"Harcarım" Yüreğimi!..
Bir cüzdan alır biraz da para, çıkarım sokaklara… Nerede çarşı-pazar ben orada!..
Başıboş gezerim, gözlerim vitrinlere takılır ve şeytan bahaneler gönderir imdadıma... Her yeni şey için, vardır sebebim… Alışveriştir tek derdim… Çılgınlar gibi para "harcamak"... Evet "harcamak"; zamanı ve parayı… Ziyan edilen nice nefeslerimin yanında nedir ki, zaman ve para… Ve vicdanımın sesini kısarım, başlar mâcerâ...
Ellerimi ve de kalbimi hesapsızca dolduramazsam, eve dönemem… Ruhumu tatmin eden bu alışveriş, bana geçici mutluluğu verdikten sonra ertesi gün olur. Duramam evde... Şeytan bir bahane gönderir, âcil posta ile… "Evet!" derim bunun için çıkmam lâzım çarşıya… Gezerim, gezerim… Gezerim… Doludur ellerim… Şeytanın bahanesi bile utanır kendinden… Çünkü alışverişle tatmin olduğunu sanan kalbim, kendisine daha kaliteli sebepler göndermiştir "harcamak" için zamanı ve parayı…
Yine akşam olur… Vicdanımın sesini kısarım…
Yürürüm, aldıklarıma bakarak… Eve gelirim, bahanelerimi içimden tekrarlayarak… Yine kısa sürer sevincim… Bir şeyler eksiktir… Poşetlere bakarım, almışım halbuki her şeyi…
Yüreğime bakmak gelmez aklıma… Yanlış yerlerde ararım, eksik olanı… Aç olan ruhumu kandıramadığımı, sonraları anlarım… Harcanan koca bir zaman ve para kalır ardımda… Asla geri getiremeyeceğim nefeslerimin yanına eklerim onları da..
Ruhum yine açtır… Kimsesiz bir çocuğun haberi gelir kulaklarıma… Vicdanımın sesi artık haykırır… Bir ayakkabı parama, bir ay doyacaktır karnı… Gözlerim dolar ve yüreğimi korku kaplar… Kimseye anlatamam çarşı-pazar günlerimi, saklarım utancımdan… Şeytan da artık tanımaz beni…
"Neler yapmışım ben?" derim… Temiz ve kaliteli hayatı ne kadar saptırmışım amacından… Markalara takılan yüreğim, israf vitrinine süs olmuş… Ayaklarım bile utanmış, paramı ve de zamanımı "harcamaya" giderken… Kimsesiz nice çocukları silmiş alışveriş sevdam, kalbimden… İki omzumdaki melekler utanmış, körleşen bedenimden…
Ne bakmaya yüzüm kalır ihtiyaç sahiplerine; ne de bu rızkı veren Rabbime şükretmeye…
"Geç değildir hiçbir şey için, nefes aldığın müddetçe!.." cümlesi yetişir imdadıma… Ruhum doymaya başlar yavaşça…
Ellerim boştur, ama eksiklik yok olur… Nasıl da zavallı bir şekilde aramışım sokakta mutluluğu… Cüzdanıma dolan her israfımın faturası ödenecektir kıyamet toplantısında…
Yavaşça abdest alırım… Dönerim içime… Kâbustan uyanan yüreğimle ellerimi açarım duâya… Sadece maddî yardım yetmez… Nice duâya ihtiyacı olanlar vardır. Bu kadar yardım açığı varken israfla yaşamayı başarabilen ben, acırım hâlime..
Ve tövbelerim ile sığınırım, beni rızkımla insanlığa "yardım eli" kılan Allah'a…
Bir cüzdan alır biraz da para, çıkarım sokaklara… Nerede çarşı-pazar ben orada!..
Başıboş gezerim, gözlerim vitrinlere takılır ve şeytan bahaneler gönderir imdadıma... Her yeni şey için, vardır sebebim… Alışveriştir tek derdim… Çılgınlar gibi para "harcamak"... Evet "harcamak"; zamanı ve parayı… Ziyan edilen nice nefeslerimin yanında nedir ki, zaman ve para… Ve vicdanımın sesini kısarım, başlar mâcerâ...
Ellerimi ve de kalbimi hesapsızca dolduramazsam, eve dönemem… Ruhumu tatmin eden bu alışveriş, bana geçici mutluluğu verdikten sonra ertesi gün olur. Duramam evde... Şeytan bir bahane gönderir, âcil posta ile… "Evet!" derim bunun için çıkmam lâzım çarşıya… Gezerim, gezerim… Gezerim… Doludur ellerim… Şeytanın bahanesi bile utanır kendinden… Çünkü alışverişle tatmin olduğunu sanan kalbim, kendisine daha kaliteli sebepler göndermiştir "harcamak" için zamanı ve parayı…
Yine akşam olur… Vicdanımın sesini kısarım…
Yürürüm, aldıklarıma bakarak… Eve gelirim, bahanelerimi içimden tekrarlayarak… Yine kısa sürer sevincim… Bir şeyler eksiktir… Poşetlere bakarım, almışım halbuki her şeyi…
Yüreğime bakmak gelmez aklıma… Yanlış yerlerde ararım, eksik olanı… Aç olan ruhumu kandıramadığımı, sonraları anlarım… Harcanan koca bir zaman ve para kalır ardımda… Asla geri getiremeyeceğim nefeslerimin yanına eklerim onları da..
Ruhum yine açtır… Kimsesiz bir çocuğun haberi gelir kulaklarıma… Vicdanımın sesi artık haykırır… Bir ayakkabı parama, bir ay doyacaktır karnı… Gözlerim dolar ve yüreğimi korku kaplar… Kimseye anlatamam çarşı-pazar günlerimi, saklarım utancımdan… Şeytan da artık tanımaz beni…
"Neler yapmışım ben?" derim… Temiz ve kaliteli hayatı ne kadar saptırmışım amacından… Markalara takılan yüreğim, israf vitrinine süs olmuş… Ayaklarım bile utanmış, paramı ve de zamanımı "harcamaya" giderken… Kimsesiz nice çocukları silmiş alışveriş sevdam, kalbimden… İki omzumdaki melekler utanmış, körleşen bedenimden…
Ne bakmaya yüzüm kalır ihtiyaç sahiplerine; ne de bu rızkı veren Rabbime şükretmeye…
* * *
Silkelenir benliğim… "Dur!" derim, beni sürükleyen bu israf rüzgarına… Tutunurum vicdanıma ..."Geç değildir hiçbir şey için, nefes aldığın müddetçe!.." cümlesi yetişir imdadıma… Ruhum doymaya başlar yavaşça…
Ellerim boştur, ama eksiklik yok olur… Nasıl da zavallı bir şekilde aramışım sokakta mutluluğu… Cüzdanıma dolan her israfımın faturası ödenecektir kıyamet toplantısında…
Yavaşça abdest alırım… Dönerim içime… Kâbustan uyanan yüreğimle ellerimi açarım duâya… Sadece maddî yardım yetmez… Nice duâya ihtiyacı olanlar vardır. Bu kadar yardım açığı varken israfla yaşamayı başarabilen ben, acırım hâlime..
Ve tövbelerim ile sığınırım, beni rızkımla insanlığa "yardım eli" kılan Allah'a…
Fatma Aladağ