Hz. Ömer'in Vasiyetinde "İslam Devletinde Yaşayan Gayri Müslimlerin Yeri"

SETR

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Hz. Ömer'in Vasiyetinde "İslam Devletinde Yaşayan Gayri Müslimlerin Yeri"

768720110325112955240.jpg


Hz. Ömer, Huzeyfe b. El-Yemân ve Osman b. Huneyf'i Irak'a görevli olarak gönderiyor, Medine'ye döndüklerinde onlara soruyor:

-Irak topraklarına, taşıyamayacağı yükler (vergiler) yüklediniz mi?

-Hayır, taşıyabileceği yükler yükledik.

-Siz yine de bir bakın, yeniden inceleyin, taşıyamayacağı yükleri asla yüklemeyin.

Sonra şunu ekliyor:

- Allah bana selamet lütfederse Irak'ın dul kadınlarını, benden sonra kimseye muhtaç olmayacakları bir duruma getireceğim.

Buhârî diye bilinen meşhur hadis kitabında, Hz. Ömer'in bu dünyadan ayrılırken kendisinden sonra vazife alacak olan yöneticilere şu vasıyet ve tavsiyelerde bulunduğu nakledilmiştir:

Kendisini metheden ve 'önce Peygamberimiz'in önde gelen ashabından olmak, sonra halife olup ülkeyi adaletle yönetmek ve sonra da şehitlik mertebesinden dolayı sana müjdeler olsun' diyen bir gence 'Lehimde de aleyhimde de olmadan bu işin içinden sıyrılmış isem bana ne mutlu' dedikten sonra o gencin elbisesinin etekleri yerde süründüğünü görünce 'Evladım, eteklerini biraz kısalt; bu hem daha çok dayanmasını sağlar hem de Rabbine karşı takva libasın olur' demiştir.

Sonra oğlunu çağırmış, borçlarını ödemesini tenbih ve kaynağını tarif ettikten sonra Hz. Aişe'ye gitmesini ve onun odasında defnedilmiş bulunan iki dostunun yanına gömülmesi için izin istemesini talep etmiş, bu izin verilince de dünyalar onun olmuştur.

Sıra kendisinden sonraki halifenin belirlenmesine gelmiş, ondan bunu bildirmesi istenince aday seçiminin bir heyet tarafından yapılmasını ve sonra ona bey'at edilmesini istemiş, heyeti de Ali, Osman, Talha, Zübeyr, S'ad b. Ebî Vakkas, Abdurrahman ve oğlu Abdullah (Allah cümlesinden razı olsun) olarak tayin etmiş, ama oğlu Abdullah'ın halife seçilmemesini, yalnızca danışmaya katılmasını şart koşmuştur.

Kendisinden sonra seçilecek olan Halife'ye de şu tavsiyelerde bulunmuştur:

- İlk muhacirlerin hakları korunmalı ve onlara saygıda kusur edilmemelidir.

- Bize kucak açan ve hakkıyla iman etmiş bulunan ensara (Medine yerlilerine) iyi davranılmalı, iyi işleri kabul edilmeli, kusurları da bağışlanmalıdır.

- Şehirlerde yaşayanlar İslam'ın gücü, servet kaynağı ve düşmanın öfke sebebidirler, onlara iyi davranılmalı, vergiler mallarının fazlasından gönül hoşluklarıyla alınmalıdır.

- Kırsalda yaşayanlar Arapların kökü ve İslam'ın gövdesidir; onların da mallarının ortasından değil kıyısından alınmalı ve yoksullarına dağıtılmalıdır.

- Allah'ın ve Resûlü'nin himayelerinde olan ehl-i zimmete (İslam ülkesi teb'ası olan gayr-i Müslimlere) verilen söze, yapılan antlaşmaya sadık kalınmalı, onları korumak için gerekirse savaşılmalı, güçlerini aşan bir yükümlülük yüklenmemelidir.

Bu vasıyet ve tavsıyeler bütün müminler için daima muteber olan düsturlar ve yol haritalarıdır.

sorularlaislamiyet
 
Son düzenleme:
Üst