Gıybetin Dinimizde Cezası

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Gıybetin Dinimizde Cezası nedir?

Gıybet edenin cezası; cehennemde “kendi etini yemek”tir!

Cehennemde 4 kimse su ile ateş arasında feryat edip koşarak cehennemdekileri telaşa düşürürler. Cehennemdekiler birbirine:
“Bunlara ne oldu! Bizi rahatsız ediyorlar.” derler.

O 4 kimseden biri ateşten kapalı tabutun içerisinde, diğeri bağırsaklarını yerde sürüyerek, biri de irin ve kan kusarak, dördüncüsü de kendi etini yiyerek azap görürler.

Ateşten tabutta azap görerek cehennem ehline eziyet verenin suçu sorulduğunda:
“Ölürken üzerinde insanların hakkı kalmıştı. Yani borçlu olarak ölmüştü.” denilir.

Bağırsakları yere sürüyenin suçu sorulunca:
“İdrardan sakınmazdı.” denilir.

İrin ve kan kusanın suçu sorulunca:
“Müstehcen (çirkin) sözlerden hoşlanırdı.” denilir.

Etini yiyenin suçu sorulunca:
“İnsanları çekiştirir, gıybet eder ve söz ulaştırarak insanları birbirine düşürürdü.” denilir. (İbn-i Ebi’d-Dünya)
Resulullah (asm) miraçta cehenneme baktı, bir topluluğun kokmuş leşler yediklerini gördü, Cebrail’e:
“Kimdir bunlar? Ya Cebrail!” dedi. Cebrail (as):
“Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyenlerdir.” cevabını verdi. (İmam Ahmed)
“Canlı iken nasıl yedin ise ölüsünden de ye!”
“Dünyada gıybet ederek kardeşinin etini yiyen kimse, kıyamet günü onun yanına getirilir ve ona:
“Canlı iken nasıl yedin ise ölüsünden de ye!” denilir. O da yüzünü buruşturarak feryad eder.” (Ebu Ya’la, Taberani, Ebu’ş-Şeyh)

Gıybet edenler, cehennemde tırnaklarıyla yüzünü ve göğsünü tırmayacaklardır.

“Miraca çıkarıldığımda bir topluma rastladım. Bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı.
“Bunlar kimlerdir, Ya Cebrail?” dedim:
“Onlar insanların etini yiyenler ve şahsiyetlerini zedeleyenlerdir.” diye cevapladı.” (Ebu Davud)

“Miraca çıkarıldığımda, ateşten makaslarla derileri kesilen kimselere rastladım.

“Bunlar kimlerdir, Ya Cebrail?” dedim:
“Bunlar zina için süslenenlerdir.” diye cevap verdi.

Sonra bir pislik çukuruna rastladım. Çok pis kokuyordu. Oradan acı acı bağırmalar işittim.

“Bunlar kimdir, Ya Cebrail?” dedim:
“Bunlar zina için süslenen ve onlara helal olmayanı yapan kadınlardır.” dedi.

Daha sonra memelerinden asılan bir gurup kadınlara ve erkeklere rastladım.

“Bunlar kimdir Yâ Cebrail?” deyince de:

“Bunlar kaş ve gözleri ile işaret ederek insanlarla alay eden ve gıybet edenlerdir.” dedi. Bu Allah’ın:
“Hümeze olan insanları arkadan devamlı ayıplayıp çekiştiren, yüzlerine karşı (da onlarla) alay etmeyi âdet edinen her kişinin vay hâline!” (Hümeze,1) ayetiyle bildirilmiştir.” (Beyhâkî)
Gıybet edenin kabir azabı çok dehşetlidir

Ebu Umame (r.a) şöyle anlattı:
Resulullah (s.a.v) Bekiğr’el-Arkad (Medine) mezarlığına geldi. İki zengin kişinin kabri yanında durdu ve bu kabirlere:

“Filan erkek ve filan kadını defnettiniz mi? Yahut filan ve filan erkekleri defnettiniz mi?” diye sordu. Ashab:

“Evet ya Resulallah!” dediler.

Resulullah (s.a.v)
“Filan şimdi oturtuldu ve dövüldü.” dedikten sonra:
“Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, öyle dövüldü ki, kırılmadık bir azası kalmadı.

Kabrini de ateş sardı, öyle feryad etti ki, insan ve cinden başka bütün yaratıklar onu işittiler. Eğer kalbiniz bozuk olmasa ve çok konuşmasanız benim işittiğimi siz de işitirsiniz.” buyurdu.

Sonra ashab:
“Günahları ne idi Ya Rasullah!” diye sorduklarında, Efendimiz (s.a.v):
“Şu, idrardan iyi temizlenmezdi, öbürü ise insanların etlerini yerdi (gıybet ederdi)” buyurdu. (İbni Cerir et-Taberi)

Hz.Cabir ibn-i Abdullah (r.a) şöyle rivayet ediyor:
“Efendimiz (s.a.v) ile beraberdik. Sonra sahiplerine azap edilmekte olan iki kabir başına gelip şöyle dedi:

“Bunlar büyük ve meşakkatli bir işten dolayı azap edilmiyorlar. Bunlardan biri, hayatında insanları gıybet ederdi. Diğerine gelince, idrardan sakınmazdı sızıntı ve sıçrıntılarından korunmazdı.”

Sonra Efendimiz (s.a.v) bir veya iki yaş çubuk istedi de, onları kırdı. Sonra emretti de, bunların her biri bir kabir üzerine dikildi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Bu iki çubuk yaş bulundukları müddet yahut kurumadıkları müddet azapları hafifler.” (Fadlullah, İmam Ahmed)
 
Üst