Hükkâm Ne Demektir?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Hükkâm:
(Hâkim. C.) Hâkimler.

(Birinci tarik: Arap kavmi maarifsiz, bedevi bir millet idi. Muhitleri de, onlar gibi bedevi bir muhit idi. Divanları, şiir idi. Yani, medar-ı iftihar olan hallerini, şiirle kayt ve muhafaza ederlerdi. İlimleri, belagat idi. Medar-ı iftiharları, fesahat idi. Sair kavimlerden fazla bir zekaya malik idiler. Başka insanlara nisbeten cevval fikirleri vardı.
İşte Arap kavmi böyle bir vaziyette iken ve zihinleri de bahar çiçekleri gibi yeni yeni açılmaya başlarken, birden bire Kur'an-ı Azimüşşan, yüksek belagatiyle, harika fesahatiyle mele-i a'ladan yeryüzüne indi. Arapların medar-ı iftiharları ve timsal-i belagatleri olan ve bilhassa Kabe duvarında teşhir edilmek üzere altın suyu ile yazılmış "Muallakat-ı Seb'a" ünvanıyla anılan en meşhur ediplerin en beliğ ve en fasih eserlerini iftihar listesinden sildirtti. Maahaza, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Kur'an'la muarazaya ve Kur'an'a bir nazire yapılmasına onları şiddetle davet etmekten geri durmuyordu, damarlarına dokunduruyordu, techil ve terzil ediyordu. O Hazretin yaptığı böyle şiddetli hücumlara karşı, o umera-i belagat ve hükkam-ı fesahat ünvanıyla anılan Arap edipleri, bir kelime ile dahi mukabelede bulunamadılar. Halbuki kibir ve azametleri, enaniyetleri ve göklere kadar çıkan gururları iktizasınca, gece gündüz çalışıp Kur'an'a bir nazire yapmalıydılar ki, aleme karşı rezil ve rüsvay olmasınlar.
Demek bu meselenin uhdesinden gelemediklerinden, yani Kur'an'ın bir benzerini yapmaktan aciz kaldıklarından sükuta mecbur olmuşlardır. İşte onların bu ıztırari sükutları aczlerini meydana çıkardı. Ve bunların aczlerinden de, i'caz-ı Kur'an'ın güneşi tulu etmiştir.
İ.İ)


Hükkâm-ı adliyye:
Adliye hâkimleri.


K:Yeni Lûgat
 
Üst