Hükümfermâ Ne Demektir?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Hükümfermâ:
f. Hükümrân, hüküm süren. Hâkimiyetle idâre eden.

(Hem hayat, kâinatın tedbîr ve idaresinde hükümfermâ olan rızık ve rahmet ve inâyet ve hikmeti tazammun ediyor. Güyâ, hayat onları arkasına takıp, girdiği yere çekiyor. Meselâ, hayat bir cisme, bir bedene girdiği vakit, Hakîm ismi dahi tecellî eder, hikmetle yuvasını güzelce yapıp tanzim eder. Aynı halde Kerîm ismi de tecellî edip, meskenini hâcâtına göre tertib ve tezyin eder. Yine aynı halde Rahîm isminin cilvesi görünüyor ki, o hayatın devam ve kemâli için türlü türlü ihsanlarla taltif eder.
Yine aynı halde Rezzâk isminin cilvesi görünüyor ki, o hayatın bekâsına ve inkişafına lâzım maddî, mânevî gıdâları yetiştiriyor ve kısmen bedeninde iddihar ediyor. Demek, hayat bir nokta-i mihrâkiye hükmünde, muhtelif sıfât birbiri içine girer, belki birbirinin aynı olur. Güyâ, hayat tamamıyla hem ilimdir, aynı halde kudrettir, aynı halde de hikmet ve rahmettir ve hâkezâ.
S.)


Hükümran:
Hâkim, hükümdar. Hüküm ve saltanat süren. Hükümfermâ.

( Evet, adâlet iki şıktır: Biri müsbet, diğeri menfîdir. Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adâletin bu dünyada bedâhet derecesinde ihâtası vardır. Çünkü, "Üçüncü Hakikat"te ispat edildiği gibi, herşeyin istidad lisâniyle ve ihtiyac-ı fıtrî lisâniyle ve ıztırâr lisâniyle Fâtır-ı Zülcelâlden istediği bütün matlubâtını ve vücud ve hayatına lâzım olan bütün hukukunu, mahsus mîzanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşâhede veriyor. Demek, adâletin şu kısmı, vücud ve hayat derecesinde katî vardır.

İkinci kısım menfîdir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani, haksızların hakkını, tâzib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise, çendan tamamıyla şu dünyada tezâhür etmiyor, fakat o hakikatin vücudunu ihsâs edecek bir sûrette hadsiz işârât ve emârât vardır. Ezcümle, Kavm-i Ad ve Semûd'dan tut, tâ şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar, gelen sille-i te'dib ve tâziyâne-i tâzib, gayet âlî bir adâletin hükümran olduğunu hads-i katî ile gösteriyor.
S.)


K:Yeni Lûgat
 
Üst