Hanımlar Neden Alışveris Hastası Olur?

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Evin hanımı alışveriş merkezlerinden beri gelmiyordu. Nerede yeni bir mağaza açılmışsa hep oradaydı. Sık sık evin eşyalarını değiştiriyor, moda olan her şeye yetişmek için adeta koşturuyordu. Eşi ise sürekli: Bu harcamalarına nasıl para yetiştireceğim? Bu tatminsizlik niye? diyor; ama o, bildiğinden geri kalmıyordu. Bu sebepten sürekli tartışıyorlardı. Ne yazık ki, sayısız aile var bu kıskacın içinde olan. Gerek görsel ve yazılı basın, gerekse reklamlar, insanları sürekli tüketime zorluyor. Bilhassa kadın, tüketim dünyasının kurbanı oluyor.

Elindekilerle yetinmiyor. Eşini maddi isteklerle boğuyor. Üç-beş parça eşya için evinin ve yuvasının huzurunu kaçırıyor. Maalesef günümüzde zorunlu olmayan ihtiyaçlar, zorunlu sırasını almıştır. Lüks, gösteriş ve rahat yaşama isteği, çağımız insanının hastalığı olmuştur. Eskiden birkaç maddeye duyulan ihtiyaç, yirmilere, yüzlere çıkmıştır. Bu sebeple, kimi kadınların aşırı istekleri erkeği zor duruma düşürüyor. Özellikle erkeğin maddi gücü yeterli değilse, daha büyük bir problem oluyor. Uzmanlar maddeye aşırı önem veren kadının psikolojisine eğildiklerinde, eşinde aradığı sevgiyi bulamayan kadınların, bu boşluğu maddi şeylerle doldurmaya çalıştıklarını görüyorlar. Çünkü kadınlar sevildiğini hissetmek istiyorlar. Aşırı istekleri ve alışveriş hastalığı karşısında, Ben sana güç yetiremiyorum diyerek tartışmak, sorunu çözmüyor. Prof. Nevzat Tarhan, kadının bu durumunu anlatırken, karşılanmayan sevgi açlığının yerini doldurmak için eşinden öç alma olarak tarif ediyor. Demek ki, çözüm sevgi anahtarında. Evet, sevgi, gönül kapılarını açan bir anahtardır. Yeter ki o anahtar kullanılsın.

Fakat bazı eşler o anahtarı ya hiç kullanmıyor ya da kullanmakta cimri davranıyorlar. Eşinin kalp sarayının kapısını açmayı denemiyorlar. Haliyle o zaman devreye eşyalar, mağazalar giriyor. Eşine karşı sevgiyi belirtmekte de Peygamberimiz bize en güzel örnektir. Hz. Aişe validemiz evlendiklerinde Peygamberimize, Beni seviyor musun? diye sorar. Peygamberimiz evet deyince Ne gibi? der. Peygamberimiz Kördüğüm gibi. cevabını verir. Bu cevap Hz. Aişe validemizi çok sevindirir. Ve zaman zaman Efendimizin yanındaki sevgisini test etmek için, Kördüğüm ne alemde? diye sorar. Peygamberimiz, İlk günkü gibi. diye karşılık verir. (İbn Hanbel, Müsned, 6; 210) Şu halde erkeğin, eşine sevgisini belirtmesi sünnettendir.

GÜLAY ATASOY
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Hz. Aişe validemiz evlendiklerinde Peygamberimize, Beni seviyor musun? diye sorar. Peygamberimiz evet deyince Ne gibi? der. Peygamberimiz Kördüğüm gibi. cevabını verir. Bu cevap Hz. Aişe validemizi çok sevindirir. Ve zaman zaman Efendimizin yanındaki sevgisini test etmek için, Kördüğüm ne alemde? diye sorar. Peygamberimiz, İlk günkü gibi. diye karşılık verir. (İbn Hanbel, Müsned, 6; 210) Şu halde erkeğin, eşine sevgisini belirtmesi sünnettendir.


Yazının Devamı: https://www.kunfeyekun.org/kf/hanimlar-neden-alisveris-hastasi-olur.35375/#ixzz2rtIqM2Vr

Bu hadisi hiç duymamıştım.Çok güzelmiş....\:)
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Evin hanımı alışveriş merkezlerinden beri gelmiyordu. Nerede yeni bir mağaza açılmışsa hep oradaydı. Sık sık evin eşyalarını değiştiriyor, moda olan her şeye yetişmek için adeta koşturuyordu. Eşi ise sürekli: Bu harcamalarına nasıl para yetiştireceğim? Bu tatminsizlik niye? diyor; ama o, bildiğinden geri kalmıyordu. Bu sebepten sürekli tartışıyorlardı. Ne yazık ki, sayısız aile var bu kıskacın içinde olan. Gerek görsel ve yazılı basın, gerekse reklamlar, insanları sürekli tüketime zorluyor. Bilhassa kadın, tüketim dünyasının kurbanı oluyor.

Elindekilerle yetinmiyor. Eşini maddi isteklerle boğuyor. Üç-beş parça eşya için evinin ve yuvasının huzurunu kaçırıyor. Maalesef günümüzde zorunlu olmayan ihtiyaçlar, zorunlu sırasını almıştır. Lüks, gösteriş ve rahat yaşama isteği, çağımız insanının hastalığı olmuştur. Eskiden birkaç maddeye duyulan ihtiyaç, yirmilere, yüzlere çıkmıştır. Bu sebeple, kimi kadınların aşırı istekleri erkeği zor duruma düşürüyor. Özellikle erkeğin maddi gücü yeterli değilse, daha büyük bir problem oluyor. Uzmanlar maddeye aşırı önem veren kadının psikolojisine eğildiklerinde, eşinde aradığı sevgiyi bulamayan kadınların, bu boşluğu maddi şeylerle doldurmaya çalıştıklarını görüyorlar. Çünkü kadınlar sevildiğini hissetmek istiyorlar. Aşırı istekleri ve alışveriş hastalığı karşısında, Ben sana güç yetiremiyorum diyerek tartışmak, sorunu çözmüyor. Prof. Nevzat Tarhan, kadının bu durumunu anlatırken, karşılanmayan sevgi açlığının yerini doldurmak için eşinden öç alma olarak tarif ediyor. Demek ki, çözüm sevgi anahtarında. Evet, sevgi, gönül kapılarını açan bir anahtardır. Yeter ki o anahtar kullanılsın.

Fakat bazı eşler o anahtarı ya hiç kullanmıyor ya da kullanmakta cimri davranıyorlar. Eşinin kalp sarayının kapısını açmayı denemiyorlar. Haliyle o zaman devreye eşyalar, mağazalar giriyor. Eşine karşı sevgiyi belirtmekte de Peygamberimiz bize en güzel örnektir. Hz. Aişe validemiz evlendiklerinde Peygamberimize, Beni seviyor musun? diye sorar. Peygamberimiz evet deyince Ne gibi? der. Peygamberimiz Kördüğüm gibi. cevabını verir. Bu cevap Hz. Aişe validemizi çok sevindirir. Ve zaman zaman Efendimizin yanındaki sevgisini test etmek için, Kördüğüm ne alemde? diye sorar. Peygamberimiz, İlk günkü gibi. diye karşılık verir. (İbn Hanbel, Müsned, 6; 210) Şu halde erkeğin, eşine sevgisini belirtmesi sünnettendir.

GÜLAY ATASOY

Uzman değilim ama,tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki,alışverişte erkeğin eşine müdahale etmemesi, toplumda ve bazı hanımlarca, erkeğin eşini ne kadar sevdiğinin bir göstergesi olarak algılanıyor.Oysa gözden kaçan ince bir nokta var;o da hanımların istekleri reddedildiğinde verdikleri aşırı tepki,kızgınlık,misilleme tehditleri ve bunun sonucunda kaçınılmaz olan huzursuzluk...
Ve yine sorunun kaynağında, gösteriş,kendini emsallerinden üstün ve değerli gösterme isteği...Bu ve benzeri olaylar da enaniyetin tavan yaptığı bir zamanda yaşamanın ne kadar zorlaştığının tipik bir göstergesi....
Yoksa eşinden sevgi ve destek görmeyen bütün kadınları aynı kefeye koymak adaletli olmaz kanaatindeyim...
 
Üst