Gel ey Sultanim...

miray

KF Ailesinden
Özel Üye
Yokluğunun hüznünde... Ayaklandı kâfirler... Gel ey Sultanim...
Sen varken dil uzatamazlardı ne Rabbimize ne de dinimiz İslâm'a.
Simdi kudurdular, beter oldular.

Rabbimizi inkâr ediyorlar.
Hâlâ İslâm'a çamur atıyorlar. Ve biliyor musun ey Allah'ın Resulü,
elbette görüyorsundur: Simdi de sana hakaret ediyorlar...
Bunların sonu ne olacak?

Cehenneme sığar mı bunlar?
Yeter mi cehennem ateşi onlara? Yetmez ya Resûlallah!
Ben onları Rabbime havale ediyorum. Tıpkı Senin gibi...
Taif'te taşlandığın gün gibi... Ya Resûlallah özledik seni...
Seni çok özledik Ya Resûlallah.

Şu kötülüklerle bezenmiş kirletilmiş dünyaya,
Sırtımı dönüp, gözlerimi kapatıp, seni arıyorum kaybolan yerlerde...
Seni her geçen gün daha çok kaybeden bu ümmetin,
O hâle geldi ki, kâfiri dost bilip İslâm'ı önlerine serdi.
Maksadım şikâyet değil; hüznündeyim Sevgili,
Kâbe'de namaz kılarken mübarek başına saçılan pislikleri,
o gün biricik kızın temizlemişti.

Simdi yok Fatımalar ya Resûlallah...
Sana yapılan çirkinlikleri temizleyecek: Fatımalar yok...
Hamzalar yok... Ebû Bekirler yok... Sessiz kaldı ümmetin.
Sesini duyuramadı... Ve sana sahip çıkamadı ya Resûlallah.

Ey Sevgili, önceden kız çocuklarını gömerlerdi ya diri diri toprağa...
Onlar masumdu ve ben onları hatırladıkça ağlıyorum.
Yine gömüyorlar kız çocuklarını diri diri toprağa...
Ve simdi anneler, masum olarak değil; günahkâr olarak
gömüyorlar çocuklarını toprağa.

Anneler Seni anlatmıyorlar çocuklarına.
Rabbimizi anlatmıyorlar. İslâm'ı anlatmıyorlar...
Kur'an okumayı öğretmiyor çocuklarına anneler... İçim sızlıyor ya Resûlallah.
Sen varken gözünü kırpmadan canini feda ediyordu dostların:
Anam babam sana feda olsun diyerek gözünü kırpmadan ölüme koşuyordu yiğitlerin.
Senin uğruna, Rabbimin uğruna ve İslâm'ın uğruna simdi kimse yasamıyor.
Böyle dedim de hepten ümitsiz olmayayım. Senin ümmetine yakışmaz ümitsizlik...
Ülkemde olmasa da uzaklarda, Rabbi için, senin uğruna ölenler var ya Resûlallah!
Garip kaldık ya Resûlallah!

Ne olur ümmetinin hakki için Rabbime yalvar da acısın,
merhamet etsin bize. O seni geri çevirmez Biliyorum Yüce Rabbim
bizi de geri çevirmez ama; Bizim istemeye yüzümüz kalmadı.
Çünkü biz hakikatten çok uzak kaldık ya Resûlallah! Biz hangi cezaları hak etmedik ki...
Moda dediler, kız kardeşlerimize pantolon giydirdiler.
Erkekler henüz etek giymedi ama; Onlar da kız kardeşlerine özenip saçlarını uzattılar.
Kına kokan eller türlü boyalarla süslendi. Kadınlarımız evinin hanimi olup,
yavrusuna annelik etmek yerine; Is, ekmek parası dedi, yuvalar yıkıldı.

En kötüsü başörtümüze de el uzattılar ya Resûlallah
Ve ehemmiyeti kalmadı tesettürün... Amacım şikâyet değil sana ey Sevgili!
Acım büyük..

. Yokluğunun hüznündeyim. Çare değil hiç bir şey.
Çünkü anlatamıyorum, dinlemiyorlar beni ya Resûlallah!
Onlar Rabbimin de dediği gibi hem kör, hem sağır,
hem de kalpleri katılaşmış...

Yazık oldu bu ümmete.
Sen sahip çık bize. Şefaatini esirgeme ya Resûlallah.
Yüce Rabbim: "Habibim!" dedi sana. Senin aşkına yarattı on sekiz bin âlemi...
Sen olmasaydın yaratmazdım dedi. Âlemlere rahmetsin sen...
Hatem'ül Enbiyasın.

Gönüllerin sultanisin. Rabbimizin Sevgilisi.
Bize de merhamet dile Rabbimden. Biz göremedik seni ya Resûlallah!
Yine de tebessüm eden, daima gülen yüzün geliyor aklıma,
Seni hatırladıkça... Ve doyamıyorum ya Resûlallah!
"Ümmetim!.." "Ümmetim!..." diyen o tatlı sözlerine.

Sen Muhammedü'l Emin'din... Mü'minler de, müşrikler de,
münafıklar da, Tüm herkes ayni derecede güvenirdi sana.
Sen bu vesileyle almıştın bu güzel ismini: "Muhammedü'l Emin!"
Güvenilenlerin en güvenlisi. Oysa bizler ümmetin olarak,
hiç güvenemez olduk bir birimize. İçimizdeki güveni sarstılar.
Bizi bize yalancı çıkardılar.
Aslımızdan, kendi özümüzden uzaklaştırdılar ya Resûlallah!
Neden ki ya Resûlallah! Tüm bunlar bize reva mi, cefa mi?

Sen edep ve hayâ abidesi idin ey Resûlallah!
Sen kimseye kötü söz söylemezdin. İncitmezdin seni incitenleri bile.
Kimsenin sözünü kesmezdin, sükût ile dinlerdin.
Sen konusunca rüzgâr bile susardı.

Tüm kâinat seni dinlerdi.
Çok mütevazi bir yaşantın vardı, Bir hurma yeterdi seni doyurmaya.
Yırtık olmasa da eski bir aban
Üzerine yattığında bedenine izi çıkan eski bir hasırdan
yatağın, İçimi yaralıyor ya Resûlallah!
Seni bu hâlde gören Hazreti Ömer omuzları sarsıla sarsıla
ağladığında sormuştun: "Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?"
Ve demişti ki Hazreti Ömer: Ey Allah'ın Resûlü!
İranlılar imparatorlarını sarayda yaşatırken,
Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken,
Sen ki Allah'ın Resûlüsün...

İzin versen de, biz de seni..."
Anlamıştın sana söylemek istediğini. Hüzünlü bir tebessüm ile:
"İstemez misin ey Ömer, dünya onların olsun, âhiret de bizim..."

Tüm insanların dostuydun ve severdin herkesi
En çok da çocukları severdin. Demiştin ki: "Büyüklerimize hürmet etmeyen,
Küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir."
Oysa simdi küçükler büyüklerine ne hürmet ediyor ne de saygi gösteriyor.
Büyükler de küçüklerine sevgi ve merhametten yoksun ya Resûlallah!
Sen çok cömerttin ya Resûlallah!
Evindeki tek hurmayı misafirine ikram edecek kadar. Senden bir şey istenildiğinde
"Hayır!" demezdin. "Uhud dağı altın olsa ve benim olsa,
Üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım" dediğin geliyor aklıma.

Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdın sen ey Sevgili.
Bizler bugün annemize, babamıza, esimize, dostumuza dönüp,
Herkesi suçlar, ayıplar, yadırgar olduk.

Sen hem anasız hem babasız büyüdün.
Yetimliğin acısını onlara özlem duyarak yasadın.
Simdi ise ne anaya saygı kaldı ne de babaya...
Diyorum ya, her bir şey aslından iyice uzaklaştı ya Resûlallah!
Babasız çocuklar dünyaya geliyor. Anneler çocukları kapı önüne bırakıyor.
Daha da ileri gidip onların katili oluyorlar.

Bir sabah uyandığımda kıyamet kopmuş olacak, Korkuyorum...
Ne Rabbimin ne de Senin huzuruna çıkmaya yüzümüz var.
Biz çok değiştik ya Resûlallah! Seni seven senin gibi olmalı:
Senin gibi Allah'a kul olmalı.
Ümmetin için gözyaşı döktüğün zamanlar geliyor aklıma,
Oysa biz lâyık olabildik mi Şimdi sana?
"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ, 107)
 
Üst