimi, “İmamların Güneşi” lakaplı İmam Serahsi hazretlerinin kümbeti, Kırgızıstan’nın Özgen şehrindedir.


ESERLERİ

Serahsî gerek mahiyet gerekse hacim bakımından en değerli eserlerini 466-480/1073-1087 yıllarıarasında Özkent hapishanesinde kaldığı on beş yıla yakın sürede kuyudan yazdırmıştır.

Kaynaklarda ve kendi eserlerindeki bazı pasajlarda, on beş yıllık hapis süresinde Serahsî’nin, yanında kitap ve defter bulunmadığı, hatta her türlü imkândan mahrum olduğu hâlde aşağıdaki eserleri öğrencilerine ezberden yazdırdığı bildirilmektedir.

İmam Serahsî’nin eserlerini ve özelliklerini kısaca şu şekilde ele alabiliriz:

1- Kitâbü’l-Mebsût: Serahsî, Özkent’teki bir zindanda mahpusken talepler üzerine tedrisle meşgul olmayı kabul ederek bu işe İmam Hasan eş-Şeybânî (189/805)’nin ‘el-Asl’ isimli eserinin hülâsâsı olan Mervezî’nin (334/945) “el-Muhtasar” adlı eserini şerh ederek başlamıştır.
el-Kâfî ismiyle tanınan el-Mervezî’nin “Muhtasarı”, Hasen eş-Şeybânî tarafından telîf edilen eserlerin kısaltılmış hâlidir. Serahsî’nin “Mebsût” adlı kitabı, Hâkimü’ş-Şehîd Mervezî’nin zikri geçen “Muhtasar”ı üzerine yapılmış otuz ciltlik bir şerh olup Hanefî fıkhını delilleriyle birlikte ele alan en hacimli eserdir.
Hanefî fıkhında “Şemsü’l-Eimme” denilince Serahsî, “el-Mebsût” denilince de Serahsî’nin Mebsût’u anlaşılır. “el-Mebsût”, Türkçe’ye tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır.

2- el-Usûl: Serahsî, el-Mebsût’u imlâ ettirdikten sonra bu kitaba bir giriş olması için usul-ı fıkha dair iki ciltlik el-Usûl adlı eserini, 479/1086 senesi Şevvâl ayının son günü, Özkent kalesinde bir köşede yazdırmaya başlamıştır. Bazı kaynaklarda kitabın Harzen’de bulunan bir zindanda yazdırılmış olduğu belirtilmektedir.

3- Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr: Şeybânî’nin “es-Siyeru’l-Kebîr” adlı kitabının şerhi olan bu eseri Özkent’te hapishanede iken yazdırmaya başlayan Serahsî, “Şurût” konusuna gelince özgürlüğüne kavuşmuş, daha sonra Fergana’ya giderek eserin devamını öğrencileriyle birlikte orada Emir Hasan’ın evinde 480/1087 yılında tamamlamıştır.

4- Şerhu Ziyâdâti’z-Ziyâdât (en-Nüket): Şeybânî’nin “Ziyâdâtü’z-Ziyâdât” adlı kitabında anılan ibâre ve işaretlerle alakalı olarak yazdırdığı bir şerhtir.

5- Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî: İlk Hanefî fakihlerinden Ebu Cafer et-Tahâvî (321/933)’nin “el Muhtasar” isimli eserinin şerhidir.

6- Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr: İmam Ebu Yusuf’un teklifi üzerine Muhammed eş-Şeybânî tarafından yazılan “el-Câmiu’s-Sağîr” adlı eserin şerhidir. Serahsî, yukarıda bahsettiğimiz beş eseri gibi, bunu da Özkent’te zindanda iken yazdırmıştır.

7- Şerhu’l-Câmii’l-Kebîr: Muhammed eş-Şeybânî’nin “el-Camiu’l-Kebîr” adlı eserinin şerhidir.

8- Şerhu Kitâbi’l-Kesb: Ebü’l-Vefâ’ya göre Serahsî’nin (483/1090) bu eseri, Mebsût adlı kitabın bir bölümüdür. Bazı âlimler, daha yararlı olması için onu ayrı bir kitap hâline getirmişlerdir. Bu eserin bir nüshası, Medine-i Münevvere’de Arif Hikmet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.

alıntı
 

Benzer Konular

Üst